38,8580$% 0.04
44,0565€% 0.42
52,1930£% 0.25
4.140,72%0,78
6.801,00%0,51
3.308,51%0,57
9.461,76%-0,55
฿%
$%
21 Mayıs 2025 Çarşamba
Elektrik Üretim A.Ş.’ye (EÜAŞ) ait olup özelleştirme kapsam ve programında olan Çayırhan Termik Santrali ve santralin bağlı taşınmazlarının özelleştirilmesine yönelik ihale, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayıyla kesinleşti. Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı’na göre, özelleştirme ihalesini 20 milyar TL bedelle en yüksek teklifi veren Akçadağ İnşaat Enerji Madencilik A.Ş. kazandı.
Karara göre, santralin yanı sıra EÜAŞ’a ait Çayırhan Linyit İşletmesi ile bu tesislerin kullandığı EÜAŞ ve Maliye Hazinesi mülkiyetindeki taşınmazlar da satış kapsamına alındı. Ayrıca, EÜAŞ adına kayıtlı 23405 ve 30963 numaralı maden ruhsatlarının kapsadığı sahaların işletme hakkı da devredilecek.
İhale kapsamında Akçadağ İnşaat’ın yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda, teminatının kamu lehine irat kaydedileceği ve özelleştirme hakkının, 19,9 milyar TL ile ikinci en yüksek teklifi veren Aslan Yapı ve Thirty Five Ortak Girişim Grubu’na geçeceği belirtildi. İkinci teklif sahibi de şartları yerine getirmezse, ihale iptal edilecek.
Söz konusu devir işlemleri, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülecek. Karar, 4046 sayılı Özelleştirme Yasası ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 8. maddesi uyarınca alındı.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası, Çayırhan’ın değerinin en az 80 milyar lira olduğunu, ihaleyle kamunun 60 milyar lira zarara uğrayacağını açıklamıştı. İşçiler özelleştirmeye karşı eylem yapmış, Ankara’ya yürümüş, açlık grevine girmişti.
TBMM Genel Kurulu’nda Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) görev süresi dolacak 5 üyenin yerine gelecek isimlerin belirlenmesi amacıyla seçim yapıldı. Yapılan oylama sonucunda; Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han, Cengiz Aydemir, Alişan Tiryaki seçildi.
Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) görev süresi dolacak 5 üyenin yerine seçilecek 15 aday, TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’nda seçilmesinin ardından Genel Kurul gündemine geldi. Milletvekilleri Yargıtay üyesi kontenjanından 3, Danıştay üyeliği kontenjanından 1, avukat ve yükseköğretim üyesi kontenjanından ise 1 kişi seçti.
Yapılan birinci tur oylamada üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu hiçbir aday tarafından sağlanamadığı için ikinci tura geçildi. İkinci turda üye tam sayısını 5’te 2 çoğunluğu olan 360 milletvekilinin oyu arandı. İkinci turda da hiçbir aday için koşullar sağlanamadığı için üçüncü tura geçildi. Üçüncü turda en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulüyle kura çekildi.
Buna göre seçilen isimler; Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han, Cengiz Aydemir, Alişan Tiryaki olarak belirlendi.
Seçilen HSK üyeleri 4 yıl görev yapacak.
Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Büşra Karadan, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından bu yana kentte yapılan protestolar ve gözaltı sürecinde yaşananlara ilişkin gözlem raporunu açıkladı.
Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Büşra Karadan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alındıktan sonra tutuklanmasından bu yana Eskişehir’de yapılan protestolar ve gözaltı sürecinde yaşananlara ilişkin gözlem raporunu açıkladı.
Eskişehir Barosu tarafından görevlendirilen avukatların düşünce, siyasi görüş ve kimlik ayrımı yapmaksızın hak ihlallerinin önlenmesi amacıyla gözlem faaliyetlerinde bulunduğunu söyleyen Karadan, hazırladıkları raporun arşivlerinde olduğunu, isteyen tüm kurumlarla paylaşabileceklerini ifade etti.
“Gözaltı işlemleri ve adli süreçleri ilk andan itibaren dikkatle izledik”
Avukatların hukuka aykırı uygulamaların önüne geçmek adına büyük bir özveriyle çalıştığını söyleyen Karadan, şöyle dedi:
“Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak mart ayından itibaren Eskişehir’de gerçekleştirilen barışçıl protesto gösterilerine yönelik güvenlik müdahaleleri, gözaltı işlemleri ve adli süreçleri ilk andan itibaren dikkatle izlemiş bulunmaktayız.
