DOLAR

39,9111$% 0.1

EURO

47,0490% 0.33

STERLİN

54,5474£% 0.14

GRAM ALTIN

4.273,84%0,35

ÇEYREK ALTIN

6.930,00%0,56

ONS

3.334,89%0,27

BİST100

10.275,75%0,46

BİTCOİN

4307856฿%-0.62678

TETHER

39.84$%-0.04364

Ankara AÇIK 26°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

10 Haziran 2025 Salı

Erdoğan’dan CHP’ye Yönelik Flaş Açıklamalar: “Çok Pis Kokular Geliyor”

Erdoğan’dan CHP’ye Yönelik Flaş Açıklamalar: “Çok Pis Kokular Geliyor”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Azerbaycan ziyareti sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kritik açıklamalar yaptı. Gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP ‘li belediyelere yapılan yeni operasyona ilişkin de konuştu.

‘PİS KOKULAR GELİYOR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Şu anda en önemli il İstanbul. İstanbul’un ne halde olduğu ortada. Her yerden şu anda çok ciddi pis kokular geliyor” dedi.

‘MÜMKÜN DEĞİL’
CHP’nin anketlerine ilişkin de konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan “CHP’nin birinci parti olması diye bir durum söz konusu değil. Yani onlar ne kadar anket yapıyorlarsa, biz de o denli anketlerimizi yapıyoruz, yaptırıyoruz. Şu anda Türkiye’de birinci parti AK Parti’dir. AK Parti, Cumhur İttifakı ile beraber bu yolda, emin adımlarla yürüyor. Hele hele yolsuzluk sendromu içerisindeki bir partinin Türk milletinden onay alması mümkün mü? Değil” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine yöneltilen sorulara şu yanıtı verdi:

‘KAZAN KAZAN TEZİNİ SAVUNUYORUZ’
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, dünya genelinde tarifeleri artırma kararı aldı. Bu durum ülkelerin de karşılıklı olarak tarifelerinin yükseltilmesini ve bölgesel iş birliklerinin artışını beraberinde getirdi. Bu noktada Ekonomik İşbirliği Teşkilatı olarak, bu dönemde üye ülkeler arasında ekonomik iş birliğini artırmak adına, bu zirvede yeni kararlar alındı mı?
Öncelikle Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın kurucu üyelerinden biri olarak bu platformu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik araç olarak da görüyoruz. Teşkilatımızın amaçlarından biri de üye ülkelerin kalkınmalarına katkıda bulunmaktır. Birlikte kalkınmak, birlikte kazanmak için iş birliği olmazsa olmazdır. Hele hele ticari maliyetlerin ve risklerin arttığı bir atmosferde, bu iş birliğini artırmak hayati hale geliyor. Hankendi’deki zirvede ekonomik büyümenin bölgesel iş birlikleriyle daha sağlam temellere oturacağını vurguladım. Biz hem Ekonomik İşbirliği Teşkilatı hem de dahil olduğumuz tüm platformlarda iş birliği fırsatlarının değerlendirilmesini ve yeni fırsatlar oluşturulmasını hep savunduk, savunuyoruz. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın son dönem hedefleri arasında yer alan, ticaretin serbestleştirilmesi, bunun yanında lojistik altyapı entegrasyonu, gümrüklerin sadeleştirilmesi gibi adımları zaten güçlü bir şekilde destekledik, destekliyoruz. Bütün bunlarla beraber Orta Asya ülkeleri, İran, Pakistan, Afganistan gibi üyelerle ticaret hacmimizi geliştirerek ve alternatif finans modelleriyle de bölgesel dayanıklılığı artırmayı hedefliyoruz. Dünyada dengeler artık çok hızlı değişiyor. Bu dinamik süreci ustalıkla yönetmek, değişime ayak uydurmak da önemli. Ticari faaliyetlerinizi ve iş birliklerinizi değişen şartlara uygun hale getiremezseniz kaybedecek olan da siz olursunuz. Biz, bizimle birlikte dostlarımızın da kazanması için çalışıyoruz. Yani bu alanda da “kazan kazan” tezini savunuyoruz, savunacağız.

‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE NOKTASINDA SIKINTI YOK’
DEM Parti’nin, PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili önümüzdeki haftayı işaret ettiğini biliyoruz. Siz de haftaya DEM Parti heyetini kabul edeceksiniz. Kabulde hangi hususlar ele alınacak? Tarih netleşti mi? Diğer taraftan “Terörsüz Türkiye” sürecinde hangi aşamadayız?
Biz “Terörsüz Türkiye” hedefimize ulaşacağımıza inanıyoruz. Milletimizin birçok hayalini gerçeğe dönüştürdüğümüz gibi, kardeşliğimizi tahkim edecek, iç cephemizi güçlendirecek ve medeniyet yürüyüşümüzü hızlandıracak bu hayali de gerçekleştireceğiz. “Terörsüz Türkiye” adımları kontrollü biçimde ardı ardına atılıyor. Bizim tavrımız net, bunu en başından ifade ettik. “Silah bırakma koşulsuz olmalı ve örgüt yapısal olarak kendini feshetmelidir” dedik ve aşama aşama bu noktaya gelindi. Terör örgütünün silah bırakma kararını uygulamaya başlamasıyla süreç biraz daha hız kazanacaktır. Silahın, kanın, gözyaşının milletimizin gündeminden tamamen çıkmasıyla önümüzde yepyeni bir kapı ardına kadar açılacak. İlgili kurumlarımız her adımı, her hamleyi titizlikle takip ediyor ve gerekli adımları atıyor. Bu süreci kendi haline bırakmayız, provokasyonlara da müsaade etmeyiz. Titizlikle çalışıyor, emin adımlarla ilerliyoruz. DEM Parti heyetiyle de “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşmak için bugüne kadar atılan adımları ve bundan sonrasını ele alacağız. Kabulümüz önümüzdeki hafta içinde olacak. Bu konuda Özel Kalem Müdürüm Hasan Doğan Bey kendileriyle irtibat sağlayarak randevu tarihini verecek. O tarihte DEM Parti’den Pervin Buldan Hanım ve yanında da Mithat Sancar Bey birlikte gelecekler. Bu görüşmede benim de yanımda Genel Başkan Vekilimiz Efkan Ala Bey ve MİT Başkanımız İbrahim Kalın Bey olacak. Birlikte bu görüşmeyi yapacağız. Terör örgütü PKK’nın silah bırakması, Türkiye için hem güvenlik hem demokrasi hem de kalkınma alanlarında yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. “Terörsüz Türkiye” başlığı noktasında herhangi bir sıkıntı yok. Bunu zaten şu anda DEM Parti grubu da ifade ediyor. Birlikte inşallah bu “Terörsüz Türkiye” mücadelemizi yürüteceğiz. Ülkemizin tamamında, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu’da “Terörsüz Türkiye”yi nasıl inşa edeceğimize yönelik çalışmaları birlikte yapacağız. Burada herhangi bir tereddüt söz konusu değil. Cumhur İttifakı olarak zaten biz bu konuda hemfikiriz. İnşallah Terörsüz Türkiye’yi de birlikte inşa edeceğiz. Bizler silah bırakma konusunun da takipçisiyiz. Gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek Milli İstihbarat Teşkilatımız süreci takip ediyor.

