DOLAR

38,1339$% 0.13

EURO

43,6379% 1.31

STERLİN

50,8600£% 0.77

GRAM ALTIN

4.052,20%2,46

ÇEYREK ALTIN

6.648,00%2,18

ONS

3.307,28%2,40

BİST100

9.304,70%-0,95

BİTCOİN

฿%

TETHER

$%

Ankara AÇIK 12°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • Tivi 6
  • Gündem
  • Dervişoğlu: “Sinek gibi ezildiler. Sizler de o dosyaların altında aynı şekilde ezilirsiniz”

Dervişoğlu: “Sinek gibi ezildiler. Sizler de o dosyaların altında aynı şekilde ezilirsiniz”

ad826x90

İYİ Parti Grup Toplantısı bugün gerçekleşti. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu konuşmasını gerçekleştirdi. Dervişoğlu, geçtiğimiz günlerde vefat eden sanatçı Volkan Konak’ı anarak sözlerine başladı.

ad826x90

Sözlerine, “Saygıdeğer yol arkadaşlarım, kıymetli konuklar ve basın mensupları. 9 günlük uzun bayram tatilinden sonra ilk grup toplantımıza hepiniz hoş geldiniz, safalar getirdiniz.” diyerek başladı.

“Hepimizin hemşehrisi ve kıymetlisi”

Dervişoğlu konuşmasına değerli sanatçı Volkan Konak’ı anarak başladı. Konak hakkında “Sözlerime başlarken bir kere daha sadece Karadeniz’in değil hepimizin hemşehrisi ve kıymetlisi Volkan Konak’ı rahmetle ve sevgiyle anıyorum. Allah herkese onun gibi dosdoğru bir hayat yaşamayı nasip etsin. Bildiği gibi yaşadı, bildiği gibi söyledi.” dedi.

Dervişoğlu, konuşmasında gündeme dair çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte o sözler:

ad826x90

“Geride bıraktığımız bayramda, çalışan, emekli, işçi, işsiz hiç kimse için bayram değildi.

Ama özellikle haksız, hukuksuz ve keyfi şekilde

Tutuklu ve gözaltında bulunanlar için bayram değildi.

Gençlerimiz için, onların aileleri için bayram değildi.

ad826x90

Hepsine bir kere daha selam olsun.

Cumhuriyeti yıktırtmayacağız diyen,

Türkiye’yi Türksüzleştirmeyeceğiz diyen,

Hak ve hukuk arayan, adil bir Türkiye’de insanca yaşamak isteyen,

“İstibdada karşı Hürriyet” diyen Türk gençlerine buradan selam olsun!

Bu vesileyle

Herkese ama özellikle “yetkisiz yetkililere”

Bedelsiz unvan taşıdığını zannedenlere sesleniyorum!

O ünvanlar bedelsiz değildir!

Dava adamlığı, reislik, güya büyük hedefler koymak,

20’li yaşlardaki gençleri hızara vermek değildir.

Bu vicdansızlığı durdurun!

Durdurabilirken durdurun!

Durdurun ki o itiraz dalgası,

Sizi boğacak bir isyan seline dönüşmesin!

Unutmayın!

Tutuklama, gözaltı ve soruşturma,

Yazan ve imzalayan sizler için birkaç sayfa kağıttan ibarettir

Ancak o birkaç sayfa kağıt ve imza,

Yıllardır nefessiz, hayalsiz ve umutsuz bırakılan gençlerimizin,

Hayatlarının ve geleceklerinin tamamen karartılması için yeterlidir.

Saray kadıları, size diyorum!

Partizanlık ve tek adamcılık

Bir kariyer yolu değildir.

Hiçbir zaman olmamıştır

Ve en çok da böyle olduğunu zannedenleri yok etmiştir.

Siz gençlerin başını yerken,

Put bellediğiniz adamlar ayakta kalacak zannetmeyin.

Yargıda halen hak ve vicdan davası güdenlere,

Evlat, kardeş sahibi olanlara da ayrıca sesleniyorum!

Engelleyebilirsiniz, hakla vicdanı buluşturabilirsiniz.

