38,7705$% 0.01
43,1615€% -1.12
51,2616£% -0.63
4.031,39%-2,70
6.802,00%0,62
3.241,16%-2,50
9.687,76%3,17
฿%
$%
12 Mayıs 2025 Pazartesi
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, terör örgütü PKK’nın fesih kararı sonrası açıklama yaptı. Bahçeli, “Türk vatanının her yöresine emek, sabır ve fedakârlıkla ekilen barış tohumları umutla sulanmış, nihayet tomurcuklanmış ve çiçek açmıştır” dedi.
Terör örgütü PKK’nın fesih kararı sonrası açıklama yapan MHP lideri Devlet Bahçeli, dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
MHP lideri Bahçeli’nin açıklamasının tamamı şu şekilde:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti açık talihiyle, ortak aklı çalıştıran milli birlik ve dayanışma tablosuyla, aynı zamanda mülkün temeli olan adalet tabanıyla, elbette asırlara sari ahlak müktesebatının tasarruf ve taahhüdüyle tarihi bir eşiktedir.
Türk vatanının her yöresine emek, sabır ve fedakârlıkla ekilen barış tohumları umutla sulanmış, nihayet tomurcuklanmış ve çiçek açmıştır.
Bugüne kadar çekilen çileler, katlanılan badireler, karşılaşılan belalar, ödenen bedeller, dökülen tertemiz şehit kanları milli yüreklere ateş gibi düşse de milli birlik ve kardeşliğimizi heba ve heder edecek siyasi ve sosyolojik kırılma hiç yaşanmamıştır.
Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün Türk’e hürmet, muhabbet ve bağlılığı aziz Türk milleti varlığında tezahür ve temerküz etmiş, bununla mündemiç olmak suretiyle hiçbir kopma, parçalanma veya zayıflama emaresine tesadüf edilmemiştir.
Dünya çapında zincirleme reaksiyon gösteren savaş ve çatışmalar silsilesinin karanlık gölgesi beşeriyet ve coğrafyaları pek çok yönden tahakküm ve tesirine almışken, Türkiye Yüzyılı’nın barış ve huzur uyanışıyla tahkim, taltif ve tarifi muazzam bir atılımın, muhteşem bir tarihsel akışın tescilidir.
27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesi Fis Köyü’nde kurulan, ilk silahlı eylemini 15 Ağustos 1984 akşamı Siirt’in Eruh ve Hakkari’nin Şemdinli ilçelerinde gerçekleştiren bölücü terör örgütü PKK, 12.Kongresi’ni 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde toplayarak 27 Şubat İmralı çağrısına müzahir kararlar almıştır.
Bu kapsamda PKK silahları bıraktığını, örgütsel varlığını feshettiğini bugün sabah saatlerinde açıklamıştır.
Böylelikle PKK musibeti son bulacak, 47 yıldır ihanetle yazılan kanlı sayfa ümit ve temenni ediyorum ki, bir daha açılmamak üzere kapanacaktır.
Mevzu bahis tarihi gelişmenin kuşkusuz çok mühim ve münhasır sonuçları olacak, siyaset ve demokrasinin sivrilip serpilmesiyle miadı dolan silahlı çatışma dönemi acı hatıralarıyla ve alınmış ibretlik dersleriyle geride kalacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi 22 Ekim 2024 tarihinden itibaren terörsüz Türkiye hedefini kararlılıkla savunmuş, cesamet ve cüreti günbegün tahrik edilen istismar ortamının ve hamasi söylemlerin bubi tuzağına düşmemiştir.
Partimiz ve Cumhur İttifakı hiçbir şekilde geri adım atmamış, özellikle İmralı ile DEM Parti ülkemizi kapsamına alan risk ve tehditleri isabetle ve itinayla okumuşlardır.
El birliği, güç birliği, inanç birliği, eylem birliği ve ortak kader birliği mucibince; Türkiye’nin sırtında on yıllardır taşınması gittikçe ağırlaşan terör ve bölücülük kamburuna müdahale edilmiş ve hamd olsun sonuç alınmıştır.
Şahsen, milletine ve ülkesine feda edilmiş hayatımın en mümtaz ve müstesna anını iliklerime kadar hissetmenin müftehir ruh haliyle dolup taştığımı herkesin bilmesinde yarar görüyor, bundan sonrası için daha temkinli, daha dikkatli, daha serinkanlı ve sağduyulu hareket edilmesini vazgeçilmez önemde değerlendiriyorum.