‘TRUMP’IN SÜRECE DAHİL OLMASINI İSTEDİM’
İran’da kırılgan olarak görülse de bir ateşkes sağlandı ama gözümüz Gazze’de. Çünkü insani durum giderek ağırlaşıyor. Orada da bir ateşkesin sağlanması için bir yandan da zemin arayışları var. Yakın zamanda Gazze’de bir ateşkes olabilir mi? Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’i ateşkese zorlayıcı adımlar artmasını bekliyor musunuz?
Gazze’nin kaybedecek vakti yok, Gazze’de insanlık can çekişiyor. İnsanların açlığa mahkum edilmesinin, üzerlerine bombaların yağdırılmasının görmezden gelinmesi insanlıkla bağdaşmıyor. Bir an önce ateşkesin sağlanması ve insani yardımların oraya en etkin biçimde ulaştırılması için çabalıyoruz. Türkiye olarak diplomatik gayretlerimizi hiç kesmedik ve her muhatabımızla oradaki insani tablonun vahametini konuşuyoruz. Lahey’deki NATO Liderler Zirvesi’nde ABD Başkanı Sayın Trump’la ilk günün akşamı bir görüşmemiz oldu. Bu görüşmede bu konuyu da ele aldık. Kendilerinden Gazze sürecine müdahil olmasını istedim ve “İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yla bu süreci en iyi işletecek olan sizsiniz. Özellikle yemek kuyruklarında öldürülen insanlar var. Bu insanların öldürülmemesi için sizin buraya müdahil olmanız gerekiyor.” dedim. Kendilerinin de bu konuda olumlu yaklaşımını gördüm. O yemek kuyruklarındaki şehitlerimizin sayıları şu ana kadar 55-60 bini bulmuş durumda. Temenni ediyorum ki; bu attığımız adımlarla bu duruma da bir son nokta koymuş oluruz. Bu arada bölgede 100 bine yakın da yaralı var. Bu yaralıların içinde şu anda peyderpey tedavi için ülkemize gönderilenler var. Onların, hastanelerimizde tedavileri yapılıyor. Ona da devam ediyoruz, devam edeceğiz.

‘ATEŞKES İLAN EDİLMESİ GEREK’
Gazze’de yaşanan insani trajediyi en başından beri hem siyasi hem de diplomatik düzeyde gündemimizin merkezine aldık. Savaşın ilk günlerinden bu yana İsrail’in Gazze’deki saldırılarını “soykırım” olarak nitelendirdik ve diplomatik kanallarla ateşkese öncülük eden ülkeler arasında yer aldık. Dışişleri Bakanlığımız ve Türk Kızılay’ı üzerinden insani yardım koridorlarının açılması, hastaların tahliyesi gibi alanlarda da aktif rol aldık. Katar ve Mısır üzerinden yürüyen arabuluculuk mekanizmasına doğrudan destek verdik. Sayın Trump’ın girişimleriyle şimdi de 60 günlük geçici bir ateşkes planı gündeme geldi. Bu süreçte ABD’nin İsrail üzerindeki etkisi belirleyici olacak. ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin İsrail’i ateşkese zorlamak için baskılarını artırması bu noktada çok önemli. İran ile İsrail arasında sağlanan ateşkesin Gazze için de bir kapı araladığını düşünüyoruz. Hamas tarafı bu konuda iyi niyetini defalarca ortaya koydu. Ancak İsrail’in ateşkesleri ihlali nedeniyle bölgede kalıcı bir sükunet bir türlü sağlanamadı. Bu kez de aynısı olmasın diye çalışıyoruz. İsrail’in eksiksiz uyacağı bir ateşkesin inşa edilmesi gerekir. Bunu sağlamak için güçlü bir müzakere zemini oluşturmaya ihtiyaç var. Özellikle ateşkes için verilecek garantiler konusu önemli. İnsani yardımların kesintisiz ulaşımı konusu da hayati. Bu yardımların sevkiyatının teminat altına alınması gerekir. Diğer yandan Gazze’nin altyapısı İsrail tarafından yok edilmiş durumda. Altyapının yeniden inşası, Gazze’nin yeniden ayağa kaldırılması, yeniden yaşanabilir bir hale getirilmesi için neler yapılması gerektiğini ortaya koyuyoruz. Milyona yakın insan yerinden edildi, insanlar açlık sınırının altında yaşıyor. Ateşkes durumunda uluslararası toplumun yeniden inşa projelerine hızla yatırım yapması gerekiyor. Kalıcı ateşkes sağlanabilirse, bölgede kalıcı barışa uzanan bir yol açılabilir. Bunun için öncelikle eksiksiz uyulacak, güçlü ve kalıcı bir ateşkes şart. İki devletli çözüm ise bölgemizdeki bu kronik sorunun tek çözüm anahtarıdır.