Empati kurabilirsiniz…

El hak, masanızda duran kalın mevzuat kitaplarına bağlı kalarak da

Bunu kolayca yapabilirsiniz.

Çünkü en doğru içtihat vicdanınızdır.

Eminim ki, siz de o yaşlarda aynı şeyi düşünüyordunuz

Bu çarka dişli olmadan,

Sizin de itirazlarınız vardı,

Artık yeter diye çalışan bir vicdanınız vardı.

Hatırlatıyorum ki, siz de kendinize hatırlatın!

İşte bu sebeple,

Buradan söylüyorum ve altını çiziyorum!

Makamlarınızın diyeti uğruna,

Çocuklarımıza dokunma kalkmayın.

Kendi evlatlarınızı yurtdışında okutmak uğruna

Bu gençlerimizi vatanlarına küstürmeyin.

Kendi akıl ve vicdan esaretinizin bedelini

Gençlerimizin esaretiyle ödemeye kalkmayın!

Biz, İYİ Parti olarak,

Başta partimizin hukukçu kurmaylarıyla

Tüm evlatlarımızı en kısa zamanda özgürlüklerine ve ailelerine kavuşturmak için,

Elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Bu konuda büyük çaba sarf eden ve tatillerini cezaevi kapılarında geçiren,

Hem gençlerimizle hem de onların aileleriyle yakından ilgilenen tüm milletvekillerimize,

Başta Grup Başkanvekillerimiz Sayın Turhan Çömez ve Sayın Buğra Kavuncu, Seçim Ve Hukuk İşleri Başkanımız Sayın Hakan Şeref Olgun olmak üzere ayrı ayrı teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.

Ancak görüyoruz ki, gençlerimizin ve ailelerinin bir takım başka endişeleri de vardır.

Ve şimdiden dile getirmeyi, toplumsal dayanışmayı hayata geçirmek adına zorunlu görüyoruz.

Bu gençlerimiz, hemen hepsi kıt kanaat geçinen ailelerin evlatlarıdır.

Birçoğu bursla okumakta, yurtlarda kalmaktadırlar.

Bu yozlaşmış iktidar ahlakı,

Onları burslarından da mahrum etmek isteyebilir.

Ve kaldıkları yurtlardan atabilecek kadar zalimleşebilir.

Dahası;

Dün YÖK, üniversitelere yolladığı yazıyla

Boykota iştirak eden hocaları ve öğrencileri

Cezalandırmak için jurnalciliği devreye sokmuştur.

Anlaşılıyor ki 12 Eylül’ün bütün yöntemleri devrededir.

O yüzden,

Saraydaki emir komutaya yaranmak isteyen,

Önünde jurnal dosyaları biriktirme heveslisi,

Tek adam ve tek adamcıklar bilsinler ki,

Sizden öncekiler de o dosyaların altında kaldılar,

Sinek gibi ezildiler.

Sizler de o dosyaların altında aynı şekilde ezilirsiniz.

Biz bu gençleri öyle ya da böyle okutup mezun ederiz.

Ama siz kendi çocuklarınızın bile yüzüne bakamazsınız.

Sizin ağababalarınız da bakamadılar

Yüzsüz yaşadılar, yüzsüz öldüler.

Arsız yaşadılar, arsız öldüler.

Öte yandan,

Son günlerde sıkça görüyoruz ki,

Saray rejimi Nemrutlara özeniyor.

Bir taraftan her canı istediğine ceza keserken,

Diğer taraftan da “o sözde yüce vicdanıyla” birilerini affediyor.

Şaşılacak bir şey yoktur ki;

Burada da terörist düşkünlükleri görülmektedir.

Nerede eski terör örgütü mensupları varsa, caniler varsa

Onları bulup affetmektedirler.

Sebebi uzaklarda aramaya gerek yok!

Erdoğan, uzaklardakilerin bize yakın ettiğidir.

Okyanus ötesi mecraların, değişmez tek adamıdır.

Eğer, Erdoğan’ın Türkiye’nin başındaki kayyımlığına ortak iseniz,

Müebbetlik bile olsanız, fark etmez, affedilebilirsiniz.

