40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
7.021,00%0,34
3.335,67%0,36
10.222,02%-0,03
฿%
$%
07 Ağustos 2025 Perşembe
Bir zincirleme yıkım senaryosu: Türkiye
Gelecek kaygısı ve tükenen gençler
Kerbelâ'nın yüzlerce yıllık yası: Muharrem ayı
Gaziantep’te Çevreyi Kirletenlere Anında Ceza!
Kırmızı Bültenin Maliyeti mi, Vicdanın Sessizliği mi?
Zam Yağmuru, Borç Dağları ve Sessiz Çöküş
HABER MÜSLÜM OKATAN /GAZİANTEP
Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde çevre temizliği konusunda örnek bir uygulama hayata geçirildi. Yaklaşık 2 ay önce başlatılan ve halen devam eden yeni sistemle, çöp atan ya da çevreyi kirleten kişilere anında cezai işlem uygulanıyor. Şahinbey Belediyesi’nin devreye aldığı kameralı takip sistemi, cadde ve sokakları 24 saat gözetim altında tutuyor. Bu sistem sayesinde, çöplerini gelişi güzel sokağa atan vatandaşlar tespit edilerek, Kabahatler Kanunu kapsamında cezalandırılıyor. Denetimler Sıklaştı, Uygulama Kararlılıkla Sürüyor. Yetkililer, uygulamanın başladığı günden bu yana onlarca kişiye para cezası kesildiğini, çevre temizliği konusundaki denetimlerin ise gittikçe sıkılaştırıldığını belirtti. Vatandaşlardan gelen olumlu tepkilerin ardından Şahinbey Belediyesi, kameraların sayısını artırmayı ve uygulamayı daha geniş alanlara yaymayı hedefliyor. “Temiz Şahinbey İçin El Ele “Belediye yetkilileri tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Şahinbey’in daha temiz, sağlıklı ve yaşanabilir bir ilçe olması için bu uygulamayı hayata geçirdik. Vatandaşlarımızdan da büyük destek alıyoruz. Çevreyi korumak hepimizin ortak sorumluluğu. Kurallara uyanlara teşekkür ediyor, ihlallerin ise tavizsiz şekilde cezalandırılacağını duyuruyoruz.”
Gaziantep Sanayisi Nereye Gidiyor?
Gaziantep, yıllardır Türkiye’nin üretim gücünü sırtlayan şehirlerden biri. Özellikle tekstil, halı, plastik ve gıda sektörlerinde ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan sanayi, son dönemde ciddi bir sınavdan geçiyor.
Şu günlerde şehirde çok sayıda firmanın konkordato başvurusunda bulunduğu konuşuluyor. Sayılar netleşmiş değil ancak mahkeme tarafından reddedilen başvuruların bile sekiz firmayı bulduğu biliniyor. Bu tablo bize şunu söylüyor: Sanayicinin yükü her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor.
Neden Bu Noktaya Geldik?
Sanayici için girdi maliyetleri çok yüksek. Enerji, hammadde, işçilik ve finansman… Hepsi büyük bir yük haline geldi. Piyasada nakit akışı yavaşladı, alacaklar tahsil edilemiyor, ihracatta rekabet gücü azalıyor.Bunların üzerine bir de iç pazarda yaşanan durgunluk eklenince, bazı firmalar artık ayakta kalmakta zorlanıyor.
Geçtiğimiz günlerde OSB’de iki fabrikada işçiler geçmiş maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle eylem yaptı. Bu olay, yalnızca işverenin değil, çalışanların da ne kadar zor bir dönemde olduğunu gösteriyor.
Mısır’a Giden Sanayiciler
Son zamanlarda bazı Gaziantepli sanayicilerin yatırımlarını Mısır’a kaydırdığı görülüyor. İş gücünün daha ucuz olması ve üretim maliyetlerinin daha düşük olması gibi gerekçeler ön planda. Ancak bu durum uzun vadede Gaziantep için ciddi bir uyarı niteliği taşıyor.
Üretim başka ülkelere kayarsa, bu şehir neyle ayakta kalacak?