‘F-35 GÜÇLÜ ORTAKLIK KONUSU’
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack geçtiğimiz günlerde F-35’ler ile ilgili bir açıklama yaptı. Yıl sonuna kadar bir gelişme olabileceğini söyledi. Buna tepki Yunanistan’dan geldi. Endişeyle karşıladıklarını ifade ettiler. Türkiye, dış politikasında hem çözümcü ara bulucu hem barışçı tutumunun somut örneklerini gösteren bir ülke. Buna rağmen Yunanistan’ın bu tutumu gerçek bir endişeyi mi yansıtıyor? Yoksa acaba Yunanistan’ın İsrail’le son dönemde yoğunlaşan ilişkilerinin bunda bir tesiri olabilir mi?
Biz F-35’leri öncelikle kendi güvenliğimiz için istiyoruz. F-35 meselesi bizim için yalnızca bir askeri teknoloji meselesi değil; aynı zamanda başta NATO gibi uluslararası platformlarda güçlü ortaklık konusudur. Ama tabii bu mesele kendi göbeğimizi kendimiz kesmemize vesile oldu ve savunma sanayii alanında atılımlarımızı hızlandırdı. Bizim güvenlik altyapımızı güçlendirmemiz, kimse için bir tehdit değildir. Hele hele dost ve müttefiklerimiz için hiç değildir. En son NATO zirvesinde müttefiklerin savunma harcamalarını artırmasına yönelik bir karar alındı. Yani denildi ki “NATO ülkeleri kendi savunma altyapılarını kuvvetlendirsin, ihtiyaçlarını karşılasın, bu NATO’nun da savunmasını da güçlendirsin.” Dolayısıyla Yunanistan’ın bizim savunma alanında attığımız adımlar nedeniyle endişelenmesi yersiz ve manasızdır. Türkiye, güvenliğini ve çıkarlarını tehdit etmeyen, düşmanca bir tavırla önüne çıkmayan hiçbir ülke için tehdit değildir. Aksine Türkiye, bölgesinde ve dünyada barışı, huzuru ve güvenliği sağlamak için azami çaba gösteren, dostları için son derece güvenilir bir ülkedir. Çevremizde hiçbir çatışma yoktur ki Türkiye, barışçıl bir yaklaşımla onu sonlandırmak için çabalamasın. F-35 konusunu aramızda konuştuk ve işin takipçisiyiz. Ben Sayın Trump’ın bu konuda yaptığımız anlaşmaya sadık kalacağına inanıyorum. Bu F-35’lerin Türkiye’ye peyderpey teslimi onun döneminde gerçekleşecektir diye düşünüyorum.

‘ALİYEV BUNA ÖNEM VERİYOR’
Geçtiğimiz ay Kahramanmaraş’ta deprem konutları anahtar teslimi töreninde Sayın Aliyev’le bir araya geldiniz. Hemen ertesi gün Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ı İstanbul’da kabul ettiniz. Şimdi de Azerbaycan’ın sembol kenti olan Hankendi’ydeyiz. Haliyle merak ediyoruz bu temaslarınız nasıl geçti? Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması hangi aşamada? Zengezur Koridoru ne zaman açılacak, acaba bu konuyla ilgili net bir bilgi var mıdır? Son olarak Orta Koridor’un işlemeye başlaması bölgeye nasıl bir kazanç getirir?
Bizim Azerbaycan ile hukukumuz diğer ülkeler arasındaki münasebetlerden farklıdır. Biz Azerbaycan ile sadece dostluk değil, kardeşlik bağı ile de bağlıyız. “İki devlet, tek millet” sözü alelade söylenmiş bir kelam değildir. Derin manalar içerir ve somut karşılığı vardır. Bunu tarih boyunca defalarca kanıtlamışızdır. Dolayısıyla bu bölgedeki hadiselere dışarıdan bakamayız. Güney Kafkasya’daki barış ve huzur herkese kazandırır. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış sürecinin de diplomatik çerçevesi tamamlanmış durumda. 2024 yılı sonunda Brüksel, Moskova ve Tiflis’te yapılan görüşmelerle barış anlaşmasının son metni üzerinde mutabakat sağlandı. Ermenistan, başlangıçta Zengezur Koridoru’na karşı çıksa da ekonomik entegrasyona katılmak için daha esnek bir yaklaşım sergiliyor. Bu bölgenin kalkınması sadece Azerbaycan için değil, Ermenistan için de, bizim için de, İran ve diğer ülkeler için de bir fırsattır. Zengezur koridoru ile sadece Azerbaycan değil bölgenin tamamı için yeni imkanları beraberinde getirecektir. Bu hattı sadece jeopolitik değil; jeoekonomik bir devrimin parçası olarak görüyoruz. Zengezur Koridoru’nun açılması, Orta Koridor için de stratejik bir gelişme olacak. Koridor açıldığında, Türk malları Hazar’ı geçerek Orta Asya ve Çin’e daha hızlı ulaşacak, Avrupa’dan Çin’e giden mallar da Türkiye üzerinden geçmeye başlayacak. Orta Koridorun açılması güneyden itibaren bize ve Azerbaycan’a kadar birçok ülkeyi kapsıyor. Bunun dışında Çin’den gelen yolla da bütünleşiyor. Böyle bir önemi var. Biz bu süreç içerisinde tüm adımlarımızı en güzel şekilde atıyoruz. Burada en önemli olan Zengezur hattı. O hat raylı sistemi de içeriyor. Bunun için de yük taşımacılığında Zengezur hattının önemi fazlasıyla artıyor ve artacak. Orta Koridor bütün gücünü, buradan alıyor. Orta Koridorun Zengezur hattıyla bütünleşmesi ve onunla bütünleştikten sonra da yük taşımacılığında, yolcu taşımacılığında böyle bir işlev görmesi önemli. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Bey buraya çok önem veriyor. Irak da buraya önem veriyor. Iğdır’dan geçip Nahçıvan’la bütünleşerek devam eden bir hat olacak. Bu hattın yapımıyla da inanıyorum ki yük taşımacılığında önemli bir adımı atmış olacağız. Ayrıca Türkiye’nin Kars–Iğdır–Nahçıvan demiryolu hattı ve Karabağ’daki inşaat yatırımları, Zengezur Koridoru açıldığında daha etkin işleyecek. Dünya değişiyor ve bu durum yeni adımları atmayı zorunlu hale getiriyor. Değişime ayak uydurmak, potansiyelleri harekete geçirmek, kazanç kapılarını da açmak anlamına gelir. Ermenistan ile Azerbaycan’ın imza atacağı barış, bölgenin iklimini değiştirecek. Sağlanacak kucaklaşma ile yeni ve tarihi fırsat pencerelerinin ardı ardına açıldığına şahitlik edeceğiz. Bölgenin çatışmalar ve savaşlar nedeniyle atıl kalan potansiyelinin harekete geçirilmesi ile birlikte kazanma modelinin nadide örneklerinden biri daha oluşacak.