İşte bu yüzden her suçlu, suç işlemeden önce bunlarla fotoğraf çektirir.

Ama elinizde Türk bayrağı, dilinizde Mustafa Kemal varsa

Türk’üz, Türkçüyüz, Atatürkçüyüz diyorsanız,

Kahrolsun PKK diyorsanız,

Erdoğan rejiminin olağan şüphelisisiniz.

Bu akıl yitirmişliğe bir şekilde muhalifseniz,

Aymaz kralların Bastille’i,

Darbecilerin Yassıadası,

Erdoğan’ın Silivri’sinden çıkamazsınız.

12 Eylül’ün sıkıyönetim mahkemeleri,

90’ların DGM’leri,

FETÖ’nün özel yetkili mahkemeleri,

Şimdinin ise saray kadılarının elinden kurtulamazsınız.

Gerçek suçu ve suçluyu kayıran,

Gizli tanıklarla suç ve suçlu yaratan,

Talimatla tutuklayan,

Borsa kurup kurtaran bir mekanizmadır bu.

Tek adamla yargı bu hale gelmiştir.

Yargı bunlar için, adaletin tecelligahı değil

Siyasi hesapların nişangahıdır.

 

Suçtan rant elde etme biçimi,

Rakipleri hapsetme yöntemi,

Hileli zarla düşeş atma işidir.

İşte bu tezgahın neticesidir ki,

Denetim ve takibe alınan hükümlü sayısı, yarım milyona dayanmıştır.

Bu da yetmemiş olacak ki,

Geçtiğimiz hafta, Emniyet Genel Müdürlüğü, bir ihaleye çıkmıştır:

“280 bin elektronik kelepçe alım ihalesi”

Tam iki yüz seksen bin kelepçe!

Eli kanlı teröristleri ve canileri affederken,

Öğrenci, gazeteci, hoca,

Tweet atan çocuk, amca, teyze demeden cezalar yağdırıyorsunuz.

Peki şimdi neye hazırlanıyorsun Sayın Erdoğan?

Muhalif dediğiniz Türk evlatlarına hapishaneler, Silivriler yetmedi,

Şimdi de evlere mi hapsedeceksiniz?

Şimdi burada bir noktaya daha değinmek gerekiyor.

Adını koymaya utandıkları bir süreç vardı biliyorsunuz

Öcalan’ın yeni paradigma dediği,

Türk milletine karşı girişilen asıl kalkışma süreci.

Meşruluğunu Türk milletinden almak yerine,

İktidardan onay almanın peşine düşen bir parti,

İmralı’daki bebek katili adına sürecin durumunu soruyor.

Şartları sıralıyor.

Gençlerin umudundan bana ne,

Terörist başının umut hakkı ne oldu diyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Silivri’ye atıldıysa bana ne,

Sen bizim teröristlerden haber ver diyor.

 

Yani kısaca diyor ki;

İkimiz de söz verdik,

Sen, seni seven dostuna,

Biz de, bizi kollayan dostuna söz verdik

Zaman işliyor…

İşte bu yüzden,

2 gün önce Trump-Netanyahu görüşmesinde,

Birçoklarını şaşırtan diyalog,

Bizleri hiç şaşırtmamıştır.

Aynılar yine aynı yerdedir, ya ismiyle ya da cismiyle mutlaka bir aradadırlar.

Erdoğan’ın dostu Trump’la yeni maceralara açacağı yelkenler görünmüştür.

Sadece onunla da değil, Netanyahu da aynı gemidedir.

Şimdiden not ediyorum,

Bu üçünün birlikte poz verdiğini de göreceğiz.

Emin olun çok da uzamayacak!

Bu klarnetli senaryodaki set aşklarını,

Yakında mecburen ilan edecekler.

Trump’ın şahitliğinde Suriye’de el ele verecekler.

Gazze’nin, Gazzelilerin kanı üzerinde anlaşacaklar,

İran’ın ABD elince parçalanması üzerinde anlaşacaklar,

Tüm bölgeyi kupon arazi diye gören tefeci bezirganlıkta anlaşacaklar.

Irak Türkmenlerini nasıl yapayalnız bıraktılarsa,

Suriye Türkmenlerini de aynı şekilde yapayalnız bırakacaklar.

