DOLAR

39,3826$% 0.03

EURO

45,5894% -0.45

STERLİN

53,7293£% -0.09

GRAM ALTIN

4.335,92%1,23

ÇEYREK ALTIN

7.085,00%1,55

ONS

3.429,49%1,29

BİST100

9.311,88%-2,19

BİTCOİN

฿%

TETHER

$%

Ankara AÇIK 28°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Gamze KÖKSAL

Gamze KÖKSAL

09 Haziran 2025 Pazartesi

İzmir’de zincirleme trafik kazası: 5 kişi öldü

İzmir’de zincirleme trafik kazası: 5 kişi öldü
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İzmir’in Menderes ilçesinde 3 otomobilin karıştığı zincirleme trafik kazasında 5 kişi hayatını kaybetti, 2 kişi yaralandı.Özkan Nazlı (45) idaresindeki 35 CLF 493 plakalı otomobil, Menderes-Seferihisar kara yolu Keler mevkisinde karşı yönden gelen Sultan Baran’ın (22) kullandığı 35 ZY 756 plakalı otomobille çarpıştı.Çarpışmanın etkisiyle savrulan 35 CLF 493 plakalı otomobil, seyir halinde olan S.U. (21) idaresindeki 45 ARV 589 plakalı otomobile çarptı.İhbar üzerine kaza yerine sağlık, jandarma ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Kazada araçlarda sıkışan kişiler, itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle çıkarıldı.Kazada sürücü Özkan ve eşi Suna Nazlı (45) ile diğer otomobilde bulunan sürücü Sultan ile ablaları Emine (26) ve Fatma Baran (24) hayatını kaybetti.Yaralanan E.D.D. (20) ve Z.N. (20), ambulanslarla Menderes Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.Savcının kaza yerindeki incelemesinin ardından cenazeler, aynı hastanenin morguna götürüldü. Kazadan yara almadan kurtulan otomobil sürücüsü S.U’nun jandarmadaki işlemleri sürüyor.

ankara escort bayan
Ankara sınırsız escort
Çankaya elden ödeme alan escort
Devamını Oku

Yozlaşmaya karşı bir direniş: Türk Dil Bayramı

Yozlaşmaya karşı bir direniş: Türk Dil Bayramı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bugün günlerden 13 Mayıs…

Bugün, Türk milletinin tarihinde ve yüreğinde en özel günlerden biridir!

Bugün, nice destanlara ve milletlere can veren bu kadim dilin kutlu bayramıdır. Bu bayram bir Türk’ün geçmişine, bugününe ve geleceğine tüm benliğiyle sahip çıkma iradesine en güzel örnektir!

Peki bu bayram neden mi önemli?

1277’de Anadolu’nun bereketli topraklarında hüküm süren Karamanoğlu Mehmet Bey, bugün hâlâ kulaklarda gururla çınlayan bir fermanda bulundu:

“Şimden gerü hiç kimesne kapuda Türkçeden gayrı dil söylemeye.” (Bundan sonra sarayda Türkçeden başka dil konuşulmayacak.)

Karamanoğlu Mehmet Bey, bunu söylerken yalnızca Türkçe’nin değerini değil, milletin kendi öz kimliğine sahip çıkmasının en doğru yollarından biri olduğunu haykırdı. Çünkü o dönem resmi dil ağırlıklı olarak Arapça ve Farsça iken Türkçe, adeta halkın diliydi.

Onun çaktığı kıvılcımı 20. yüzyılda başlattığı dil devrimiyle Mustafa Kemal Atatürk alevlendirdi. Karamanoğlu Mehmet Bey’in anlamlı fermanına ithafen ise 13 Mayıs günü Türk Dil Bayramı olarak kabul edildi.

1932 yılında Atatürk’ün emriyle kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti (bugünkü Türk Dil Kurumu) ‘nin ise amacı dilimizdeki yabancı unsurları ayıklamak ve Türkçeyi sadeleştirerek özellikle bilim ve sanat alanlarında daha kullanılır hale getirmekti.

Türk Dil Bayramı, Türk milletinin ortak kimliği olan Türkçeye sahip çıkmanın ve onu yaşatmanın simgesi haline gelmiştir. Bir milleti, yalnızca ordusu değil; dili ve kültürü de yaşatır. Dilimiz binlerce yıllık tarihimizin taşıyıcısıdır ve biz ne kadar sahip çıkarsak, o da bizi o kadar yaşatır.

Türkçe’ye ne kadar sahip çıkıyoruz?

Özellikle de sosyal medyanın bu kadar çok hayatın bir parçası olan günümüzde dilimiz, belki de tarihte hiç olmadığı kadar anlam verilemez ciddi bir sınavdan geçiyor.

Farkında değiliz:
Türkçe cümlelerin arasına bilinçli sıkıştırılan yabancı kelimeler…
Türkçe’yi özensizce yazma alışkanlığı…
Çoğunlukla İngilizce tabelalı mağazalar…
Anlayacağınız, günlük konuşmalarda “cool” görünmek uğruna Türkçeyi gölgeliyoruz.

