DOLAR

40,2592$% 0.13

EURO

46,7280% 0.07

STERLİN

53,9463£% 0.2

GRAM ALTIN

4.309,12%-0,18

ÇEYREK ALTIN

7.021,00%0,34

ONS

3.335,67%0,36

BİST100

10.222,02%-0,03

BİTCOİN

฿%

TETHER

$%

Ankara HAFİF YAĞMUR 30°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Özge DEMİR

Özge DEMİR

01 Ağustos 2025 Cuma

Barış Süreci mi, Siyasi Makyaj mı?

Barış Süreci mi, Siyasi Makyaj mı?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye siyaseti yeniden “barış süreci” makyajlı bir senaryoyla karşı karşıya. Meclis’te kurulan “Barış Süreci Araştırma Komisyonu”, AKP’nin yıllardır başvurduğu klasik bir taktiğin yeni perdesi: Kendini çözümün merkezi gibi göstererek hem meşruiyet kazanmak hem de muhalefeti kendi oyun alanına çekmek. Bu masa, halkın taleplerine kulak veren, şeffaf ve adil bir çözüm süreci için değil; iktidarın yeni bir siyasi mühendislik projesi için kuruldu. Ve ne yazık ki CHP, bu masaya oturarak bu oyunun parçası olmayı kabul etti.

O Masa CHP’nin Masası Değil

AKP bir kez daha “barış” söylemini kendi meşruiyetini tahkim etmek için kullanıyor. Bugün Meclis’te kurulan “Barış Süreci Araştırma Komisyonu” tam da bu amaca hizmet eden bir araç. Bu oyuna figüran olarak dahil olmak ise ana muhalefetin değil, iktidarın taşeronlarının işidir.

CHP’nin bu komisyona katılması sadece siyaseten değil, ilkesel olarak da vahim bir hatadır. Muhalefetin çözüm süreçlerine katkısı elbette değerlidir; ancak bu katkı, iktidarın çizdiği sınırlar içinde değil, kendi ilkeleri, kendi zemini üzerinden olmalıdır. Özgür Özel liderliğindeki CHP, ne yazık ki bu hamlesiyle, geçmişte defalarca istismar edilmiş bir sürece meşruiyet sağlamıştır. Oysa bu millet, barış adı altında silahların gölgesinde yürütülen gizli pazarlıkları, Habur rezaletini, Oslo’yu, Dolmabahçe mutabakatını unutmadı. Çözüm süreci bu ülkeye barış değil; güvensizlik, çürüme ve kandırılmışlık duygusu getirdi. Bugün yeniden sahnelenmek istenen bu “barış tiyatrosu”, geçmişin bir tekrarından ibarettir.

CHP’nin görevi, bu senaryoya rol kapmak değil; perdenin arkasındaki gerçekleri ifşa etmektir. Özgür Özel’in “masada olmalıyız” savunusu, muhalefet refleksini yitirmiş bir anlayışın dışavurumudur. Masada olmak her zaman güç göstergesi değildir. Bazen de teslimiyetin, onaysızlığın, yönsüzlüğün ifadesidir. Hele ki o masa halktan, hukuktan, eşitlikten, şeffaflıktan uzaksa.

Eğer CHP bu ülkeye gerçek bir barış getirmek istiyorsa, önce kendi ilkelerine sadık kalmalıdır. Çünkü barış, komisyonlarla değil; adaletle, eşit yurttaşlıkla, hukukla gelir. CHP’nin yapması gereken, AKP’nin senaryolarına figüranlık yapmak değil; halkın gerçek ihtiyaçlarına cevap verecek samimi ve kalıcı bir siyaset.

MHP: Sessizliğin Konforu

Komisyon kurulurken MHP’nin sergilediği sessizlik dikkat çekici. Geçmişte “çözüm süreci ihanettir” diye meydan okuyan Devlet Bahçeli, bugün Erdoğan’la aynı ittifakta yer almanın rahatlığıyla sessizliğe gömüldü. Oysa AKP bu süreçle bir kez daha Kürt seçmenine göz dikmiş durumda. MHP ise milliyetçi tabanını oyalamayı sürdürüyor. Sessiz ortaklık, bazen açık rızadan daha tehlikelidir.

DEM Parti: Meşruiyet Açlığı mı, Stratejik Hata mı?

Barış denince akla gelen ilk adres olan DEM Parti, komisyona destek vererek siyasi alanını yeniden inşa etmeye çalışıyor. Ancak bu komisyonun gerçek bir çözüm üretmeyeceği ortadayken, bu pozisyon iktidarın insafına teslimiyet olarak da okunabilir. Bu iş birliği, Kürt seçmen gözünde ne kadar meşru olur, o da tartışmalıdır.

Sol Parti ve TİP: İlkesel Doğruluk, Sınırlı Etki

Sosyalist solun güçlü aktörleri, özellikle Sol Parti ve TİP, bu süreci iktidarın yeni bir meşruiyet arayışı olarak değerlendiriyor. Onlara göre bu masa, halkların barışını değil, Saray’ın seçim hesaplarını temsil ediyor. Net ve ilkeli bir duruş bu, ancak toplumda karşılık bulmakta hâlâ zorlanıyor.

İYİ Parti: Net ve İlkesel Bir Red

Komisyona katılmak sadece siyasi bir tutum değil; aynı zamanda taraf olmaktır. Bu nedenle İYİ Parti’nin tavrı dikkat çekici: Ne CHP gibi sürece dahil oldu, ne DEM Parti gibi sahiplendi, ne de MHP gibi sessiz kaldı. Aksine, “Bu oyunun parçası olmayacağız” diyerek açık ve cesur bir duruş sergiledi.

Komisyona katılmadı, üye vermedi. Üstelik bu suskun bir geri çekilme değil; aktif bir muhalefet stratejisiyle desteklendi. 3 Ağustos Pazar günü Bursa’da düzenlenecek “Birinci Vazifen” mitingiyle sahada olduğunu açıkça ilan etti. Mitingin adı bile bir manifesto niteliğinde: “Bu milletin birinci vazifesi, bölünmezliğini korumaktır.” Ve bu vazife, Saray’da değil, halkın iradesinde karşılık bulur.

İYİ Parti’nin bu tutumu klasik bir “milliyetçi refleks” değil; iktidarın sahte diyalog diliyle maskelenmiş yeni bir çözüm süreci hamlesine karşı akılcı bir karşı duruştur. Çünkü barış, demokratik meşruiyeti olan bir sürecin sonucudur. AKP’nin seçimden seçime piyasaya sürdüğü bir vaat değildir.

Son Söz: Her Barış Masası Barış Getirmez

CHP bugün yanlış bir masada, yanlış bir zamanlamayla, yanlış bir pozisyonda oturuyor. Oysa muhalefetin görevi, halk adına gerçek çözümler üretmek; iktidarın kurduğu sahte zeminlerde varlık göstermek değildir. Unutulmasın: Her barış masası barış getirmez. Bazı masalar, savaşın yeni biçimidir.

Ve CHP bu oyunu bozacaksa, o masadan kalkmalı ve kendi yolunu kendi çizmelidir.