Trump rahibi nasıl aldıysa, yeni tavizlerini de öyle alacak.

Çakma padişah, nasıl kapı arkasında el pençe duruyorsa,

Emriniz başım üstüne demeye de devam edecek!

 

Ama sanmayın ki sonunda kötüler kazanacaktır.

Türk milletinin 23 yıllık şamarı da işte öyle bir anda inecek ki,

Türk’ün 100 yıllık irade ile biriktirdiği,

Kuva-i Milliye şamarı hiç beklemedikleri anda suratlarında patlayacak!

Gün gelecek, yeni bir tarih yazılacaktır.

Tarihi de, talihi de yine Türk milleti değiştirecektir.

Kıymetli dava arkadaşlarım;

Biliyorsunuz bu iktidar mensupları,

En çok dış politikada kendilerini dizi-film setinde zannediyorlar.

Hayatları da hayalleri de başkalarının senaryoları.

Bölgedeki her aktörün, her koşulda taşeronluğuna talip oluyorlar.

Hepimize yaşattıkları hezimetleri zafer,

Aşağılanmaları ise yiğitlik olarak satmak dışında

Ne hünerleri ne de motivasyonları var.

Irak’ın durumu zaten malum ve içler acısıdır.

Suriye’de de yine aynı şeyleri yaşıyoruz.

Türkmen varlığı konusunda iktidarın kafası kumdan çıkmıyor.

Türkmenler, toplantılardan dışlanıyor, Anayasa sürecinden uzak tutuluyor.

Sorarsanız Colani kardeşleriyle yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor.

Ne olursa olsun, her yerde kaybeden Türkler, Türkmenler oluyor.

Daha önce de defaatle ifade etmiştim

BOP’un tamamlanmasının son iki aşaması Kıbrıs ve İran idi.

Bu süreçle ilgili yanılmadığımızı ise Kıbrıs’ta son yaşananlar göstermektedir.

Üç kardeş Türk devleti,

Güney Kıbrıs’a büyükelçi atayarak,

Türkiye’nin en haklı davalarının başında gelen Kıbrıs davasında

Kıbrıs Türklerini yalnız bıraktılar.

Ünvanı aksakal bir arkadaş vardı, ne iş yapıyor bilen var mı?

Malum, bir şeyin başına “ak” gelince, neticede o işin şirazesi kayıyor!

Daha düne kadar,

Türk Devletleri Teşkilatı diye mehter çalıyorlardı,

Peki bu beylerden ses veren oldu mu?

Olmadı tabi, elbette olmadı.

23 yılın değişmez bilançosu!

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Erdoğan zamanında ve sayesinde AB üyesi oldu.

Bu paçalarından millilik akan Erdoğan ve arkadaşları

O zamanlar Annan planı savunuyorlardı.

Aynı Rum kesimi, İsrail ile bunların zamanında yakınlaştı.

Akdeniz’de savunma ve enerji alanında ortak hareket eder hale geldiler.

Şimdi bunları, ne diye pazarlıyorlar biliyor musunuz?

İşte güçlüyüz de, ondan yapıyorlar diyorlar.

Ya, bazen düşünüyorum, işin içinden çıkamıyorum.

Bu söylediklerine kendileri de inanıyor mu?

Yoksa sadece bizi mi işletiyorlar, karar veremiyorum.

Buna inanıyorlarsa vah ki vah!

Daha geçtiğimiz hafta,

Saray, Türk vatandaşlarına karşı güç gösterisi yaparken,

Yunanistan’ın ev sahipliğinde, Mora yarımadasında

Yani Ege ve Akdeniz’in kesiştiği noktada

Büyük bir ortak tatbikat gerçekleştirildi.

Bakalım kimler katılmış?

İsrail, Katar, Rum kesimi, Birleşik Arap Emirlikleri,

Bahreyn, ABD ve çeşitli Avrupa ülkeleri katılmış.

Evet, Erdoğan ve avanesinin bütün kankaları bir arada

Ama nedense dünya liderine söylememişler.