Unutuyoruz:
Dil, bir milletin hafızasıdır.
Bizim hafızamızda;
Dede Korkut’un öğütleri…
Yunus Emre’nin görünenden ziyade gizlenenleri…
Karacaoğlan’ın yakarışları…
Mustafa Kemal Atatürk’ün dil ikazları…
var!

Türkçeyi doğru ve güzel konuşmak,
İmla kurallarına dikkat etmek,
Yabancı kelimeler yerine Türkçelerini kullanmak,
Genç kuşakları dijital yozlaşmadan korumak için bilinç oluşturmak
İsteyince hiç de zor değil!

Kutlu olsun Türk Dil Bayramımız. Yaşasın Türkçemiz!

Gamze KÖKSAL

Devamını Oku

Türk mitolojisinde bulut: Gök Tanrı’nın nefesi, göğün Türkçe’si

Türk mitolojisinde bulut: Gök Tanrı’nın nefesi, göğün Türkçe’si
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bulut.

Huzur için seyredilen, bereket yağdıran, gölgesiyle serinleten…

Musibetlerden koruyup kötülerden gizleyen,

Dünya’ nın yaratılmasından sonraki kaosun köpüğü,

Cennet ile Dünya arasındaki yarı yol olan bir tanrısal yüceliktir.

Orta Asya halklarında ‘bolluk getiren, sonsuzluk, özgürlük, masumiyet’tir.

Halk inancında, Bolit Isı (Bulut iyesi) koruyucu ruhtur ve yağmurun koruyucu ruhu da bulutlara bağlıdır.

Kadim Türk mitolojisinde bulut; yaşam, ruh, doğaüstü kudret ve göksel iradeyle bağ kurmanın bir sembolü iken, İslam inancında ise Allah’ın rahmetinin bir tecellisi olarak karşımıza çıkar.

Fars kültüründe kutsanmış ya da şanslı olduğunu belirtmek için birine “Göğünüz hep bulutlarla kaplı” denilmektedir.

Mitolojide ‘bu kainatta onu seven birinin olduğunu ve yalnız olmadığını anlasın’ diye başının üstünde dolaşması için insana gönderilen Tanrı’nın mevcudiyetinin timsalidir.

Gökyüzünde meydana gelen her olay bir işaret ya da Tanrı’nın bir müdahalesi olarak yorumlanır. Bulut da bu bağlamda Gök Tanrı’nın kudretinin tezahürü olarak bilinir.

Kadim Türk inancına göre evren üç katmandan oluşur: Göküyüzü, yeryüzü ve yer altı!

Gökyüzü, iyilerin ve tanrıların mekânı iken bulutlar yeryüzüne haber ya da ceza getiren varlıktır. Bulutun şekil değiştirmesi, onun ruhani bir yapıda olduğuna açık bir delildir.

Eski Türklerin bulutu, ‘göksel ruhlar’ın dolaştığı bir yer olarak görmesi şamanik ritüellerde de kendini gösterir.

Öyle ki;
Şamanlar, trans hâlindeyken ruhları göğe yükseldikten sonra bulutları aşarak Tanrı Ülgen’e ulaşmaya çalışır. Bu yolculuk hem fiziksel bir metafor hem de ruhani bir deneyimdir. Bulut tam da burada sıradanla kutsal arasındaki geçiş noktasının ta kendisidir.

Bulutlar, eski Türk inancında ataların ruhlarının dolaştığı, tanrıların yaşadığı bir mekandır. Bir ağacın bulutlara kadar uzandığı görüldüğünde onun kutsal, aracı, gökle temas kuran bir varlık olduğu düşünülür.

Örneğin; Hayat Ağacı…

Gövdesi yeryüzü ve gökyüzünü birbirine bağlarken kökleri yer altına, dalları ise göğe yani tanrıların katına uzanır. Bir şaman ruhsal yolculuğunda göğe doğru yükselirken bulutların içinden geçer.

İslamiyette ise Allah’ın rahmetinin ve kudretinin bir göstergesi, ilahi hikmetin bir sembolüdür. Topraklarda bereket yayılsın diye yağmur yağdırırken Allah’ın emrine boyun eğen bir varlıktır.

Rivayetlere göre, Peygamber Efendimiz daha çocukken ticaret için amcası Ebû Tâlib’le birlikte Şam’a doğru yola çıkar.

Bu yolculuk sırasında Bahira adındaki bir rahip, onu görür görmez onun farklı bir çocuk olduğunu fark eder çünkü başının üzerinde bir bulut yolculuğu boyunca gölge yapmaktadır. Bulut, burada gözle görülen bir gölgeden daha çok ilahi bir koruma ve seçilmişliğin işaretidir.

Bulut; Hz. Muhammed’in peygamberliğinden önce bile gözetildiğinin işareti ve yalnızca Güneş’in kavurucu sıcağından değil, onu dünyanın yükünden de koruyan bir gölgedir. “Koruyuculuğun ve seçilmişliğin nişanesi”dir. Arapça’da “el-Gamâme” adıyla anılan bu bulut, dilimizde “gölgeli ve rahmet getiren bulut” manasındadır.