Gözaltına alınan ya da müdahaleye maruz kalan kişiler arasında farklı siyasi ve toplumsal eğilimlere sahip birçok yurttaşın bulunması, yaşanan mağduriyetlerin bireysel tercihlerden bağımsız, yapısal sorunlara dayandığını açıkça ortaya koymaktadır. Yapılan gözlemler ve tutulan resmi tutanaklar doğrultusunda hazırlanan ayrıntılı izleme ve değerlendirme raporumuzda; özellikle sürecin ilk günlerinde gözaltı sürelerinin uzatılması, avukata erişimde yaşanan güçlükler, gözaltı koşullarının yetersizliği, nezarethane hijyeni, özel sağlık ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanmaması gibi temel haklara dair ihlallerin tespit edilmiş ve raporlanmıştır.
“Müdafilerin gözaltı merkezlerine girişi geciktirildi”
Anayasa’nın 34. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. ve 11. maddesi kapsamında güvence altına alınan ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 149 ve 150. maddelerinde düzenlenen müdafi yardımından yararlanma hakkı ve AİHS madde 3’te yer alan kötü muamele yasağı çerçevesinde değerlendirdiğimizde; bazı uygulamaların bu hakların kullanılmasını zorlaştırdığı görülmüştür. Ayrıca sürecin ilk evrelerinde gözaltı sürelerinin uzatılmasına ilişkin yeterli hukuki bilgilendirme yapılmaması, gözaltına alınan kişilerin müdafi talep etmeleri yönündeki haklarının gerektiği şekilde bildirilmemesi ve bazı durumlarda müdafilerin gözaltı merkezlerine girişinin geciktirilmesi gibi hususlar da tarafımızca tespit edilmiştir.”
Nezarethane koşullarına yönelik gözlemlerini de aktaran Karadan, “Nezarethane koşullarına dair gözlemlerimizde ise hijyen yetersizlikleri, barınma koşullarındaki eksiklikler ve sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan aksamalar özellikle dikkat çekicidir” diye konuştu.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Kerkük ziyaretleri kapsamında Irak Türkmen Cephesi (ITC) Genel Başkanı Mehmet Seman Ağa’yı ziyaret etti. Ziyarette hem duygusal hem de siyasi mesajlar veren Davutoğlu, Kerkük’ün hem kişisel tarihinde hem de Türkiye’nin dış politikasında özel bir yere sahip olduğunu söyledi.
Ahmet Davutoğlu, Kerkük ziyaretleri kapsamında Irak Türkmen Cephesi (ITC) Genel Başkanı Mehmet Seman Ağa’yı ziyaret etti. Konuşmasında, Kerkük’ün Orta Doğu barışının anahtarı olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “Kerkük’te huzur yoksa Irak’ta huzur olmaz. Irak’ta huzur olmazsa Orta Doğu’da huzur olmaz” sözleriyle bölgedeki barışın Kerkük’ten başladığını ifade etti. Türkmenlerin, Kürtlerin ve Arapların barış içinde yaşamasının önemine değinen Davutoğlu, Kerkük’ün geçmişte olduğu gibi bugün de kardeşliğin simgesi olması gerektiğini belirtti.
3 Ağustos 2012’de 75 yıl aradan sonra (Tevfik Rüştü Aras’tan sonra) Dışişleri Bakanı olarak Kerkük’ü ziyaret eden ilk Türk yetkili olduğunu hatırlatan Davutoğlu, o dönemde de güvenlik risklerine rağmen bölgeye gitmekte tereddüt etmediğini belirterek, “Ben Kerkük’e gideceğim” diyerek verdiği kararı bugün hâlâ gururla taşıdığını söyledi.
“Bir olduğumuzda kimse bize yanaşamaz ama bölündüğümüzde zayıf düşeriz”
Ziyaretleri sırasında Kerkük Üniversitesi’ne de giden Davutoğlu, rektör İmran Bey ile görüştüğünü ve üniversitede ders verme sözü verdiğini dile getirdi. Kerkük’ün diğer Irak şehirlerine kıyasla daha fazla gelişime ihtiyacı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, Türkiye’deki iş insanlarına da çağrıda bulunarak, “Sermayenizin yarısını Kerkük’e yatırın” mesajı verdi. Türkmen toplumunun birlik içinde hareket etmesi gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, “Büyük davalar küçük ihtilafları taşıyamaz. Bir olduğumuzda kimse bize yanaşamaz ama bölündüğümüzde zayıf düşeriz” diyerek özellikle seçim sürecinde beraberlik vurgusu yaptı.