Tatbikatın amacı ise şöyle ifade edilmiş:

“Doğu Akdeniz’de ticaret yollarının güvenliğini ve istikrarı sağlamak”

Kısaca Türkiye’siz bir Akdeniz ortaklığı masaya yatırılmış durumdadır.

Bu kürsüden her vesileyle çizdiğimiz tablo karşımızdadır.

Türkiye araçsallaştırılmaktadır.

Türkiye yalnızlaştırılmaktadır.

Neyin aracı?

AB için kaçak nüfus hendeği olmanın aracı.

ABD için Ortadoğu’da taşeron ve tampon ülke olmanın aracı.

Körfez ülkeleri içinse, kara para aklama ve kupon arazi olmanın aracı.

İşte tüm bunlar, Erdoğan’ın iktidarının görünür, görünmez diyetleridir.

Her yeni rezalet ortaya çıkana kadar Erdoğan bize dombralı hikayeler anlatmaktadır.

Uyduruk dizilerde, hayali pozlar kesiyor.

Bu arada olan da Türkiye’ye oluyor.

Mavi vatan diye çıktıkları yolda,

Bir Libya meselesi vardı hatırladınız mı?

Kendileri de unuttular.

Ve yıllardır karşısındaki hükümeti destekledikleri bu çatışma bölgesinde,

Daha geçen hafta Hafter’in generallerini ağırladılar.

Düne kadar, Akdeniz’de askeri ve ekonomik etki alanı arayışındaydılar.

Bugün ise maalesef,

Türkiye, Doğu Akdeniz’deki etkisini kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

 

 

Aziz Milletim,

Her olayda, her hak arayışında

Sabahtan akşama kadar Türk milletini tehdit ediyorlar

Akıllarınca had bildiriyor,

Ne yiyeceğimize ne içeceğimize,

Nasıl giyinip, nasıl davranacağımıza karışıyorlar.

Ellerine geçirdikleri medya ve televizyonlar aracılılığıyla

Artık bulantı veren tasallutlarıyla her birimize parmak sallıyorlar.

Ellerine geçiremedikleri ise RTÜK diye bilinen bir sansür ajansıyla

Sindirmeye, susturmaya ve yok etmeye çalışıyorlar.

Medya, palavra düzeninin ekranı haline gelmiş durumda.

Bunun belki de en somut hali,

Hepimizin için, hepimizin parasıyla, vergisiyle kurulmuş ve işletilen TRT’dir.

Devleti şahıs şirketi zanneden bu iktidarın hedefi,

Milletin olan devleti de tamamıyla parti devleti haline getirmektir.

Yargıda bunu yapıyor, bürokraside bunu yapıyor, iletişimde bunu yapıyor.

Devletin atanmış memurları,

İktidardaki partinin ve onun başındakinin propaganda memuru gibi çalışıyor.

TRT bu ceberrut iktidarın adeta Pravda’sı konumundadır.

Bildiğimiz TRT anayasal bir kurumdur.

Ekonomik kaynağı millet hazinesidir.

Milletimizin ortak malıdır, sarayın değil!

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), anayasal olarak tarafsız, bağımsız ve kamu yararını gözeten bir yayıncılık yapmakla mükelleftir.

Dünyanın sayılı yayın kuruluşlarından biri olan TRT’nin yayınlarını, iktidar partisinin internet yayınına çevirmek, öncelikle anayasal bir suçtur.

Şimdi anayasa olmadığına göre, TRT’nin de kurumluğu bitti sayıyorlar.

 

Muhalefeti görmezden geldiği gibi,

Hitler’in propaganda Bakanı Gobbels’e özenen İletişim Başkanlığı aracılığıyla,

Adeta bir psikolojik harekat üssü gibi kullanılıyor.

Kamu kaynakları, bir siyasi partinin menfaati için kullanılamaz.

Kaynağı veren milletimiz, hizmeti de eşit ve tarafsız şekilde alabilmelidir.

A Haberi bile gölgede bırakın dili,

Millet iradesiyle seçilmişlere karşı tavrıyla, TRT artık,

Yasaları çiğneyen bir yayıncılık yapmaktadır.