‘ADIMLARIN NASIL ATILACAĞI ELE ALINMALI’
Silahların ne zaman, nerelere, hangi şartlar dahilinde, hangi sınır ve ölçekte bırakılacağı,
Bunun zaman ve mekan parametrelerini analiz ederek teknik takip ve gözetiminin kimler tarafından ve nasıl sağlanacağı,
Feshedilen PKK’dan PYD/YPG’ye muhtemel geçiş ve intikallerin denetim ve kontrolünün eşzamanlı ve eşgüdüm halinde nasıl ve ne şekilde temin edilip edilmeyeceği,
Silah bırakan örgüt militanlarından suça bulaşmış ya da bulaşmamış olanların tasnif ve tefrikinin nasıl yapılacağı,
PKK terör örgütünün lider kadrosuyla ilgili alınacak tedbirlerin kapsam ve hududunun ne olacağı,
Siyasi ve hukuki reformlarla demokrasi ve sivil siyasetin güçlendirilmesinin yanı sıra bin yıllık kardeşliği ve birlikte yaşama iradesini pekiştirip ileriye taşıyacak stratejik ve yasal adımların çatı ve çerçevesinin nasıl belirleneceği ayrıca ele alınmalı, müştereken ve maşeri vicdana muvafık halde tatbik edilmelidir.
Barış havası, güvenlik ortamı mutlak surette kalıcı ve gerçekçi olmalıdır.
Önyargıların bataklığı kurutulmalı, uyduruk kayıkçı kavgaları sonlandırılmalı, ucuz polemiklerin sahne aldığı sipariş gerginlikler bitirilmeli, ideolojik, ilkesiz ve ilkel takıntıların parantezi kapatılmalıdır.
Kararmış kalplerin, katılaşmış vicdanların, küçük hesapların, kötürüm heveslerin hoşgörü ve uzlaşma çabalarını boşa düşüreceği, barış ve kardeşlik fidelerini solduracağı unutulmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, hiçbir zaman inkar, imha, asimilasyon ve soykırım yanlışıyla hükmü şahsiyetine leke düşürmediği açıktır.
‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE’NİN MEŞALESİ YAKILMIŞTIR’
Türk milletinin hiçbir mensubu yaban ve yabancı addedilmediği de tarihi vakıa ve vesikalarla ortadadır.
Bu ülke hepimizindir, bu vatan üzerinde yaşayan herkesin namus ve şeref mevzuudur.
Türk ile Kürt ezelden ebede bir ve beraberdir.
Hiçbir iç ve dış melanet ve ihanet senaryo bu beraberliği bozamayacak, bunalım kapanına hapsedemeyecektir.
Kim ne derse desin, statükocu ve ezbere dayalı marjinal iddialara kimler bel bağlarsa bağlasın terörsüz Türkiye’nin meşalesi yakılmıştır.
Bugün kazanan barış ve kardeşliktir.
Bugün kazanan siyaset ve demokrasidir.
Bugün kazanan doğudan batıya, güneyden kuzeye Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti, hatta mücavir coğrafyalardaki dost ve kardeş halklardır.
Bilindiği üzere terörizm;
Toplumu dönüştürecek veya bir yapıyı değiştirecek kadar köklü ve nihai sonuca ulaşmak için;
Birden çok kişiye ve ortama tesir edebilmek amacıyla,
Bu etkinin en yüksek olabileceği niyetiyle seçilmiş özel hedeflere yöneltilen,
Saldıran ile saldırılan arasında doğrudan illiyetin olmadığı,
Sürekli korku ve tahribat yaratma tehdidinin veya uygulamasının sistematiğidir.
Bu sistematik şiddetin uygulaması terör, uygulayıcısı terörist, mağduru ise insanlık ve insani değerlerdir.
Ve bu insanlık dışı kırım ve yıkım süreci ülkemizde inşallah son bulacaktır.
Kırlarımızda çiçekler toplanacak, dağlarımızda kaderdaşlığın ve kardeşliğin hiç kesilmeyecek esintileri hakim olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü evresidir.
Terör örgütünün feshi ise yeni yüzyılın ulaşılan ve gerçekleşen ilk hedefidir.
Bundan sonra milli ülkülerimizin ve nihai hedefimizin peşinden el ele ve hep birlikte yürümek bölge ve dünya genelinde hayranlık uyandıracak müteyakkız ve muktedir hayat, siyaset ve milli varlık gerçeği olarak anılacaktır.