Valilik süreciyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, hiçbir kesimin dışlandığı bir yönetimin başarıya ulaşamayacağını belirterek, “Türkmenlerin dışlandığı bir süreç kimseye fayda getirmez, Kürtlerin dışlandığı bir süreç de aynı şekilde zarar verir. Herkesin onayının olduğu bir seçim yapılmalı” dedi. Ziyaretinin sonunda çocukluğunda babaannesinden dinlediği Türkmen duasını paylaşan Davutoğlu, “Oğlunla ordu, kızınla oba olasın” diyerek sözlerini tamamladı ve resmi görevi olmasa da Türkmen davasına yürekten bağlı olduğunu yineledi. Davutoğlu, “Bu bir yürek görevi. Tarih bize bu misyonu yükledi” ifadelerine yer verdi.
İktidarın başta siyasi ve yargı olmak üzere birçok politikasına yönelik eleştiriler yapan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve YİK Başkanı Ömer Arif Aras, “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlamalarıyla yargılandıkları davada bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Mahkeme heyeti, Aras ve Turan hakkındaki yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol kararını kaldırdı. Dava, 23 Eylül’e ertelendi.
13 Şubat’ta Olağan Genel Kurulu’nda iktidarın politikaları hakkında eleştirilerin yer aldığı bir açıklamaya imza atan Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Arif Aras’ın yargılandığı davanın ilk duruşmasında ara karar açıklandı. Aras ve Turan, konuşmaları nedeniyle “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlamalarıyla yargılandıkları davanın ilk duruşması için Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na geldi. İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuksuz yargılanan Orhan Turan ve Mehmet Ömer Arif Aras ile avukatları hazır bulundu. Duruşmada kimlik tespiti yapılan tutuksuz yargılanan Mehmet Ömer Arif Aras, aylık gelirinin 900 bin lira olduğunu belirtti.
Aras, “İlk defa mahkeme huzurunda bulunuyorum. Bahsedilen suçlama delilsiz ve dayanaksızdır. 38 yıldır aynı kurumda çalışmama rağmen, adresim sabit olmasına rağmen, polis eşliğinde zorla getirildim. Üzerine atılı suçlamalar düşünce özgürlüğü kapsamındadır. Derneğin tüzüğü hukuka uygun şekilde düzenlenmiştir. Bu derneğin konseyi yılda belirli aralıklarla 3 defa toplanmaktadır. Yılda 3 kez konuşma hakkım var. Yargılamaya konu edilen konuşmayı başkanlık sıfatıyla 12 Şubat’ta yaptım. Benim söylediklerim başı sonu kırpılmıştır. Yaptığım konuşma, olağan faaliyet içerisindedir. Başka bir amacı yoktur. TÜSİAD tarafından hazırlanan öneriler başlıklı kitapçıkların açıklamasıdır. Konuşmamda liyakat ile hukuka duyulan güvenin arttırılmasını vurguladım” dedi.
Savunmasına devam eden Aras, şunları söyledi:
“Rakamların oluş şekli, rakamlardan daha değerlidir. Hukuktan kastım vergi, gümrük, ticaret ve bankacılık tanımından ibaret değildir. Hukukun tanımına, kişilerin tanımına etki eden gerek sosyal, gerek yazılı kuralların öngörülebilir şekilde uygulandığı da dahildir. Ekonomi hukuk ile şekillenmektedir. Piyasalarda oluşan faizler ve döviz kurlarındaki hareketler buna örnektir. Beklenti ve ön görülerin referans noktası ise yaşananlardır. Bu nedenle ekonomi alanı toplumda karşılığı olan olgu ile dahildir. Açıkladığım bu hususlarla ekonomi alanında yapmış olduğum dava konusu konuşmada, hukuk ve politikadan ayrı düşünülemeyeceğini vurguladım. Bu yüzden bana, ’Neden bu şekilde konuşma yaptın?’ sorusunun yöneltilmesi doğru değildir. Yargılamanın bu şekilde yapılması doğru değildir. İddianamede, konuşmalarımın önü ve arkası kesilerek, suç işlediğim söylenmektedir. İnsanlar hukukun üstünlüğünü, tutuklama ve gözaltı olarak görüyor. Bu işlemler yabancı yatırımcılar ve yabancı basına da bilgi notu olarak iletilerek, yatırımcılara etkisi oluyor.”