Bu sebeple, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Cihan Paçacı,

TRT Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini Meclis Bakanlığı’na sundu.

Türk milleti, sahibi olduğu TRT’nin, tarafsız ve ilkeli yayıncılığa dönmesini istemektedir.

Bu sadece bir talep değil, aynı zamanda mecburiyettir.

Milletin parasıyla, millete propaganda yapmanın anlamı yoktur.

Propagandayı da geçtim, kimsenin, milletin parasıyla,

Milletin tercihlerine hakaret etmeye hakkı da yoktur!

Aziz milletim.

Bayram tatili vesilesiyle,

Alışveriş acemisi bakanların acıklı halini de izledik.

Boykotun yerli ve milli olmadığını anlatmak için kendilerini telef ettiler.

Vah ki vah!

“Avantalı hayatlara alışık,

Çarşının pazarın fiyatlarından habersiz yaşayanlara alışveriş şoku.”

Etiketleri görünce vatandaşın halini şimdi anladınız mı?

Şimdi bayram ikramiyesi diye verdiğiniz 1000 lira zammı anladınız mı?

Hala anlamadıysanız söyleyeyim,

Mart ayı enflasyonu ile emekli maaşlarından 1500 lira

Asgari ücret ise yılbaşından bu yana 2200 lira eridi.

Memurlar ise yaklaşık 6000 lira kaybetti.

Danışmanlarına cep telefonuyla market videosu çektiren bakanlara soruyorum.

Şimdi vatandaşın halini anladınız mı?

İngiliz vatandaşı yatırım danışmanı sayın Mehmet Şimşek!

Sizi market ortamlarında göremedik?

Sarayın İstanbul operasyonu,

Ya da sizin tabirinizle “iç şok” için yaktığınız

32 milyar doları yerine koymak için ne gibi yeni planlar peşindesiniz?

Ortada ayan beyan duran bir gerçek vardır.

Türkiye ortalama insan için,

Saray ve çeperinde kümelenmiş bir avuç doyumsuz dışında

Hepimiz için bir ekonomik cehennemdir.

Ama bunun yükünü en çok çeken orta sınıflardır,

Diplomasıyla maaşını kazanan,

Namuslu, vergisini veren, kurallara uyan vatandaşlardır.

Yağma ve kayırmaya dayalı bu sistemin neredeyse bütün yükü onların omuzlarındadır.

Sosyal güvenlik, savunma harcamaları,

Sağlık, eğitim ve diğer tüm kamu giderlerini onlar finanse etmektedirler.

Çünkü aldıkları ve kullandıkları her şey için çifter çifter vergi ödemektedirler.

Elindeki telefona ayrı, hattına ayrı,

Arabaya ayrı, benzine ayrı vergi ödüyorlar

Peki karşılığında ne alıyorlar?

Ne özgürlük, ne güven,

Ne kanun ne de düzen…

Yetmiyor.

Çocuklarını okula göndermek için de yine para veriyorlar

Çünkü bu iktidar, eşit, parasız ve nitelikli eğitimi ortadan kaldırmıştır.

Yetmiyor, devlet hastanesine değil, özel hastanelere gidiyorlar.

Çünkü bu iktidar, ulaşılabilir ve ücretsiz sağlık kurumlarını yok etmiştir.

Netice: Hainsin deniyor.

Hainsin, vandalsın, sürtüksün, çapulcusun.

Ve nerede deniyor?

Sadece malum basında mı?

Hayır, TRT’de bile bu hadsizlik yaşanıyor.

Artık kabul edin!

Türkiye sizin bu yönetim anlayışınızı hak etmiyor.

Siz de bu ülkeyi yönetmeyi hak etmiyorsunuz!

Aziz milletim

Kıymetli dava ve yol arkadaşlarım!

İsmine yeni Türkiye dedikleri,

Krizler ve kaoslar içerisinde Türk milletine reva gördükleri,

İktidarda kalmak için göze alabildikleri,

Emin olunuz yaşadığımız acılardan çok daha fazlasıdır.

Bu yüzden yalanla kavgayı, kavgayla da yalanları körükleyeceklerdir

Yalan ağızlarında öyle bir yuva yapmıştır ki,

Yapay zekayı programlasanız bu kadar yalanla çökerdi!

