39,7392$% 0.36
46,1431€% 0.27
54,1182£% 0.36
4.249,82%0,47
6.939,00%-0,16
3.324,30%0,05
9.424,16%-0,26
4258063฿%2.07278
39.74$%0.19805
Orta Doğu’da yıllardır süren gerilimlerin en tehlikelilerinden biri, İran ve İsrail arasında süregelen düşmanlıktır. Bu gerginlik zaman zaman vekalet savaşları, siber saldırılar, suikastlar ve hava saldırılarıyla sınırlı kalsa da, henüz kara savaşına dönüşmedi. Karşılıklı füze atışlarıyla başlayan saldırılar, ciddi bir savaşa dönüşmüştür. Bu füze saldırıları her iki tarafta ciddi yıkıma neden olmuş, olmaya devam etmektedir. Henüz diyorum, çünkü bu savaşa Amerika fiili olarak dahil olmadı ama olacaktır. Bu iş basit 2 ülke gerginliği yada savaşı değil, yeni paylaşım sisteminin bir gelişimidir. İran, Amerika müdahil olmasın dese de bu isteği nafile gerçekleşmeyecektir. Bu savaş 3. dünya savaşına evrilir mi bekleyip göreceğiz. Bu noktaya nasıl gelindiğine kısaca bakalım. Aslında bu uzun tarihsel süreç içerisinde ele alınması gereken bir konu. Kısaca anlatırsak, bugüne kadar İran’a doğrudan saldırı yapılamıyordu, İran’dan çekinceleri vardı. Çünkü İran zebgin petrol, doğalgaz yataklarına sahip bir ülke. Üstelik İran’ın nükleer programı, 25 yıldır var ve bilindiği halde İsrail doğrudan İran’ı hedef alamıyordu. İran, ülkesinin güvenliğini Suriye baas rejimine ve Pkk’ya verdiği destek, Lübnan’daki Hizbullah, Hamas ve Yemen’de, Irak’ın güneyinde şii milis güçlere verdiği destekle bugüne kadar korumayı bildi. Ülkeyi ateş çemberinden uzak tutmayı başardı. Her şey, bir Arap baharıyla başladı. Tüm Orta Doğu’yu etkisi altına alan ve iktidarların el değiştirmesiyle başlayan süreç bölgede emperyallerin iştahını iyice kabartmış “Büyük Ortadoğu Planı” hız kazanmıştır. Özellikle Suriye’deki rejimin Amerika ve İsrail desteğiyle yıkılmasının ardından İsrail, Suriye, Lübnan, Yemen’deki İran destekli milislere yönelik operasyonlarını artırmış bu milislerin etkilerini kırmıştır. Önünde rahat hareket alanı oluşturan İsrail, Gazze’de soykırıma varan faaliyetlere girişmiş, topraklarını büyütmek için uygun bir ortam olduğu kanatiyle düzenli saldırılarına sürdürüyor. Tabii İran’a uzun zamandır uygulanan ambargonun da unutulmaması gerekir. Yıllarca ülkeyi içeriden de yıprattılar ve ülkenin gücünü yitirdiği düşüncesi hakim olmakla beraber, Trump gibi aynı zihniyete sahip birinin desteği ile ilerliyor.
Tüm bu yaşananlar bu iki aktör arasında açık savaşa dönüşen bir kriz dinamiğini tetiklemiştir.
Bu gelişmeler Türkiye’yi hem coğrafi konumu, hem bölgesel diplomatik ağı hem de ekonomik ve siyasi çıkarları nedeniyle doğrudan etkilemektedir.
1. İran-İsrail Savaşında Mevcut Durum
A- Tarihsel Arka Plan
İran-İsrail ilişkileri oldukça iyi bir konumdayken, 1979’daki İran İslam devrimi sonrası düşmanlığa evrilmiştir. İran, devrim sonrası islami idolojiyi bölgesindeki diğer ülkelere ihraç ermek amacıyla yürüttüğü faaliyetler çerçevesinde Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad gibi İsrail karşıtı gruplara ciddi düzeyde maddi, askeri ve lojistik destek sağlarken; İsrail de İran’ın bölgesel etkinliğini kırmak amacıyla Suriye ve Irak’taki İran hedeflerini düzenli olarak vurmuştur. Bu süreç zaman içerisinde batılı emperyal güçlerin bölgede varlıklarını iyice hissettirmeleri ve İsrail’in Amerika için ileri karakolu konumuna gelmesi Büyük Orta Doğu Pilanı devreye girmiştir. Bölgede Arap baharıyla bölge ülkelerinin rejim ve lider kadrolarının birer birer tasfiye edilmesi ve izleyen süreçte özellikle 2023’ten itibaren vekalet savaşlarına dönüşmüştür. Bölge ülkelerindeki yönetime emperyal yanlısı kadroların getirilmesi, İsrail’in topraklarını topyekün genişletmek için iyi bir fırsat oluşturmuş ve yayılmacı politikaları devreye almasına neden olmuştur. Bu gelişmeler neticesinde İsrail, İran’ı doğrudan hedef almaya başlamıştır. Çünkü İsrail, İran’ın gücünü yitirdiğini düşünerek bölgede istediği gibi genişleyebileceğini ve aynı zamanda da batılı emperyallerin bölgede planlarını devreye sokarak arzu ettikleri paylaşımı gerçekleştirecekleri ortamın olgunlaştığı kanati oluşmuştur.