“GERÇEĞE AYKIRI BİLGİYİ VERMEDİM”
Aras’ın ardından duruşmada savunma yapan Turan, “Görevim nedeniyle yaptığım konuşmalar nedeniyle suçlanıyorum. Hiçbir şekilde konuşma içerisinde gerçeğe aykırı bilgiyi vermedim. Kamuoyuna yansıyan, toplumun bildiği bir bilgiyi, bazı hususları objektif bir şekilde, olan etkilerini sıraladım. Konuşmada sadece hukukun üstünlüğünün sağlanmasının önemine ve ülkenin ekonomisinin gelişmesine yönelik tavsiyelerde bulundum. Konuşmalarım suç oluşturmamaktadır, TUSİAD’ın tespit ve tavsiyelerden oluşmaktadır” ifadelerini kullandı.
Derneğin tüzüğünde belirtilen düşünceler doğrultusunda önerilerini ve düşüncelerini paylaştığını ifade eden Turan, savunmasına şöyle devam etti:
“Halkın nezdinde son derece önemli mevkilerde bulunan kişiler hakkında bu tür soruşturma evrelerinin ekonomi anlamında uğradıkları zararları vurguladım. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde ekonomik refahı hedefleyen ve Türk iş insanlarının oluşturduğu bir sivil toplum örgünün kuruluşunda bu ifadelerin kullanılması doğaldır. Konuşmamda teknik hukuk söylemi bulunmamaktadır. Ben TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı ve iş adamı olarak, derneğin tüzüğünde belirtilen düşünceler doğrultusunda önerilerimi ve tecrübelerimi paylaştım. Konuşmamın amacı hukukun üstünlüğünün egemen olması, ülke ekonomisinin ancak bu şekilde ileriye gitmesini söylemekti. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. İş insanı olarak hakkımda verilen yurt dışı çıkış yasağı beni ve şirketimi zarara uğratmaktadır. Bu nedenle yurt dışı çıkış yasağı tedbirimin kaldırılmasını talep ediyorum.”
Savunma yapan Turan ve Aras’ın avukatları, müvekkillerinin yurt dışına çıkış yasağı tedbirinin kaldırılmasını ve beraatlarını talep etti. Duruşmaya, Cumhuriyet Savcısının mütalaasını açıklaması için 10 dakika ara verildi. Aranın ardından mahkeme heyeti, Aras ve Turan hakkındaki yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol kararını kaldırdı. Dava, 23 Eylül’e ertelendi.
Türkiye’de büyük sermayenin çatı kuruluşu olan TÜSİAD’ın Genel Kurul toplantısı dün İstanbul Beşiktaş’taki bir otelde yapılmıştı. Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve YİK Başkanı Ömer Aras’ın sözleri kamuoyunda tartışılmıştı. “Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor fakat deprem, yangın, taciz, kadın cinayeti, iş kazası gibi kamuoyunda infial yaratan nice olayda ya suçlular bulunmuyor ya da kısa sürede serbest kalıyorlar” diyen Turan, son dönemde artan kayyum uygulamalarına, gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamalara dikkat çekmişti.
Seçilen belediye başkanları yerine kayyum atandığını vurgulayan ve son dönemdeki tutuklamalara dikkat çeken Ömer Aras ise medyanın baskı altına alınmasına değinmiş ve şunları söylemişti:
“Çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz. Ayrıca tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz. Kişiyi, bir gün dahi olsa, özgürlüğünden mahrum edecek tutuklama ve adli kontrol kararlarının, hatta gözaltı kararlarının ne denli titiz verilmesi gerektiğini yıllar sonra gelen tahliyelerde, beraat kararlarında görüyoruz.”
İKTİDARDAN TEPKİ
TÜSİAD yönetiminden gelen eleştirilere iktidardan tepki gelmişti. Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın” açıklamasını yapmıştı.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise “TÜSİAD, demokrasi konusundaki kötü sicilini geride bırakmak için çaba göstermelidir” ifadelerini kullanmıştı.