38,5992$% 0.33
43,6545€% 0.2
51,3560£% 0.12
4.017,76%0,36
6.628,00%0,24
3.240,09%0,05
9.167,58%0,98
3679136฿%-1.15221
38.46$%-0.31851
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, zirai don afetinin tahribatına dikkati çekerek, “Böyle bir afet karşısında devletimizin üreticimize sahip çıkması gerekiyor” dedi.
Bayraktar, Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu ve Çağlayancerit ilçelerinde zirai don afetinden etkilenen ceviz ve antep fıstığı bahçelerinde incelemelerde bulundu.
Bayraktar, yaptığı basın açıklamasında, oda başkanları marifetiyle yapılan çalışmalarda, 65 ilde meyve bahçelerinin don felaketinden fevkalade olumsuz etkilendiğini belirlediklerini bildirdi. Son 30 yılın en düşük ısı değerleri ile karşı karşıya kalındığını, eksi 15-20 derecelerin görüldüğünü anlatan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Buna bağların, meyve bahçelerinin, ürünlerimizin dayanması mümkün değildi. Türkiye’nin birçok bölgesinde, birçok ilinde maalesef ürünlerimiz zarar gördü. Bugün Kahramanmaraş ilimizdeyiz, bahçe ziyaretlerimize başladık. Burada gördüğümüz gibi bu bahçede de dallar kurumuş. Meyve ağaçlarının gövdeleri dahi zarar görmüş durumda. Bu ciddi bir afet.
Özellikle Kahramanmaraş’ta başkanlarımızdan aldığımız bilgilere göre kayısı, kiraz, ceviz, Antep fıstığı, badem, elma, üzüm bahçelerimiz zarar görmüş durumda. Zarar oranlarına baktığımızda bu oranlar yüzde 100’ler mertebesinde. Bir de afetler peşimizi bırakmıyor, afetler devam ediyor, akşam da burada dolu olayı ile karşı karşıya kaldı üreticilerimiz. Bazı ürünlerimiz de dolu afeti nedeniyle zarar görmüş durumda.”
Bayraktar, kışın son baharın; sonbaharda yazın yaşandığını ifade ederek, “İlkbahara geldik, bugün kışı yaşıyoruz. Bu mevsim kaymaları bitkisel üretimi fevkalade olumsuz etkiliyor” dedi.
Kış aylarının kurak geçtiğini; şubatta Mersin, Hatay, Adana gibi illerde etkili olan don nedeniyle birçok ürünün zarar gördüğünü anlatan Bayraktar, nisanda bekledikleri yağışların ardından hiç beklenmeyen kar yaşışının geldiğini ifade etti.
Bayraktar, 10 Nisan’dan itibaren 3 gün süreyle don yaşandığını anımsatarak, donun bahçelerdeki ürünlerde büyük zarara sebebiyet verdiğini belirtti.
Sadece Kahramanmaraş’ta değil, Gaziantep, Hatay, Adana, Mersin, Kilis’te de birçok üründe zarar olduğunu anımsatarak, “Burada böyle büyük bir afet karşısında üreticilerimizin de devletten bir takım beklentileri var. Yani böyle bir afet karşısında devletimizin üreticimize sahip çıkması gerekiyor. Tarihimizin en büyük afetlerinden birini yaşıyoruz, üreticilerimiz, çiftçilerimiz, devleti yanında görmek istiyor. Bu manada bakanlığımızın bir çalışması var, üretici maliyetleri üzerinden bir takım destekler verilecek. Tarım Müdürlüklerinde her ürünle ilgili maliyet çizelgesi var. Onun için fatura ibrazına gerek yok ve bu maliyetler üzerinden bir destek verilecek” diye konuştu.
Bunu olumlu karşıladıklarını ama üreticinin bu sene para kazanamayacağını söyleyen Bayraktar, zirai donda ağaç gövdelerinin de zarar gördüğünü, dolayısıyla gelecek yıllarda da bazı bahçelerde mevye olmayacağını ifade etti.
Bayraktar, özetle şunları söyledi:
“Yani don felaketi, önümüzdeki yılların üretimini de olumsuz şekilde etkileyebilir. Dolayısıyla bütün bunları değerlendirerek bu afetin kapsamını, boyutunu değerlendirerek üreticilerimize yardımcı olmak lazım. Üreticilerimizin özellikle bankalara ayni ve nakdi borçları var, krediler çekmişler borçları var, para kazanamayacakları için üreticilerimiz bu borçlarını ödeyemeyeceklerini söylüyorlar haklı olarak.
Yani üreticilerimizin bu borçlarının yapılandırılma talebine karşılık verilmesi lazım. Üreticilerimiz özellikle kamu bankalarına, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak yapılandırılmasını istiyorlar. Üreticilerimiz bunu isterken, ‘Üretimden kopmak istemiyoruz, biz bahçemizde kalmak istiyoruz, bahçelerimizi imar etmek istiyoruz, zarar gören bu bahçelerimize bakım yapabilmemiz için bize nefes aldırın. Borçlarımızı yapılandırın, vereceğiniz yardımlarınızı da en kısa süre içerisinde bize intikal ettirin’ diyorlar.