B. Son Gelişmeler
2024-2025 yıllarında İran’ın nükleer silah üretimine çok yaklaştığı yönündeki istihbaratlar, İsrail’i sert askeri adımlar atmaya yönelttiği ifade edilsede gerçeklik payı nedir bilinmiyor. İran, uluslararsı atom enerji kurumu yetkilileri ülkesine davet etti. Fakat Amerika çok tatmin olmadıklarını bu nedenle bazı yaptırılar yapılacağını defakto dile getirdiler. Bu bahane ile Mossad, İran’daki nükleer bilim insanlarını hedef alan suikastlar düzenlemiş, İsrail Hava Kuvvetleri de Şam ve İsfahan’daki bazı askeri tesisleri hedef almıştır. Buna karşılık İran, İsrail’e doğrudan füze saldırılarıyla karşılık vermiş ve bölgede açık bir savaş atmosferi oluşmuştur.
Hizbullah’ın Lübnan sınırında İsrail’le çatışmaya girmesi, Yemen’deki Husilerin İsrail’e roket göndermesi ve Gazze’de Hamas’ın İsrail içlerine yönelik saldırıları, bölgesel bir cephe oluştuğuna işaret etmektedir. ABD’nin İsrail’e askeri desteği sürerken, İran da Rusya ve Çin ile daha yakın askeri iş birliklerine yönelmiştir. Rus’ya Ukrayna savaşı ve ülke içindeki diğer sorunları nedeniyle ne oranda destek vereceği? işareti. Ayrıca Suriye’den kısmen çekilmesi de akıllara Rusya Amerika ile anlaştımı sorusunu getirmektedir.
Çin ise Amerika ile ekomomik savaş sürdürmesi yanısıra başka sorunlarla uğraşıyor olması, İran’a yeterli desteği verebilecek mi. Avrupa ise taraf değilmiş gibi çözüm adına İran’la diplomatik görüşmeler yürütüyorlar.
2. Türkiye’nin Stratejik Konumu
Türkiye, hem coğrafi olarak bu savaşın ortasında bulunmakta hem de NATO üyesi olması, ayrıca hem İslam dünyası hem bölge ülkeleriyle ilişkileri nedeniyle güçlü bir bölgesel aktör olarak özel bir pozisyondadır. Dolayısıyla savaşın Türkiye’yi birçok boyutta etkilemesi kaçınılmazdır.
A-Diplomatik Boyut
Türkiye, hem İsrail ile hem İran ile diplomatik ilişkiler sürdüren nadir ülkelerden biridir. Her ne kadar zaman zaman İsrail aleyhinde sert çıkışlar yapsada diplomatik girişimleri sürdürmektedir. Bu durum Türkiye’ye ara bulucu veya dengeleyici bir rol üstlenme imkânı sunmaktadır. Ancak bu dengeyi korumak oldukça hassas bir diplomasi gerektirir.
Bu çerçevede Türkiye, BM ve İİT nezdinde diplomatik inisiyatifler almalı, ateşkes çağrılarını yükseltmeli ve tarafların masaya oturmasını teşvik etmelidir. Ancak bunu yaparken taraflardan biriyle kesin bir şekilde saf tutmaktan kaçınmalıdır.
B-Askeri Boyut
Savaşın bölgesel boyuta taşınması, Türkiye’nin doğrudan askeri tehdit altında kalmasına neden olabilir. Özellikle Irak ve Suriye’deki İran destekli milis gruplar, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit edebilir. İsrail’in Lübnan veya Suriye’ye yönelik geniş çaplı kara operasyonları, Türkiye’nin hava sahası ve üsleri açısından baskı oluşturabilir.