‘ÇÖZÜME KAVUŞMASI MÜMKÜN’
Rusya’yla Azerbaycan arasında bir gerginlik yaşanıyor. Bu bölgesel bir krize dönüşebilir mi? Bu konu temaslarınızda gündeme geldi mi?
Türkiye, hem Azerbaycan hem de Rusya ile derin diplomatik ve stratejik ilişkilere sahip bir ülke. Gerginliği yakından takip ediyor ve her iki ülkeye de itidal çağrısında bulunuyoruz. Diplomatik gerilimi yumuşatacak açıklamalarla meselenin daha kolay ve makul bir çözüme kavuşacağına inanıyoruz. İki ülke arasında yaşanan olumsuz gelişmelerin bir an önce sona ermesini temenni ediyorum. Yaşanan talihsiz hadiselerin Rusya ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerde tamiri imkansız hasara neden olmaması en büyük arzumuzdur. Yaşanan lokal hadiselerin ve sonuçlarının kendi mecrasının dışına çıkartılmadan çözüme kavuşturulması mümkündür. Meseleye itidali elden bırakmadan yaklaşmak gerekir. Biz iki dostumuzun da bu sorunun üstesinden gelecek anlayış seviyesinde olduğunu biliyoruz. Meselinin halli yolunda atılacak yapıcı adımlara destek vermeyi sürdüreceğiz. Önceliğimiz yeterince savaşa, çatışmaya sahne olmuş bölgenin zor da elde edilen istikrarını sarsacak ani tırmanışlardan kaçınmak olacak. Kafkasların yeni bir çatışmayı kaldırmaya tahammülü kalmamıştır. Türkiye olarak, sükunetin yanında yer alarak, diplomatik süreçlerle meseleyi çözümü kavuşturacağımıza inanıyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Bey’le yaptığımız görüşmede konu gündemimize geldi. İlham Bey burada çok dikkatli, tedbirli bir adım atıyor. Bu işi kovalamak, kızıştırmaktan yana değil. Bunu telafi edeceklerini ben İlham Bey’in bana yaptığı açıklamalardan anladım.

‘SURİYE BİZİM İÇİN ÖNEMLİ’
ABD Başkanı Donald Trump Suriye’ye yaptırımları kaldırdı. Bu Suriye’nin ekonomik anlamda kalkınması için çok önemli bir adımdı. İlk sorum Türkiye’nin Suriye’nin kalkınmasındaki rolü ne olacak? Mesela ileriki aşamada bir serbest ticaret bölgesi görür müyüz? Diğer yandan Trump, yaptırımları kaldırırken Suriye’nin İbrahim Antlaşmaları’na katılmasını da talep etti. Büyükelçileri de bunu onayladı. ABD, Suriye-İsrail arasında güvenlik ön görüşmelerini yürütüyor. Orada da Suriye’den talepleri; İsrail’le iyi ilişkiler, SDG’nin sisteme entegrasyonu, kayıp Amerikalıların bulunması gibi konular. Türkiye açısından bu süreç ne ifade eder?
Türkiye, Suriye’nin müreffeh geleceğini destekleyen, huzuru ve barışı perçinleyen tüm gelişmeleri destekliyor. Nasıl ki Suriye’de yaşanan ve artık geride kalan iç savaşın ilk gününden itibaren Suriye halkının yanında durduysak, ülkelerini ve birliklerini yeniden inşa sürecinde de yanlarında olacağız. Biz Suriye yönetiminin ABD ve Avrupa’nın yaptırımları kaldırma kararı sonrası kalkınma yolunda daha hızlı adımlar atacağına inanıyoruz. Türkiye ile Suriye ikili ilişkilerinin yeniden inşa süreci de hızlı bir şekilde ilerliyor. Her alanda komşumuzla iş birliğimizi geliştiriyoruz. İstikrarlı, huzurlu ve güçlü bir Suriye’nin komşuları için de faydalı olacağını, bunun komşularının huzur ve güvenliğini de destekleyeceğini düşünüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğü bizim için çok önemli.

‘HUZUR VE İSTİKRAR ÇIKARIMIZ’
Kendi sınır güvenliğimizi sağlamak ve Suriye’deki istikrarsızlığı sona erdirmek adına Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı gibi harekâtlarla sahada etkin bir pozisyon aldık. Suriye’nin kaynaklarının, imkanlarının, potansiyellerinin tek sahibi Suriye halkıdır. Suriye’nin kuzeyinde serbest ticaret bölgeleri, lojistik üsler, sınır pazarları gibi modelleri hayata geçirebiliriz. Tüm bunları yaparken de kırmızı çizgilerimizi net olarak vurguladık. Terör örgütlerini ya da uzantılarını meşrulaştıracak bir planı kabul etmeyiz. Terörün Suriye topraklarında tamamıyla etkisiz hale gelmesi, tüm silahlı unsurların lağvedilip, Suriye topraklarının tamamında sadece Suriye Ordusu’nun hakimiyetinin sağlanması için elimizden gelen desteği veriyoruz. Suriye’de kalıcı huzur ve istikrar bizim de çıkarımızadır. Bunu bozmak için gayret gösterenler karşısında Türkiye’yi de bulacaklardır. Türkiye olarak biz ekonomik gelişmenin tarafında yer alacak, fırsatları değerlendireceğiz. Bu süreçte hem askeri hem diplomatik hem de ekonomik çıkarlarımızı gözeterek, sahadaki kazanımlarımızı masada artıracağız.

‘ENERJİDE SIKINTI VAR’
Yaptırımların kaldırılması, ABD ile temaslar etrafında şekillenen bu konularla ilgili Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara olumsuz düşünmüyor. Onun yaklaşımı da olumlu. İlham Aliyev kardeşimle yaptığımız görüşmede, o da Suriye’ye doğal gaz konusunda “Ben her türlü desteği vermeye hazırım” dedi. İlham Aliyev’in böyle bir yaklaşımı ortaya koyması çok çok önemli. Çünkü şu anda Suriye’nin en önemli sıkıntısı doğal gaz. Doğal gaz gelecek ki enerji olsun. Enerjide sıkıntı var. Biz de belli bir noktaya kadar enerjide yardımcı olmanın gayreti içindeyiz. Ama bugün ben İlham Bey’den bu müjdeyi de alınca gerçekten çok çok huzurlu oldum. Döner dönmez de Enerji Bakanıma o müjdeyi vereceğim. O da Sayın Şara’ya bunu bildirecek. İnşallah bizim attığımız adımları, Azerbaycan’ın vereceği destekle bütünleştirerek birlikte bu adımı da atalım istiyoruz. Zaten yaptırımları ortadan kaldırma adımları atıldı. Güçlendirerek bunu devam ettirmek niyetindeyiz.