Bu vesileyle 3 Mayıs 2025’te hayata veda eden, terörsüz Türkiye gayesine samimiyetle hizmet eden merhum Sırrı Süreyya Önder’i rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyorum.
ÖCALAN’A TEŞEKKÜR
Terörsüz Türkiye hedefini bir devlet politikası haline getiren, özverili bir şekilde tavrını ve duruşunu gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza, partisinde ve devlet bürokrasinde mücadele edip terörsüz geleceğin mimarisine destek veren mesai arkadaşlarına,
27 Şubat barış ve demokratik toplum çağrısıyla tarihsel sorumluğu üzerine alan PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan’a, İmralı-DEM Parti-Kandil arasında temas ve görüşme trafiğini yürüten heyetlere, DEM Parti’nin eş genel başkanlarına, yönetici ve milletvekillerine,
Türk ve Kürt kardeşliğine sahip çıkan her vatan evladına,
Elbette Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesiyle hiyerarşik zincir içindeki tüm kahramanlarımıza teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum.
Aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, gazilerimize uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
Büyük Türk milletini saygıyla selamlıyor, terörsüz Türkiye’yle ilgili tarihi gelişme ve kararların hayırlı olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum.”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Dervişoğlu’nun açıklamaları şöyle:
Aziz milletim;
Beştepe – Balgat ve küresel ortakları bölücü terör örgütünün sözde kongresinin 4 gözle bekledikleri sonuç bildirgesine nihayet bugün kavuşmuşlardır.
Varoluşunu ve eylemlerini Türk devletini- Türk milletini- Türk bayrağını Türkiye Cumhuriyeti’ni inkar ve büyük Türk milletini aziz yurttaşlarını, toplumsal huzurunu imha üzerine inşa etmiş hain terör örgütü, cumhuriyet tarihimizde örneğine rastlanmayan ihanet ve kalkışmasının cüretini bu iktidar ve ortaklarından almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve büyük Türk milleti bu ihanet açıklamasını kabul etmez edemez. Aksi durum Türk devletinin hain terör örgütüyle mütekabil hale getirilmesi ve teröre teslim olmasıdır. Devleti yöneten iktidar ve ortakları için de bunun adı artık açıkça ihanettir.
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, emniyet güçlerimizin, bölgede korucularımızın, mücadelesiyle bitme noktasına getirilen terör örgütü; maalesef, iktidar ve yerel ortaklarının ömür boyu başkanlık ve siyasi hesapları, küresel ortaklarının talimatları ve stratejileri ile PKK terör örgütü olmayan bir savaşın galibi, olmayan bir barışın aktörü haline getirilmiştir.
Yapılan açıklamadan anlıyoruz ki; PKK hedef ve amaçlarından geri adım atmamıştır.
Özellikle altını çizmek isterim ki; Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir.
Açıklamada; “Lozan’ın inkar politikalarına karşı verilen silahlı mücadelenin başarıya ulaştığı” iddia edilmektedir.
Böyle bir durumda, başarı ve müjdeden bahsedebilen iktidara ve çığırtkanlarına,
birinci vazifesi Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti’ni daima koruma ve kollama olan Türk istikbalinin evlatları olarak soruyoruz; terör örgütüne Lozan’ın hangi maddesini delme sözü verdiniz de, “Lozan’a karşı başardık” denilmektedir.
Bir terör örgütü, Lozan’a karşı zafer ilan ediyorsa, Türk devletini ve bu süreci yönetenler, kalkışmanın failleri olmaktan kaçamazlar.
Görmüyor musunuz? Terör örgütü zaferini ilan ediyor. Okuduğunuzu anlamıyor musunuz?
Kazanan PKK’ysa, kaybeden Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
Bu bildiriden sonra kuyruğa giren iktidar sözcülerinin açıklamaları da akıllara ziyandır.
Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarından birinin sözleri, aslında nasıl bir ihanetle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Terör örgütünün bildirisi için; “Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti ile bütünleşmesinin tarihsel teyidi ve ilanıdır” demek, aklın ve vicdanın iflasıdır.
Çünkü, Kürt kardeşlerimizin, Cumhuriyetin onurlu yurttaşı oldukları, 29 Ekim 1923’te, Cumhuriyetle birlikte zaten teyid ve ilan edilmiştir.
Büyük Türk milleti;
Bir başka soru da, evlatlarımızın katiline özgürlük vaadidir. Yasadışı örgütün yasadışı kongresinde alınan kararlar için sarfedilen şu sözlerin üzerinde de düşünmek gerekir.
