40,9811$% 0,51
47,7696€% 0,57
55,2566£% 0,59
4.397,99%0,30
7.190,00%0,69
3.341,20%0,48
11.134,73%1,58
4655829฿%0.01668
40.91$%0.04209
DEPREM YALNIZCA BİNALARDA HASAR BIRAKMADI
2020 yılından itibaren sürekli olarak depreme maruz kalan illerden biri de Elazığ oldu. Başta 24 Ocak 2020 depremi, ardından 6 Şubat 2023 yılında meydana gelen merkez üssü Kahramanmaraş olan depremler sadece binalarda yıkıma yol açmakla kalmadı aynı zamanda insanlar üzerinde psikolojik travmalara ve toplumun ahlaki değerlerinin de sarsılmasına neden oldu. Deprem sonrası görüş bildiren birçok uzmana göre; vertigo, panik atak, depresyon ve anksiyete depremzedelerin birçoğuna miras kaldı.
Yıllarca sürekli olarak yaşanan korku, panik ve insanların aslında kendini en çok güvende hissettikleri yerler olan evlerinin yıkılması aynı zamanda psikolojik bir yıkıma neden oldu. Depremlerin yaşandığı anda her ne kadar temel ihtiyaçlar önemsenerek destek sağlansa da bu konuda duyarsız davranılmamış birçok konteyner kentte deprem sonrası vatandaşlara psikolojik destek sağlanmıştır.
Depremler ahlaki değerlerimizi de derinden sarstı
Bir felaket yaşandığında yalnızca yer kabuğu sarsılmaz; insanın iç dünyası, toplumsal yapısı ve değer yargıları da yerinden oynar. Geçtiğimiz büyük depremler, sadece binlerce binayı yerle bir etmekle kalmadı, toplum olarak bizde var olduğunu düşündüğümüz bazı insani ve ahlaki değerleri de derinden sarstı. Deprem sonrası yaşanan tablo ne yazık ki yıkıntılar kadar acıydı. İnsanlar enkazdan kurtulmayı başardılar ama bu kez başka bir yıkımla karşılaştılar.
Depremin fiziki yıkımı kadar, sosyal ve ahlaki yıkımı da konuşmalıyız artık. Çünkü biz bu süreçte sadece binaları kaybetmedik. Dayanışmayı, vicdanı, komşuluk hukukunu da bir ölçüde yitirdik. Özellikle bir anda insanların barınma ihtiyacını karşılayan konutların büyük oranda yıkılması ile birlikte ekonomik kriz fırsatçılarının ortaya çıktığını görmüş olduk. Konut ihtiyacının en hayati olduğu dönemde kira fiyatlarında fahiş artışlara gidildi. Yalnızca bununla kalınmadı evlerine değerinin çok üstüne fiyat isteyen bir ev sahibi furyası ortaya çıktı. Bu süreçte gözler devlet eliyle yapılacak TOKİ konutlarına çevrildi. Yapılan konutlar depremde evlerini kaybeden hak sahiplerine çok cüzi miktarlarla verildi. Ancak bu konutlarda hak sahipleri tarafından çok yüksek fiyatlardan satışa çıkarıldı. Devletin 120 bin ile 160 bin arası yılda 8 bin TL taksitle teslim ettiği evler vatandaşlar tarafından 2-3 milyon arası fiyatlardan satışa çıkarıldı.
Toplumun ne kadar kırılgan bir yapıya sahip olduğunu gördük bir kez daha
Bizler Türk toplumu olarak yardımın ve dayanışmanın yıllardır vücut bulmuş haliydik ancak deprem sonrası yaşanan bu benmerkezci tutum toplum olarak ne kadar kırılgan bir hale geldiğimizin bir göstergesi oldu.
Bu noktada kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: Sadece binaları mı yeniden inşa edeceğiz, yoksa ahlaki değerlerimizi de mi gözden geçireceğiz?
Deprem sonrası sergilenen bu bireyselcilik ve fırsatçılık, sadece ekonomik bir davranış biçimi değil; aynı zamanda toplumsal vicdanın yara almasıdır. Komşusunu soğukta bırakan, ihtiyaç sahibi bir depremzedeye evini iki katına kiralayan ya da devletin mağdura destek amacıyla verdiği konutu, kar amaçlı satışa çıkaran bir anlayışın neresinde “birlikte iyileşme” fikri yer alabilir?
Deprem ilk ve son acı bir gerçeklik değil. Bundan sonrada aynı acılarla sınanabiliriz. Ama asıl olan ülkece bu felaketlerde ve acılarda ve dahi mutluluk günlerinde bir araya gelerek ortak paydada buluşabilmektir. Depremler bizim elimizde değil. Ama sonrasında nasıl davranacağımız tamamen bizim elimizde. Gerçek bir dayanışma, sadece felaket anında değil, onun sonrasında da varlığını gösterir. Öyleyse şimdi, birlikte iyileşmenin ve yeniden insanca bir toplum olmanın zamanı.
Koruma Kararıyla, Raporlarla, İhmallerle Ölüme Giden Yol
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.