‘ATEŞ ÇEMBERİNİN TUZAĞINA DÜŞMEDİK’
Genel bir dış politika değerlendirmesi soracağım aslında. Malum etrafımız yangın yeri. İsrail-İran savaşını gördük, kuzeyimizde Ukrayna-Rusya Savaşı devam ediyor. Filistin ve Gazze de aynı şekilde saldırılar sürüyor. Yani küresel güçlerin mücadelesiyle yaşanan çatışmalar, Türkiye’nin dış politikasını doğrudan etkiliyor. Ancak Türkiye kendi çıkarlarını, kendi tezlerini Karabağ’da, Filistin’de Suriye’de savunmaya devam ediyor. Bu çerçevede sizin de ‘Dünya beşten büyüktür’ ve ‘Daha adil dünya mümkün’ söyleminizden yola çıkarak bu yeni gelişmeler, yeni konjektür çerçevesinde Türkiye’nin dış politikasında yeni neler göreceğiz?
Biz dış politikayı kavgacı bir ruhla değerlendirmiyoruz. Biz barış politikasını öne çıkararak adımlarımızı atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz. Şu anda etrafımızdaki ateş çemberinin tuzağına hamdolsun düşmedik ve düşmeyeceğiz. Çevremizle iş birliği halinde, dayanışma halinde dış politika anlayışımızı barış eksenli olarak sürdüreceğiz. Gelişmeler de zaten onu gösteriyor. Bizi tuzağa çekmek isteyenlere de biz tam aksine “Daha adil bir dünya mümkün” diyerek yaklaşıyoruz. “Dünya beşten büyüktür” diyerek yaklaşıyoruz. Bu konuda yaptığımız dış politika müzakerelerinde o ülkeleri de buraya çekiyoruz. Bu anlayışımız yüksek kabul görüyor ve böylece bu süreci devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Yani karşımızdaki muhataplarımız bizi ne kadar kavgaya çekme gayreti içinde olsalar da o tuzağa biz düşmeyeceğiz. Biz bütün platformlarda Türkiye’nin haklı tezlerini anlatmaya, durmadan dinlenmeden devam ediyoruz. Türkiye’nin haklılığını kabul edenlerin sayısının her geçen gün daha da artmasından memnuniyet duyuyoruz.

‘TÜRKİYE YERİNİ SAĞLAMLAŞTIRMIŞ DURUMDA’
“Daha adil bir dünya mümkün” ve “Dünya beşten büyüktür” söylemlerimiz artık ülkemizin dış politika vizyonu haline geldi. Bu vizyon iç kamuoyunda da ciddi karşılık buldu. Ülkemizin dış politikadaki bağımsız duruşu vatandaşımız için gurur ve güven kaynağı haline geldi. Bu bize daha fazla anlatma, sesimizi daha fazla duyurma motivasyonu sağlıyor. Mazlum ve mağdur coğrafyaların sesi olmak, dünyada efendiler-köleler düzeninin hakim olmadığını göstermek için çalışıyoruz. Dünyadaki adaletsizliklerin kaynağının güçlünün haklı görülmesi olduğunu anlatmaya devam edeceğiz. Daha adil bir dünyanın temelinin haklı ile haksızı en adil biçimde ayırmakla atılabileceğini anlatacağız. Tüm platformlarda inandığımız değerleri, ülkemizin hak ve menfaatlerini yüksek bir tonla dile getiriyor ve haklılığımızı kabul ettirebiliyoruz. Diplomasinin yükselen gücü olarak Türkiye, “istikrarlaştırıcı güç” olarak da dünya ülkeleri arasındaki yerini sağlamlaştırmış durumda. Dünyanın geleceğine dair kararları bir avuç karar vericinin değil, ancak bütün dünyayı oluşturan milletlerin eşit biçimde verebileceğini haykıracağız. Son yıllarda yaşadığımız sistem krizinin temelinde bu çarpıklık yattığı artık daha fazla anlaşılıyor. Bu da bizim sorumluluğumuzu artırıyor. Sesimizi daha güçlü çıkartmalı, daha fazla insana bu gerçekleri anlatmalıyız. Bunun için konvansiyonel yöntemlerin yanı sıra yeni iletişim araçlarını da kullanmalıyız. Sesimizi ve sözümüzü taşıyacak ve yayacak yeni medya araçlarını da en etkin biçimde kullanmaya gayret göstereceğiz. Türkiye olarak güçlü bir ahlaki argümanla bölgesel liderliğimizi perçinleyerek, küresel ligde üst sıralara yükselmeyi hedefliyoruz. Ve tüm bunları, yalnızca söylemle değil; altyapı, eğitim, ekonomi, savunma ve diplomasi ekseninde somut projelerle de destekliyoruz.

‘CHP’NİN SİYASETİ ARTIK KARŞILIKSIZ’
İç politikayla ilgili soru yöneltmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi 100 gündür, vatandaşları halkı, sokağa çağırıyor. “Ekrem İmamoğlu’na özgürlük” istiyorlar. Erken seçim taleplerini dile getiriyorlar. Ancak bunda çok başarılı olduklarını görmedik. Vatandaş sokağa çıkmıyor. Sizce toplumun, halkın, CHP’ye ve onların aşırı sert siyaset yapma biçimine bakışı nasıl? Hala birinci parti olduklarını iddia ediyorlar. Siz nasıl görüyorsunuz?
CHP’nin siyaseti artık karşılıksız bir siyasettir. Sanal medya üzerinden kendi elleriyle oluşturdukları algı putlarını gerçeklerin sağlam gövdesi bir bir yıkıyor. İnsanların bilinçlerini türlü algı ve manipülasyonlarla yönetebileceklerini düşünüyorlardı, ancak milletimiz bu kirli oyunu fark etti. Vatandaşım sokak eylemlerinin ancak bölücülere, darbecilere hizmet edeceğini biliyor. CHP yöneticilerine tavsiyem sabredip, bağımsız yargının kararlarını beklemeleri yönünde. Bu süreç CHP yönetimi için bir de ayna vazifesi görmeli. CHP yönetimi ülke siyasetine katkı sağlamak yerine, proje üretmek yerine sokak eylemlerinden medet umuyor. Yargı kurumlarımızı yıpratma çabasıyla suçlarını örtmeye, sokak eylemleriyle suçluları aklamaya çalışıyorlar. Bekle, sabret… Bağımsız yargı organlarımız kararını versin, zaten gerçek er ya da geç ortaya çıkacaktır. Ama bunlar ne kendilerine ne de belediye başkanlarına güvenemedikleri için sokak eylemleriyle konuyu çarpıtma derdindeler. Onlar herhalde biraz da kendilerini rüya sendromları içerisinde görüyorlar.

‘ÇOK PİS KOKULAR GELİYOR’
CHP’nin birinci parti olması diye bir durum söz konusu değil. Yani onlar ne kadar anket yapıyorlarsa, biz de o denli anketlerimizi yapıyoruz, yaptırıyoruz. Şu anda Türkiye’de birinci parti AK Parti’dir. AK Parti, Cumhur İttifakı ile beraber bu yolda, emin adımlarla yürüyor. Hele hele yolsuzluk sendromu içerisindeki bir partinin Türk milletinden onay alması mümkün mü? Değil. İşte şu anda en önemli il İstanbul. İstanbul’un ne halde olduğu ortada. Her yerden şu anda çok ciddi pis kokular geliyor. Biz Türkiye’de iktidar partisi olarak emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. İnşallah önümüzdeki hafta Kızılcahamam kampını yapıyoruz. Kızılcahamam kampından sonra da bütün Türkiye’ye teşkilatımız dağılacak ve bütün Türkiye’de il il çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Biz, şu anda sadece işimize bakıyoruz. AK Parti olarak, Cumhur İttifakı olarak bizler inşallah gayretle milletimize hizmette bir yarışın içerisinde olacağız ve bu tür pisliklere de bulaşmadan yolumuza devam edeceğiz.