Teröristbaşının süreci yürütüp yönlendirmesi, demokratik siyaset hakkının tanınması ve hukuki güvence talep ediliyor. Bu aşamadan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin rolünü oynaması isteniyor.
İktidara soruyorum; pazarlık yoksa bu ne demektir? Pazarlık yaptıysanız, bu alçağa özgürlük verip, elini kolunu sallayarak siyaset yapmasına müsaade mi edeceksiniz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin alacağı sorumluluk nedir? Yüce meclisi nasıl bir tuzağa çekme niyetindesiniz?
Türk-Kürt kardeşliği gibi ekran koruyucu sözlere bakmayın. Kardeşliğe 40 yıl kurşun sıkmış alçak bir örgüt, kardeşlikten bahsedemez. Çünkü kalleştir.
Geldiğimiz noktada uyanık olmak ve özellikle Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeleri dikkatle izlemek, hatta müdahale etmek zorundayız.
İktidara açık açık soruyorum; içeride PKK üzerinden piar yaparken, KCK-PKK-YPG’nin, Suriye’de kurduğu ve 26 Nisan’da Kamışlı’da ilan ettiği özerk yapı ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
ABD, Fransa, PKK-YPG, SDG, DEM Parti ve Barzani ortaklığıyla 26 Nisan 2025 tarihinde Kamışlı’da alınan kararlar şunlardır:
Hani Suriye fatihiydiniz? Hani KCK-PKK-YPG Suriye’de silah bırakmıştı.
Bilakis, YPG, Suriye devleti içine entegre edilerek meşrulaştırılıyor! Bu bir teslimiyet değil, terör örgütünü devletleştirme operasyonudur!
KCK’nın alt örgütlerinden biri PKK’ysa, bir diğer unsur da YPG-PYD’dir. Cumhuriyet hükümeti olarak bu konuda hangi adımları atacaksınız?
PYD-YPG’nin Amerikan bayraklarının gölgesinde, Suriye’de kuruluşunu yürüttüğü teröristana karşı ne yapacaksınız?
26 Nisan’da Suriye’de ilan edilen KCK-YPG-PKK otonom devlet yapısının devamı niteliğindeki toplantı 10 Mayıs tarihinde Diyarbakır’da yapılmıştır.
DEM Parti başta olmak üzere 301 etnik bölücü parti ve STK’nın katıldığı sözde Birlik İnsiyatifinin karar metninde aynen şu ifadeler yer almaktadır;
“Ulusal Birliğin önünü açan bu konferansa emek veren 4 parça Kürdistan’daki tüm örgütleri, liderleri, kurumları kutluyorlarmış”
4 parçalı Kürdistan’ın ulusal birliğinin önündeki engellerin aşılması beyanı, alenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin parçalanması hezeyanıdır.
Bu hezeyanlarla Cumhuriyet devletinin üniter ve milli devlet yapısını hedef alanları uyarıyorum; Türkiye Cumhuriyeti’nden ve Türk milletinden toprak talep edenlerin akıbeti bizim tarihi sicilimizde bellidir.
Terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti’ni soykırım ile suçlayan açıklamasını, başarı ya da müjde olarak sunmak, artık gaflet ve dalalet de değil doğrudan hıyanettir.
Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, soykırımcı olmakla isnat eden bu açıklamayı muhatap alan ve zımnen de olsa kabullenen her kim varsa, tarih ve millet nezdinde mutlaka hesap verecektir.
Büyük Türk milleti;
Tekraren ifade etmek isterim ki; AK Parti iktidarı ve ortağı tarafından, “Terörsüz Türkiye” başlığı ile başlatılan süreç, bugün terör örgütünün yaptığı açıklama ve “Demokratik Siyaset” ambalajıyla, Türk vatanı ve Türk milleti açısından tehlikeli bir kalkışmaya dönüşmüştür.
Cumhurbaşkanı ve paydaşlarının, “Terör örgütünün, hiçbir pazarlık yapılmadan silah bırakacağı” şeklinde savundukları sürecin geldiği noktada, Türkiye’nin bugünün ve istikbalinin pazarlık konusu olduğu ortaya çıkmıştır.
Üzülerek ifade ediyorum ki; düğmeye bastıkları günden bu yana yaptığımız uyarılarda, sorduğumuz sorularda haklı çıktık.
Pazarlık var dedik, arsızca yok dediler. Haklılarmış ortada bir pazarlık da yok doğrudan teslimiyet varmış.