Bunların yapaylığıysa bambaşka.

Bunlar Soros ve CIA masalarında imal edilirken,

Özel tasarlanmış, işgalci aparatlarıdır.

Ahlaktan ve vicdandan bağımsızdırlar.

 

O yüzden uyarmakla mükellefim

Ben bu ülkenin sokaklarında büyüdüm.

Kavga zamanlarında büyüdüm.

Bu toplumu kavga ettirenleri, dövüştürenleri tanıdım.

Onları tanıdıkça anladım ki

Savunulacak ve uğrunda kavga edilecek tek şey toplum olmaktır

Cumhuriyet olmaktır.

Muhafazakarlıksa budur, müdafaa ise budur.

Başta gençlerimizi,

Uğruna kavga ettikleri anlamsız şeyleri

Ne olursa olsun unutmamaya davet ediyorum.

Kavga edecekseniz,

Mustafa Kemal gibi kavga edin!

Kardeşinizle değil, kardeşi kardeşe kırdıranlarla,

Devletinizle değil, devleti gasp edenlerle,

Vatanınızla değil, vatanı yağmalayanlarla kavga edin!

İşte o zaman bu arsız ve ahlaksız yalan rejiminin,

Onların başına çöktüğünü göreceksiniz, hep birlikte göreceğiz.

Aziz milletim,

Türkiye,

Eşi benzeri görülmemiş bir istibdat rejimi altında,

Sınırsız bir biat kültürüne alıştırılmaya, ona esir edilmeye çalışılmaktadır.

Bize muhtaç olun ve bizden korkun diyorlar.

Yoksa aç ve sefil olursunuz diye tehdit ediyorlar.

İstiklal Marşımız “korkma” ile başlıyor ama;

Devamında hürriyet diyor.

Hür yaşamak diyor!

İstiklalden nasiplenmedikleri için hürriyetten de bihaberler.

Çünkü Türk milletinin şuur ve ahlakından habersiz şuursuzlarca yönetiliyoruz!

Yaşamak yerine sürünmeyi güzelliyorlar,

Onurlu, gururlu fertler olmak yerine, el pençe divan, tebaa olmayı öğütlüyorlar.

Cezaevinde değilseniz, henüz Silivri’ye düşmemizseniz özgürsünüz diyorlar.

Her yerde kameralarla, mobeselerle adımlarımızı izliyorlar.

Telefonlar takipte, baz istasyonlar işaretleme aracı.

Konuşmak, fısıltıyla bile yasak.

15 yaşındaki çocuk da endişeli,

80 yaşındaki amcalar, teyzeler de endişeli.

Sanmayın ki İYİ Partilisi, CHP’lisi bu korku siyasetinin mağduru da

AKP seçmeni değil.

İktidar için herkes potansiyel suçlu.

Genç yaşlı, erkek kadın herkes.

Özgürlük dedikçe,

Başımıza güvenlik ve beka diye,

Ne idüğü belirsiz bir iktidar ajandasını vuruyorlar.

Özgürlük nedir?

Korkmamaktır!

Özgürlük kimdir?

Bireydir!

Dili-dini-etnisitesi-mezhebi fark etmeden insandır!

Özgürlük nedir?

Yarına dair umuda sahip olmaktır!

Özgürlük nedir?

Konuşabilmektir-dinleyebilmektir-düşünebilmektir-haykırabilmektir!

 

Özgürlük nedir?

Güvendir!

Sanılmasın ki bu umutsuz bir durumdur,

Hayır, bilakis,

O varaklı sarayın duvarları kumdandır.

Kaplanları kağıttır,

Kralları da çıplaktır!

Güveni, birbirimize güvenerek,

Suskunluğu, birbirimizle konuşarak,

Korkuyu da omuz omuza durarak aşacağız!

İyi ve cesur kardeşlerim

Bu yüzden varız, bu karanlığı dağıtmak için varız!

Bugün geldiği yeri unutan,

Kendi varlıklarını ve kutsallarını yitirenlerin iktidarındayız!