NATO müttefiki olan Türkiye, özellikle ABD’nin bölgedeki askeri planlarına doğrudan dahil olmadan ama ittifak yükümlülüklerini gözeterek hareket etmelidir. Aynı zamanda sınır bölgelerinde askeri tedbirler artırılmalı, istihbarat kapasitesi güçlendirilmeli ve olası sızmalara karşı önlemler alınmalıdır.
C- Ekonomik Boyut
Orta Doğu’daki savaş ortamı petrol ve doğalgaz fiyatlarını doğrudan etkiler. Türkiye’nin enerji bağımlılığı, bu krizden ekonomik olarak zarar görmesine neden olabilir. Ayrıca savaşın Körfez’deki ticaret yollarını tıkaması, hem bölge ülkelerini hem Türkiye’nin ticaretini olumsuz etkileyecektir. Özellikle tedarik zincirinde ciddi aksamalara yol açabilir.
Bu bağlamda Türkiye, enerji arzını çeşitlendirmeli, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmalı ve bölge ülkeleriyle ticaretin güvenliğini artıracak alternatif yolları gündeme almalıdır. Bu koşullarda Türkiye asla taraf olmadan çok dikkatli diplomatik süreç yürütmeli ve her iki ülkeyi tehdit vari ifadelerden kaçınmalı. Tehdit unsurlarına karşı da sessiz bir şekilde güvenlik tedbirlerini almalı.
D- İnsani Boyut
Savaş ortamı yeni bir göç dalgasını tetikleyebilir. İran, Lübnan ve Suriye’den Türkiye’ye yönelik düzensiz göçler artabilir. Zaten milyonlarca mülteci barındıran Türkiye’nin yeni bir göç dalgasına hazırlıksız yakalanması, iç kamuoyunda siyasi gerginlikleri artırabilir. Kırılgan ekonomisi nedeniyle de çıkmaza girebilir.
Bu nedenle Türkiye, hem iç cephesini hem sınır güvenliğini tahkim etmesi, BM ile koordinasyon halinde mülteci krizine karşı uluslararası destek talep etmesi ve Avrupa ülkelerini bu konuda sorumluluk almaya zorlaması gerekmektedir. Özellikle iç cepheyi tahkim ederken demokratik teamüller çerçevesinde ikircikli davranıştan kaçınmalı.
Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında üstlendiği dengeleyici rol nedeniyle uluslararası saygınlık kazanmıştır. Benzer bir rol, İran-İsrail savaşında da üstlenilebilir. Özellikle Gazze, Lübnan, Suriye ve Irak gibi cephelerde çatışmaların durması için girişimlerde bulunabilir. Fakat asla tarf olmadan ve tehdit dilini kullanmadan diplomatik süreç yürütmelidir.
Türkiye, sadece ateşkesi değil, uzun vadede bir bölgesel güvenlik ortamını hedeflemelidir. Bu yapı, İran, İsrail, Körfez ülkeleri, Türkiye ve Mısır gibi ülkelerin bir güvenlik diyaloğu içinde olmasıyla mümkün olabilir. Bunun için Türkiye, İİT ve D-8 gibi platformları daha aktif kullanmalı, bölgesel barış konferansları düzenlemelidir. Türkiye, barış adına bölge ülkelerini de işin içine katacak diplomasi yürütmeli.
Türkiye, Batı’nın veya Doğu’nun çizdiği kutuplaşmalardan bağımsız hareket etmelidir. Bir zamanlar Suriye’siz savaş, Mısır’sız barış olmaz söylemi güncelliğini yitirmiş görünüyor. Türkiye ise bölgesinde önemli misyon yüklenerek barışın sembolü haline gelmelidir.
Sonuç
İran-İsrail savaşı, Orta Doğu’da tarihi bir dönüm noktasıdır. Savaşın doğrudan tarafı olmayan Türkiye ise, bu krizden en çok etkilenecek ülkelerden biridir. Ancak bu zorlu süreç, doğru diplomasi ve stratejik akılla yönetilirse Türkiye’ye önemli fırsatlar da sunabilir.
Ankara’nın atacağı her adım, sadece savaşın kaderini değil, Türkiye’nin bölgedeki liderlik rolünü de belirleyecektir. Bu nedenle akılcı, dengeli ve yapıcı bir dış politika, hem Türkiye’nin ulusal güvenliği hem de bölgesel barış için zorunludur. İran-İsrail krizinde Türkiye ne İran’ın ne İsrail’in yanında, doğrudan barışın tarafında olmalıdır. Çünkü barışta ısrar, hem insanlığın hem de Türkiye’nin geleceği için tek güvenli limandır.
Turabi KÜÇÜK
Zihinsel Prangalardan Kurtulmak…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.