Geçtiğimiz hafta özellikle İzmir başta olmak üzere ülkemizin birçok noktasında başlayan büyük yangınlarla mücadele söz konusu. Elbette ki birçoğu kontrol altına alındı ancak bildiğimiz kadarıyla hala devam eden yangınlar mevcut. Hem AFAD ekipleri hem de Orman Genel Müdürlüğü sahada büyük bir gayret sarf ediyor. Siz de süreci yakinen takip ediyorsunuz. Gelinen son durum nedir Sayın Cumhurbaşkanım?
Türkiye, yaz aylarının başlamasıyla birlikte orman yangını riski açısından en hassas döneme girdi. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerimizdeki ormanlarımızda, ağaçlık alanlarımızda eş zamanlı yangınlar baş gösterdi. Bu yıl bin 332’si ormanlık alanlarda, bin 808’i orman dışı alanlarda olmak üzere 3 bin 140 yangın çıktı. Sadece son 9 günde çıkan 721 yangının 720’si kontrol altına alındı. Hatay Dörtyol’daki yangını kontrol altına alma çalışmaları da devam ediyor. Uçağa gelirken Tarım ve Orman Bakanımla bir görüşmem oldu. Şu anda kalan yerlerde de soğutma çalışmaları yapılıyor. Hamdolsun iyi bir konumdayız. Orman kahramanlarımıza dua edelim. Onlar bu süreci başarılı bir şekilde sürdürsünler. Yangınlarla havadan, karadan mücadele eden ekiplerimiz canlarını ortaya koyarak çalışıyor. Yangınlarla mücadelede bölgemizin en iyi hava ve kara filosuna sahip ülkesiyiz. Bu bizim mücadelede güçlü kılıyor ve yangınlar büyümeden söndürülüyor. Ancak bazı bölgelerde hava sıcaklıklarının 45 dereceye ulaşması, rüzgârın sertliği ve nem oranının düşüklüğü yangınların kontrolünü zorlaştırıyor. Helikopterlerimiz, uçaklarımız ardı ardına sortiler yapıyor. Karada orman kahramanlarımız arazözlerle, su ikmal araçları ve dozerlerle yangınları söndürmeye çalışıyor. Orman teşkilatımız bu mücadelelerde şehitler vermiş, yaralananlar olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyorum. Rüzgar yangınların yayılmasında çok etkili. Ekiplerimiz alevleri durdurmak için etkin tedbirler alıyor. Hava araçları filomuzu genişletmiştik. 27 uçak, 105 helikopter, 14 İHA’dan oluşan hava filosuna sahibiz. Bunun yanında 6 bin kara aracı ve 25 bin orman kahramanımızla yangınlara anında müdahale edebiliyoruz. Her yangının nedeni ile ilgili titiz bir çalışma yürütüyoruz. Bazıları kasıt, bazıları ihmal, bazıları da doğal nedenlerden çıkan yangınlarla ilgili kasıt ve ihmali bulunanlar hakkında adli işlemler süratle yapılıyor. Sabotaj olup olmadığına ilişkin iddialar, emniyet ve jandarma birimlerimizce araştırılıyor. Yakalanan bazı şüphelilerle ilgili adli süreç devam ediyor. Yangınlarla ilgili gerek bakanlarımızdan gerek valilerimizden sürekli bilgi alıyorum. Yangın merkezlerinden anlık durum ve güncellemeleri alarak müdahaleleri yakından takip ediyorum.

Devamını Oku

Özgür Özel’den Gözaltılara Sert Tepki: “Sandığı Ortadan Kaldırmak İstiyorlar!”

Özgür Özel’den Gözaltılara Sert Tepki: “Sandığı Ortadan Kaldırmak İstiyorlar!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Adana, Adıyaman ve Antalya belediye başkanlarının gözaltına alınmasının ardından ilk kez kameralar karşısına geçti. CHP lideri, sert sözlerle iktidara yüklendi ve yaşananların bir baskı rejiminin parçası olduğunu savundu.

Özel, Türkiye’nin demokratik sistemden uzaklaştırıldığını ve iktidarın, sandıktan kaçan bir yapıya dönüştüğünü ifade etti. Seçimle gelen belediye başkanlarının “suç örgütü” iddialarıyla hedef alındığını vurgulayan Özgür Özel, süreci şöyle değerlendirdi:

“İktidarın koltuğa tutunma ve seçime kadar dönemi geçirme çabası, ülkeyi baskı rejimine çevirmeye yönelik. Sandığı ortadan kaldırmak istiyorlar. Duyanlara ‘yok artık’ dedirtecek haberlerle güne başladık.”

“19 Mart’ta Savaş Açıldı, 108 Gündür Fakirleşiyoruz”

Özel, sürecin 19 Mart’ta başladığını ve ülkedeki ekonomik ve sosyal krizin daha da derinleştiğini söyledi:

“19 Mart’ta bir avuç insan, 3 hakim, 3 savcıyla birlikte savaş açtı. 108 gündür bu ülke daha da fakirleşti. İç barışımız her geçen gün zayıflıyor. AB üyeliği hayali, bu baskı ortamında tamamen ortadan kalkıyor.”

“Somut Delil Yok, İftira Var”

CHP lideri Özgür Özel, Manavgat ve Adıyaman’daki gözaltılara ilişkin dosyalarda hiçbir somut delil bulunmadığını da söyledi:

“Adıyaman’da bir arkadaşımızı gözaltına aldılar. İddialar tamamen iftira. İçerideki arkadaşlarımızla ilgili bir somut ifade bile ortaya koyamadılar.”

“Suç Örgütü Senaryosu Üzerinden Algı Operasyonu”

Özel, üç büyükşehir belediye başkanının aynı anda hedef alınmasını organize bir algı çalışması olarak değerlendirdi:

“İstanbul, Adana ve diğer belediye başkanlarını bir araya getiren bir şey varmış gibi sunuyorlar. Sözde bir suç örgütü lideri olan Aziz İhsan Aktaş’tan bahsediyorlar. Belediyelerden iş aldığı ve karşılığında rüşvet verdiği iddiaları havada uçuşuyor. Ancak elimizde hiçbir gerçek, somut kanıt yok.”