Konkordato: Çözüm mü, Son Durak mı?
Konkordato aslında borçlarını ödemekte zorlanan firmalara bir nefes alma imkanı sunmak için var. Ancak bazı başvurular mahkemeler tarafından kabul edilmiyor. Bu da firmaların artık yalnızca borç ertelemesi değil, tam anlamıyla çıkış yolu aradığını gösteriyor.
Burada sormak gerekiyor:
Konkordato sistemi firmaları gerçekten kurtarıyor mu?
Yoksa sadece krizin ertelenmesini mi sağlıyor?
Kurumların Sorumluluğu
Gaziantep Ticaret Odası (GTO), Sanayi Odası (GSO) ve ilgili bakanlıkların bu sürece daha net ve aktif bir şekilde dahil olması gerekiyor. Gerek sanayicinin, gerekse çalışanların yaşadığı sıkıntılar karşısında daha şeffaf açıklamalara ve çözüm önerilerine ihtiyaç var.
Sanayi bu şehrin can damarıdır. Gaziantep’in üretim gücü, sadece ekonomik değil, sosyal açıdan da büyük bir değere sahiptir. Bu gücün korunması, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Sonuç
Gaziantep bir yol ayrımında.Sanayi, finansman ve iş gücü üçgeninde sıkışan firmalar, çıkış arıyor. Bu noktada top yalnızca sanayicilerde değil, aynı zamanda kamu kurumlarında, odalarda ve yerel yöneticilerde.
Bugün adım atılmazsa, yarın çok geç olabilir.
Gaziantep dendi mi artık akla tarih, kültür ve elbette ki gastronomi geliyor. Bu konuda hem Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Fatma Şahin’in hem de Sayın Valimizin yoğun çabaları takdire şayan. Kentin tanıtımı için ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak gelin görün ki, vatandaşın ve ziyaretçilerin sesi bu başarı öyküsünün gölgesinde kayboluyor: fiyatlar, cep yakıyor!
Evet, gastronomi şehriyiz, ama bir kilo baklava 1200 TL, bir porsiyon kebap 800 TL olunca insanın aklına “Bu fiyat gastronomi mi, kazık mı?” sorusu geliyor. Bunu sadece ben değil, bu şehre gelen yerli-yabancı herkes söylüyor. Herkes şaşkın, herkes üzgün. Bir tabak yemeğin, bir kilo tatlının bu kadar erişilmez olması ne esnafa, ne bu kente ne de bu kenti marka yapmaya çalışan yöneticilere yakışıyor.
Kentin İmajı Zarar Görüyor
Bakın açık konuşayım, bu kafayla devam edersek Gaziantep zarar görür. Turist gelmez, gelen bir daha gelmek istemez. Yerli halk zaten kazanamıyor, bir de kendi şehrinde doyasıya yemek yiyemez hale geldi. Bu mudur misafirperverlik? Bu mudur “mutfağımızın zenginliği”?
Artık şu sürekli “baklava videosu”, “kebap videosu” çekmekten, sosyal medyada suni şovlar yapmaktan vazgeçin. Sosyal medyada şovu bırakın, özümüze dönün. İşinize bakın, kaliteyi koruyun ama fiyatları uçurmayın. Unutmayın, müşteri velinimettir.
İnsanlar Artık Nohut Bile Alamıyor
Gerçekten yazık… İnsanlar bırakın Gaziantep’te baklava yemeyi, kebap yemeyi; inanın artık nohut yemeği bile lüks hale geldi. Bu mudur gastronomi? Halkın sofrasına yabancılaşan bir mutfağın, sokaktaki insan için bir anlamı kalmaz. Bu şehir halkı açken, şovlarla “lezzet başkenti” olmak sadece bir aldatmacadır.
Komşuya Bakın da Utanın
Bir önerim var: Lütfen Kahramanmaraş’a gidin. Gidin de orada bir kilo tatlının, bir porsiyon yemeğin kaç para olduğunu kendi gözünüzle görün. Hem dondurması, hem tatlısı, hem yemekleriyle Maraş, fiyat-performans açısından açık ara önde. Üstelik hiç kimse geleni pişman etmiyor. Yani demek ki bu işin makulü, uygunu var.