Velhasılkelam…

Bulut, kimi zaman gölgesiyle serinlik veren bir dost, kimi zaman gökten inen ilahi bir mesajdır.

Kadim inançlardan semavi dinlere uzanan yolculuğunda hep bir anlam, hep bir mana taşır.

Gök ile yer arasında salınan bu zarif varlık, kutsal olanla sıradanın tam sınırında gezinir.

Belki de…

Bu yüzden başımızın üstünde yeri vardır!

Gamze KÖKSAL

Devamını Oku

28 Nisan’da başlayan mucize: Hıdırellez’in eşiğinde

28 Nisan’da başlayan mucize: Hıdırellez’in eşiğinde
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bahar,

Anadolu için yalnızca mevsimsel bir geçiş değil;

Ruhsal tazelenme…

Umutların yenilenmesi…

Doğayla kurulan derin bağlar…

demektir.

Kadim bir inancın ışığında Hazreti Hızır ve Hazreti İlyas’ın yeryüzünde buluştuğu kutsal anın hatırasıdır.

Peki Kimdir Hazreti Hızır ve Hazreti İlyas?

İnanca göre, Kur’an’da adı geçmese de Kehf Suresi’nde Hz. Musa ile yolculuk eden bilge kişiyle özdeşleştirilen Hazreti Hızır, zor durumda olanlara yardım eden, bereket getiren ve ölümsüzlük sırrına erişmiş bir kimsedir.

Hazreti İlyas ise denizlerin ve suların koruyucusu sayılan bir peygamberdir. Rivayet odur ki, Hazreti Hızır karalarda, Hazreti İlyas ise denizlerde darda kalanların yardımcısıdır.

Her yıl bir kez, 5 Mayıs gecesi buluşurlar; bu buluşma, doğanın uyanışıyla birlikte, dünyaya sağlık, bolluk ve huzur getirir.

Hıdırellez, Türk kültürünün neresinde?

Çok öncesine gidelim…

Hıdırellez, İslamiyet’ten çok daha önceye, Orta Asya’daki Türk boylarının bahar bayramlarına kadar uzanır. Baharın gelişi, göçebe Türkler için doğanın yeniden doğuşu, yaşamın yeniden başlaması anlamına gelirdi.

Bu kutlamalar, İslam inancı ile birleşince Hazreti Hızır-Hazreti İlyas inancıyla harmanlandı ve bugünkü Hıdırellez şeklini aldı.

Peki ya Osmanlı’da?

Osmanlı döneminde ise bu gün, yalnızca halk arasında değil, saray çevresinde de büyük önem taşırdı. Arşiv kayıtlarında, Hıdırellez için özel bütçeler ayrıldığı, panayırlar kurulduğu, Kağıthane ve Sarayburnu gibi mesire alanlarının dolup taştığı görülür.

Bugün bile Hıdırellez, UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesine alınmış, kültürümüzün canlı ve evrensel bir parçası olmuştur.

28 Nisan neden önemli?

Evet, Hıdırellez 5 Mayıs gecesi kutlanır, doğru!

Fakat bazı yöresel inançlara göre Hızır’ın yeryüzüne 28 Nisan civarında inmeye başlamasından ötürü bugün hazırlık süreci olarak kabul edilir.

Bugün ne mi yapalım?

Evlerimizi dip köşe temizleyebiliriz; çünkü Hazreti Hızır temiz ve düzenli yerlere uğrar.

İçimizden geçen niyetleri sessizce doğaya fısıldayabiliriz; böylece dileklerin manevi altyapısını oluşturmak için ‘ön niyet’ oluşturmuş oluruz.

Bir ağaca dokunmak, bir taşa niyet yükleyip suya atmak ya da sadece gökyüzüne bakarak içten bir dua etmek…

Bunların her biri, Hazreti Hızır’ın kalpleri dinlediğine olan inancın bir yansımasıdır.

Peki asıl dilek zamanı ne zaman?

Asıl dilek zamanı, 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gecedir.

Niyetlerimizi bir kağıda yazıp gül ağaçlarının altına gömer ya da suya bırakırız.

Bu dileklerle birlikte suya, toprağa ve gökyüzüne umutlarımızı emanet ederiz.

İnanç odur ki, bu gece dilenen dilekler kabul olur;

çünkü Hazreti Hızır yeryüzünde dolaşır ve gönülden geçenleri duyar.

Hatta size Anadolu’nun birçok yerinde meşhur olan şu duayı da söylemiş olayım:

“Hızır gibi yetiş, İlyas gibi koru.
Gönlümdeki muradı hayırla ver.
Evimizden bereketi, yuvamızdan huzuru eksik etme.
Allah’ım! Hızır’ın uğradığı yere bolluk, sağlık gelsin.”

Ya da;

“Darda kalanlara yetişen Hızır gibi, her sıkıntımda bir çıkış,
her karanlıkta bir ışık gönder Allah’ım.”

Gamze KÖKSAL

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.