Devamını Oku

Zeydan Karalar’dan Beklenen Mesaj Geldi: “Boyun Eğmedim, Eğmem”

Zeydan Karalar’dan Beklenen Mesaj Geldi: “Boyun Eğmedim, Eğmem”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda gözaltına alındığını duyurdu. El yazısıyla kaleme alınan mesaj, Karalar’ın resmi sosyal medya hesaplarından yayınlandı.

Zeydan Karalar, açıklamasında şunları söyledi:

“Haksız, hukuksuz gözaltıların devamı olarak bugün Gebze’de ablamdayken gözaltına alındım.
Adanalı kardeşlerim ve aziz milletim, bilin ki sadece verdiğiniz kutsal görevi layıkıyla yapmaya çalıştım.
24 saat hizmet ettim. Boyun eğmedim, eğmem de.
Dürüstlükten taviz vermedim. En kısa sürede özgürlükte buluşacağız.
İyiyim, sevenlerim endişe etmesin.”

Zeydan Karalar Neden Gözaltına Alındı?

Henüz resmi makamlardan gözaltı gerekçesi hakkında açıklama yapılmazken, Zeydan Karalar’ın açıklamaları, gözaltı işleminin siyasi nedenlere dayandığı yönünde yorumlandı. Sosyal medyada ve çeşitli siyasi çevrelerde Karalar’a destek mesajları yağdı.

Adana’da ve Sosyal Medyada Tepki Büyüyor

Zeydan Karalar’ın gözaltına alınması Adana’da büyük yankı uyandırdı. CHP’li yetkililer, insan hakları savunucuları ve çok sayıda yurttaş, yaşananları hukuksuzluk olarak nitelendirerek serbest bırakılması çağrısında bulundu.

El Yazısıyla Paylaştığı Mesajla Direniş Vurgusu

Karalar’ın, dijital metin yerine el yazısıyla kaleme aldığı açıklama, hem duygusal hem de direniş çağrısı içeren bir mesaj olarak değerlendirildi. “Boyun eğmedim, eğmem” ifadesi kısa sürede sosyal medyada trend oldu.

Devamını Oku

Kartalkaya Grand Kartal Otel Yangınında 32 Sanık Yargı Önünde!

Kartalkaya Grand Kartal Otel Yangınında 32 Sanık Yargı Önünde!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bolu’nun ünlü kayak merkezi Kartalkaya’da bulunan Grand Kartal Otel’de çıkan yangın, Türkiye’yi yasa boğmuştu. 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin ise yaralandığı facia sonrası açılan davada, 32 sanık hakim karşısına çıkacak.

7 Temmuz Pazartesi günü Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacak olan davanın ilk duruşması, yoğun katılım nedeniyle Bolu Sosyal Bilimler Lisesi Spor Salonu’na taşındı. 700 kişilik kapasiteye sahip salonda güvenlik önlemleri artırıldı, ses ve görüntü sistemleri kuruldu, UYAP bağlantısı sağlandı.

İddianame: Olası Kastla Öldürme ve Yaralama

Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, otelin sahipleri ve yöneticileriyle birlikte, Bolu Belediyesi ve Bolu İl Özel İdaresi yetkilileri de sanıklar arasında yer alıyor.

İddianamede, 13 kişi hakkında 78 kez “olası kastla öldürme” ve “olası kastla kasten yaralama” suçlarından ağır hapis cezası istenirken; 19 kişi hakkında da “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçlamasıyla 22 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep ediliyor.

Sanıklar Arasında Kimler Var?

Otel sahipleri ve yöneticileri:

  • Halit Ergül

  • Emine Murtezaoğlu Ergül

  • Ceyda Hacıbekiroğlu

  • Elif Aras

  • Emir Aras

  • Zeki Yılmaz

  • Ahmet Demir

  • Kadir Özdemir

  • Cemal Özer

  • Mehmet Salun

Belediye ve itfaiye yetkilileri:

  • Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener

  • İtfaiye Müdür Vekili Kenan Coşkun

  • İtfaiye eri İrfan Acar

Teknik personel ve iş güvenliği uzmanları:

  • Tahsin Pekcan

  • Hüseyin Özer

  • Bayram Ütkü

  • Reşat Bölük

  • Enver Öztürk

  • Faysal Yaver

  • İş güvenliği uzmanları Kübra Demir, Ece Kayacan

Bolu İl Özel İdaresi yetkilileri:

  • Genel Sekreter Sırrı Köstereli

  • Genel Sekreter Yardımcısı Bünyamin Bal

  • Ruhsat ve Denetim Müdürü Yeliz Erdoğan

  • Eski müdür Mehmet Özel

Dev Duruşma Bir Hafta Sürebilir

Sanık, müşteki ve avukat sayısının fazlalığı nedeniyle ilk duruşmanın bir hafta sürebileceği belirtiliyor. Türkiye’nin en büyük kamu davalarından biri olarak görülen Kartalkaya faciası, adalet arayışında kritik bir sınav olacak.

Devamını Oku

Dervişoğlu: “Faili ve katili ifşa ediyorum! Katil PKK’dır, suçlu PKK’dır!”

Dervişoğlu: “Faili ve katili ifşa ediyorum! Katil PKK’dır, suçlu PKK’dır!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Başbağlar’da yapılan katliamla alakalı olarak hiçbir faile ve katile ulaşılamadığına dikkat çekerek “Faili ve katili ifşa ediyorum. Katil bellidir, katil PKK’dır. Suçlu PKK’dır ve mutlaka hesap vermelidir” dedi

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Başbağlar Şehitleri için Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde düzenlenen anma programında konuştu.

Sadece bir anma için değil, bir milletin acısını paylaşmak ve tarihin karanlık bir sayfasını vicdanlarda yeniden hissetmek için bir araya geldiklerini belirten Dervişoğlu, “Sizlerin huzuruna gelmeden önce kabristana uğrayarak şehitlerimizi ziyaret ettik. Bundan tam 32 yıl önce hayattan koparılan kardeşlerimizi, evlatlarımızı mezarları başında rahmetle ve dualarla yad ederken,

unutmadığımız ve asla unutmayacağımız o tarifsiz acıyı da tekrar yaşadık. Ruhları şad, mekanları cennet olsun” dedi.

“Sivas’ta yanan da Başbağlar’da vurulan da bizdik”

Cumhuriyet tarihinin en karanlık yıllarından birinin 1993 senesi olduğunu kaydeden Dervişoğlu,

“Suikastlerle başladı, katliamlarla devam etti. Bingöl’de şehit edilen silahsız 33 Mehmedimiz, hemen ardından 2 Temmuz günü Madımak’ta yanan canlarımız ve 5 Temmuz’daki o büyük acı Başbağlar Katliamı. Hepsi sadece insan oldukları için hedef alındılar. Kimi tarlasından yeni dönmüştü kimi çocuğunu yatırmış, duasına durmuştu kimi camideydi kimi evinde. Unutulmasın ki Sivas’ta yanan da bizdik, Başbağlar’da vurulan da bizdik. Acılarımıza el ovuşturanlar, bilsinler ki; canımız yandı, ciğerimiz dağlandı ama her acı bizi kenetledi. Benlerden, biz olduk.