Son Sözüm Şu:
Gaziantep’in marka değerine zarar verecek her davranış, her fırsatçılık bu kente ihanettir. Lezzet kentiyiz diye övünüyorsak, önce halkın da bu lezzetlere ulaşabilmesini sağlamalıyız. Fiyatları gören vatandaşın aklına artık “Gastronomi değil, kazık ” geliyor.
Bir siyasetçinin halka inmesi bir lütuf değil, bir zorunluluktur. Ancak ne yazık ki yıllardır değişmeyen bir tablo var karşımızda: Halk, vekilini sadece seçim zamanı görür oldu. O zaman da el sıkmalar, meydan vaatleri, tatlı tebessümler havada uçuşur. Seçim biter bitmez ise o yüzler buhar olur, kaybolur.
Vatandaş artık sadece seçimlerde hatırlanmak istemiyor. Halk, temsilcisini sadece oy isterken değil, derdini dinlerken de görmek istiyor. Mahallesinde, pazarında, düğününde, cenazesinde… Çünkü halk için siyaset, yalnızca oy pusulasına basılan bir mühürden ibaret değil; günlük yaşamın, beklentilerin, umutların bir yansımasıdır.
Ne yazık ki birçok seçmen, vekilinin adını bile bilmeden yaşıyor. Bir oyla yetki verdiği kişiyi tanımıyor, ulaşamıyor. Bu kopukluk hem siyasetin samimiyetini hem de demokrasinin sağlığını zedeliyor.
Artık ezber bozulmalı. Siyasetçi koltuğa oturduğu gün değil, halkın gönlünde yer bulduğu gün kazanır. Gerçek temsil, seçimden seçime değil; her gün, her an halkın içinde olmakla başlar.
Koltukta Oturan Kim, Aslında Nerede Duruyor?
Siyaset, temsil makamıdır; ama bazen o koltuklar sadece oturmak için doldurulur. Hele bir de koltuğa oturan kişi kendini dev aynasında görüyorsa, işte o zaman tehlike büyüktür. Bugün bazı il başkanları, sadece kendi egosunun yansımasını seyretmekle meşgul. Ne halka kulak var, ne tabana temas…
Daha da vahimi, sözde kendi partisinde yer alırken başka bir partinin arka bahçesinde siyaset yapmaları. Görünürde “bizden” ama icraatta başkasının oyun planını oynayan figüranlar. İl başkanlığı makamı halk için değil, kişisel hesaplar için kullanılıyor.
Bu yazı bir girizgâh. Somut örneklerle, isimlerle, belgelerle ilerleyen yazılarımda bu siyasi ikiyüzlülüğü ve arka plandaki oyunları tek tek kaleme alacağım. Çünkü halkın gözünden hiçbir şey kaçmaz. Ve biz bu halkın sesi olmaya devam edeceğiz.
Gaziantep’te Kadının Gücü Yükseliyor
Siyaset uzun yıllar boyunca erkek egemen bir alan olarak görüldü. Oysa toplumun yarısını oluşturan kadınlar, sadece evde değil; meydanda, kürsüde, karar masasında da söz sahibi olmalıydı. İşte beni sevindiren ve umutlandıran gelişme de tam burada başlıyor: Gaziantep’te kadınlar artık siyasetin kenarında değil, merkezinde yer alıyor.
Görüyorum ki artık kadınlar yalnızca seçmen değil, seçilen; yalnızca destekleyen değil, yöneten konumunda. Bu değişim, sadece cinsiyet eşitliği açısından değil, siyasetin niteliği açısından da büyük bir kazanç. Kadının olduğu yerde empati, çözüm, sabır ve üretkenlik artar. Gaziantep siyaset sahnesinde bu fark açıkça hissedilmeye başladı.
Dilerim ki bu yükseliş geçici bir vitrin değil, kalıcı bir dönüşümün habercisi olur. Kadının sesi daha gür çıktıkça, halkın sesi daha gerçek duyulur.
MÜSLÜM OKATAN
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.