“Üreticilerimizin yaklaşık üçte 1’i TARSİM kapsamında, bunu genişletmemiz lazım”
Bugün TARSİM alanlarımızın beşte 1’inde faaliyet gösteriyor. Üreticilerimizin yaklaşık üçte 1’i TARSİM kapsamında, bunu genişletmemiz lazım. Tabii burada üreticilerimize düşen görevlerde var ama TARSİM’e de düşen görevler var. TARSİM’in de üretici şikâyetlerini dikkate alarak, üretici şikâyetlerini bertaraf ederek üreticinin gönlünü kazanması lazım. Üreticilerimizin bize intikal ettirdiği TARSİM’le ilgili sorunlar şunlar; özellikle TARSİM’in zararları tazmin ederken adil olmasını istiyorlar, TARSİM’in hakkaniyetli davranmasını istiyorlar, TARSİM’in kendilerini korumasını istiyorlar, bu taleplerinde de tabii gayet haklılar. TARSİM bu tespitleri doğru yaparsa üreticimize güven verir. ‘Ben TARSİM’e prim ödüyorum ama zarar gördüğüm zaman hakkaniyetli bir şekilde tespit yapılarak zararlarım son kuruşuna kadar ödenecektir’. Bu kanaat hâsıl olursa TARSİM’i genişletmek mümkün olur, işte bu manada TARSİM ile görüşmelerimiz devam ediyor.
Tabii belli bir devlet desteği var buna rağmen primlerin halen yüksekliğinden çiftçilerimiz şikâyet ediyor, bu primlerde bir miktar daha iyileşme, bir miktar daha destek bekliyoruz. Bunun dışında özellikle, üreticilerimizin alanda bize intikal ettirdiği bir başka husus, sosyal güvenlik primleri. Sosyal güvenlik primleri asgari ücrete bağlı artıyor. Bugün geldiğimiz noktada SGK’ya kayıtlı çiftçilerimizin sayısı 2021 yılında 1 milyonken 2024 yılına geldiğimizde 411 bine düştü.
“Primlerde daha fazla devlet desteği istiyoruz”
Çiftçilerimiz ziraat odalarımızdan muvafakat belgesi almak suretiyle SGK’dan ayrılıyorlar. Yani, sosyal güvencelerini kaybediyorlar, emekli olma şanslarını kaybediyorlar. Dolayısıyla çiftçilerimize bu primler fazla geliyor, bu primleri ödeme kabiliyetlerini kaybediyorlar. Primlerde daha fazla devlet desteği istiyoruz. Bu primlerin daha fazla düşürülmesini istiyoruz. Ayrıca gençlerimizi tarımda tutamıyoruz. 18-32 yaş arasındaki gençlerimizin çiftçilerimize oranı yüzde 5’e kadar düştü.
Ülkenin gıda güvenliğini sağlayabilmek için gençlerimizi tarımda tutmamız lazım. Hadi bugün göçmenlerle bunu götürüyoruz, göçmenler ülkelerine döndüğü zaman tarım işletmelerinde kimi çalıştıracağız? Muhakkak suretle gençlerimizi tutmamız lazım. Gençlerimiz asgari ücretli iş buldukları takdirde şehirlere gidiyorlar. Hiç olmazsa gençlerimizin sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından ödenmesi ve gençlerimize pozitif ayrımcılık yapılması gençlerimizin tarımda kalmasını sağlayabilir.
Dün yaptığımız, Sayın Cumhurbaşkanımız, Maliye Bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız ile yaptığımız toplantıda bunları dile getirdik. Bundan sonraki süreçte de alanları gezmeye devam ediyoruz.
Yine alanda üreticilerimizin intikal ettirdiği bir başka sorun, kuraklık yaşıyoruz. Halen kuraklık yaşamaya devam ediyoruz. Hatay, Kilis, Adana’da kuraklık devam ediyor ve buğday üretimini fevkalade olumsuz etkiliyor. 2030’dan sonra Türkiye su fakiri bir ülke olacak. Kişi başı su miktarı bin metreküpün altına düşecek, çiftçilerimiz daha fazla su kullanacaklar, daha fazla su maliyeti üreticilerimizin sırtına binmiş olacak, daha fazla elektrik maliyeti çiftçilerimizin sırtına binmiş olacak. Bu manada sulama ücretlerinin yüksek olduğunu ifade eden çiftçilerimiz, sulama ücretlerinin aşağı çekilmesini istiyorlar. Sulamada haklı olarak destek istiyorlar, sulama ücretleri yüksek. Sulama ücretlerinin aşağı çekilmesi lazım. Bu ve benzer sorunlarınızı ilgili kurumlarla, kuruluşlarla, bakanlıklarla paylaşıyoruz.”
“Tarımda istihdam kaybı, çiftçi sayısında azalmaya yol açtı”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.