Bizlerden bir millet olarak doğduk. O karanlık günlerden geriye kalan hala dumanı tüten acılarımızın ateşidir. Halen kapanmamış yaralarımızın sızılarıdır.” şeklinde konuştu.

“Yitirdiğimiz canları unutarak atılacak adımları asla kabul etmeyiz”

Dervişoğlu, “Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti terörle mücadelede her türlü tecrübeye ve donanıma sahiptir. İmkanları da gücü de vardır. Ama hepsinden öte en önemli mesele niyettir, kararlılıktır. Türkiye’nin başına bela edilen terörü bu topraklardan söküp atmak kuşkusuz ki; hepimizin önceliği ve hedefidir. Bunun için belirlenecek yöntem ise Türk milletinin kararı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin pusulasıdır. Atılacak adımların; aziz şehitlerimizin ruhunu ve devletimizin onurunu incitmemesi esastır. Ödediğimiz bedelleri, yitirdiğimiz canları unutarak atılacak hiçbir adımı asla kabul etmeyiz. Birliğimize, beraberliğimize ve vatanımıza göz diken bir katil sürüsünü de asla unutmayız. Kimseye de unutturmayız” ifadesini kullandı.

“Faili ve katili ifşa ediyorum”

Başbağlar’da yapılan katliamla alakalı olarak hiçbir faile ve katile henüz ulaşılamadığına işaret eden Dervişoğlu, “Devlet de asker de emniyet de hükümet de burada. Faili ve katili ifşa ediyorum. Katil bellidir, katil PKK’dır. Suçlu PKK’dır ve mutlaka hesap vermelidir” diye ekledi.

Başbağlar’da katledilen 33 masum vatandaşla birlikte tüm şehitleri andıklarını kaydeden Dervişoğlu, “Ayrıca büyük bir tevafuk eseri, Muharrem ayının da 10’uncu günündeyiz.

Hz. Hüseyin’in tüm ailesi ve evlatlarıyla birlikte Kerbela’da şehit edilişinin yıldönümündeyiz.

Onların şehadet makamında ve aziz ruhlarının yanında, PKK terörüne kurban verdiğimiz binlerce asker-sivil şehidimiz için de buradayız” şeklinde konuştu.

“Acılarımız arasında ayrım yapmayız”

“Milletimizin vicdanında mahkum olmuş bu eli kanlı örgüt yaptıklarının bedelini ödemek dışında başka hiçbir muameleyi hak etmemektedir” diyen Dervişoğlu, “Devletimize ve milletimize silah doğrultanlarla ilgili düşünülecek başka seçenek de yoktur. Biz acılarımız arasında ayrım yapmayız. Bizim için Kerbela neyse, Madımak neyse, milletimize yöneltilmiş saldırılar neyse; Başbağlar da odur. Biz ne yaşandığına ve kimden geldiğine bakarız.

Çünkü bizim siyasette de hayatta da rotamızı belirleyen şey; insaniyetin terazisidir” ifadesini kullandı.

“Bize düşen görev bayrak gibi dimdik ayakta durmaktır”

Mehmetçiğin, polislerin, korucuların 40 yıldır amansız bir mücadele verdiğini vurgulayan Dervişoğlu, “Beşikteki bebemize, sınıftaki öğretmenimize, sahadaki mühendisimize,

tarlasındaki köylümüze, çalışan emekçimize kurşun sıktılar. Bayrağımıza el uzattılar.

Şehit kanıyla sulanmış vatan toprağımıza göz diktiler. Emperyalist hesapların uşaklığını yapanlara karşı bize düşen görev; şehitlerimizi ve onlara olan vefamızı unutmadan bayrak gibi dimdik ayakta durmaktır” dedi.

Üniter devlet yapısı vurgusu

Dervişoğlu, “Bu coğrafyada neden sağlam durduğumuzu çok iyi idrak etmek mecburiyetindeyiz. Etrafımızda olup bitenleri bir görün. Yüzyıllardır bu ülkede milli varlığımıza, kurduğumuz devletlere kast edenlerin bu coğrafyada nelerden yararlandığını iyi dikkat edin. Bu coğrafyada tutunuyorsak, bu Anadolu yaylasında büyük Türk milleti olarak bin yıldır hükümdarlık sürebiliyorsak bunu üniter devlet yapımıza ve milli kimliğimize yani Türklüğümüze borçluyuz. Türklük bir etnik işaretleme değildir. Türklük bir vatandaşlık tanımıdır” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı şöyle devam etti:

Dolayısıyla Başbağlar’dan da hatırlatıyorum: Türklüğümüzü unutmayacağız! Burası Başbağlar! Vatan bellediğimiz topraklardır. Burası Başbağlar! Ecdadımızın ve sevdiklerimizin yattığı topraklardır. Bu vadide büyük bir savunma hattı kuran Kemaliyelilere, Başbağlılara selam olsun. Burası Başbağlar! 33 mübarek şehidimizin kanıyla sulanmış, bir milletin gözyaşlarıyla yeşermiş topraklardır. Bu vatan bize vaad edilmedi. Bu vatan bir hayal meselesi olmadı. Burası ecdat kanıyla hak edildi. Hepimizin vatanı olarak tarihe kaydedildi. Vatanın sahipsiz olmadığını gösterdiniz. Şehitler vurulunca değil, unutulunca ölür diyorsunuz. Şehitlerimizi unutmayacağız.

Bu köyün yiğit insanlarına borcumuz var. Bağını, dağını, suyunu terk etmeyen Barasor Vadisi’nin yiğit evlatlarına borcumuz var. Unutmayalım: vatan sadece hudut çizgisi değildir.

Vatan, dağıyla, toprağıyla, suyuyla, insanıyla vatandır. Allah bizlere bu vatana kasteden her türlü şer odağına karşı; imanla, vicdanla, birlik içinde dimdik durabilmeyi nasip etsin. Allah milletimizin birliğini, devletimizin dirliğini bozmasın. Aziz şehitlerimizin muhterem aileleri,

biliniz ki, evlatlarınız bu milletin kalbine gömüldü. Onlar artık, sadece sizin değil 85 milyonun evladıdır. Cenab-ı Hak cümlesine rahmet eylesin. Allah milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Başbağlar şehitlerimizle birlikte tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun diyorum.”

 

Devamını Oku