Çıkıp da kendilerine halen muhafazakar diyen varsa içlerinde,

Sormak isterim:

Siz neyi muhafaza ediyorsunuz?

Geldiğiniz yeri yeksan ederek,

Neyi müdafaa ettiğinizi iddia ediyorsunuz?

Allah’ın emirlerini unuturcasına,

Bir kulun emirlerine ram olmuş halde

Dört nala nereye gidiyor,

Bu ülkeyi nereye sürüklüyorsunuz?

Acıyarak izliyorum ki;

Delirmişlik halindesiniz.

Devleti koltuk zannediyor, tek adamın isteklerini

Allah’ın emri belliyorsunuz.

Bugününüzü kurtarmak için yarınları yakıyorsunuz.

Siz buna “kader mi” diyorsunuz?

Siz köyünüzden bir tahta bavulla yola çıkıp,

Bu Cumhuriyet’in okullarında okumadınız mı?

Bir çoğunuz, yıllarca bu Cumhuriyet’te memuriyet yapmadınız mı?

Siz hala neyden intikamını alıyorsunuz?

Siz buna “kaza mı” diyorsunuz?

Yürüdüğünüz o yolları kapattınız.

Yüzbinlerce liyakat sahibinin hayatını kararttınız.

Siz buna kul hakkı değil mi diyorsunuz?

Yönetemediğiniz, laf geçiremediğiniz,

İş ve suç ortaklığı kurmadığınız, herkesten ve her şeyden korkuyorsunuz.

Siz buna dava mı diyorsunuz?

Binlerce ihale dağıttınız, doyamadınız,

İftirayla makam, dalaverayla mal sahibi oldunuz.

Siz buna Asım’ın nesli mi diyorsunuz?

Ben sizi, sizle yüzleştireyim,

Aynada görmediğinizi ben size göstereyim,

Cehaletin iktidarısınız!

İrfansızlığın iktidarısınız!

Yoksulluğun iktidarısınız!

Parasızlığın değil,

Bencillikten gözü dönmüşlüğün iktidarısınız.

Acının iktidarısınız!

Göz yaşı dökmemişliğin değil,

Akıtılan her göz yaşını şişeleyip satmanın iktidarısınız

 

Faydacılığın iktidarısınız!

3-5 garibana sadaka vermekten değil,

Yaptığınız her bir iyiliğin karşılığında,

Şahsınıza bin fayda sağlamanın iktidarısınız!

Korkunun iktidarısınız!

Bizi korkuttuğunuz için değil,

Kendi korkularında boğulanların iktidarısınız!

Putların iktidarısınız!

Heykelleri sevdiğiniz için değil,

“Düşerken tutunduğunuz her tuğlayı RAB bellemenin” iktidarsınız

Düşüncesizliğin iktidarısınız!

Kafanız çalışmadığı için değil,

Bezirgan kurnazlığını, fikir zannetmenin iktidarısınız!

Haramın iktidarısınız!

Domuz eti yiyip, içki içtiğiniz için değil,

Koca Türkiye’yi darül harp diye yağmalamanın iktidarısınız!

Milleti birbirine kırdırmak için kurmadığınız tuzak kalmadı.

Ama ne diyor Akif;

“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Lafı eğip bükmeden söylüyorum;

Siz bu milletin arasına atılmış bir tefrikasınız.

Büyük Türk milleti artık her şeyin farkında.

Tefrika sökülüp atılacak,

Yürekler toplu atacak,

Ve siz, bir daha dönmemek üzere yıkılıp gideceksiniz!

Selam olsun,

Başaracağız, başaracağız, başaracağız diye haykıranlara,

Selam olsun, Millî Mücadele’nin binlerce yıllık yıkılmaz ruhuna,

Selam olsun, bu kutlu davanın ateş yürekli inananlarına,

Selam olsun, milli şuur ve gururla “Ne Mutlu Türk’üm” diyebilenlere.

Selam olsun, vatana, millete ve bayrağa aşk ile bağlı olanlara,

Selam olsun, selam olsun, selam olsun…

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

 

 

 

 

ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Dervişoğlu böyle giriş yaptı! “Kurban olam kalem tutan ellere…”

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.