Öcalan’a özgürlüğün ve siyasetin yolu açılacak. Bunu Türk milletine yapamazsınız dedik. “Yalan” dediler. Ancak, açıklamadan anlıyoruz ki, terör örgütü bu konuda talepkâr ve kararlı, iktidar ise terörist başına ikametgah arıyor.
“Türk Milleti tanımını değiştirmeye cüret ediyorlar” dedik. Yok öyle şey dediler. Ancak açıklamada, tapu senedimiz Lozan’a yapılan saldırılardan anlıyoruz ki, bu noktada da teslim olmuşlar.
“Lozan Anlaşması’na karşı verilen silahlı mücadele amacına ulaşmıştır” deniyor, görüyoruz ki burada da teslim olmuşlar.
Haklı çıkacağını bilse de, insanın “inşallah olmaz” dediği zamanlar vardır. O zamanlardayız. Haklı çıkacağımızı biliyorduk. Ve yine biliyoruz ki; iktidarın ve ortağının aylardır söylediği kapkara yalanlar, bugün gerçeğin aydınlığıyla gün gibi ortadadır.
Çünkü biz hem ağababalarını hem de terör örgütünü iyi tanıyoruz. Varlık sebeplerini iyi biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan Anlaşması’nı hedef alan ifadeler bize gösteriyor ki, iktidarın da aralarında olduğu güçler gemi azıya almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi Lozan’ı hedef alan açıklama gösteriyor ki hain terör örgütüyle iktidar ve ortaklarının hedefleri en başından beri zaten aynıymış.
Büyük Türk milletinin huzurunda bir kez daha ilan ediyorum; Türkiye Cumhuriyeti, onu idare ettiğini zannedenlerin değil, Cumhuriyeti koruma sevdasıyla donanmış büyük Türk milletinindir. Türkiye’nin cesur evlatları buradadır, İYİ Parti buradadır. Bu ihanete asla geçit vermeyecektir. Herkes müsterih olsun. Ey Vatan! Gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Kongre Merkezi’nde, TRT World Forum etkinliğindeki konuşması sırasında, İsrail’le ticaretin ve petrol sevkiyatının durdurulması için eylem yapan 9 kişinin “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” iddiasıyla yargılandığı davanın duruşması İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmayı, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği’nden (MAZLUM-DER) iki avukat olmak üzere 3 gözlemci avukat takip etti.
7 sanık duruşma salonunda hazır bulundu, 2 sanık hasta oldukları gerekçesiyle mazeret bildirdi. Duruşma başlamadan önce salonun küçük olması nedeniyle katılımcılar, gözlemci avukatlar ve basın, mahkeme salonuna alınmak istenmedi. İtirazların ardından basın ve gözlemci avukatlar salona alındı.
Duruşmada, savcılık yeni taleplerde bulundu. Sanıkların sloganlarına ilişkin ifadelerde kolluğun da video kaydı aldığının belirtildiğini, kolluğun sanıklara üç kez ihtarda bulunduğuna ilişkin ifadenin yer aldığını belirten savcılık, bunlara ilişkin görüntülerin ve tutanakların istenmesini talep etti.
Savcılık taleplerine karşı beyanda bulunan Avukat Adem Bingöl ise taleplerin dosyaya yenilik katmayacağını savunarak, şunları kaydetti:
“Savcılık makamı bir takım taleplerde bulunuyor ancak, araştırma yapacak gereklilik bulunmamaktadır. Savcılık makamı zaten bahsi geçen sloganların atıldığını iddia ediyor, ama yine bunun araştırılmasını istiyor. Hiçbir sanık bu sloganları inkar etmedi. Bugün bunu araştırdığınızda sanıkların söylediklerini değiştirecek bir şey yok. Tutanak mümzileri yargılamaya yenilik katacak değil. Artık karar vermeniz gerekiyor. Bu dosya sürüncemede bırakıldı. Sizlerle ilgili bir suçlama yok. Davayı açan siz değilsiniz ama kapatacak olan sizsiniz. Bu davada suç şüphesini araştırma gayesi yok, hak sınırlandırmaya çalışılıyor. İddia makamının talepleri esasa yenilik katmayacaktır. Dosyanın tamamlandığını düşünüyoruz. Bu nedenle derhal beraat kararı verilmeli.”
Sanık avukatlarından bir diğeri ise iddia makamının talebinin reddedilmesini istedi. Makul sürede yargılanma hakkını hatırlatan avukat, iddia makamından mütalaa talep etti.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden görüntüler talep edilecek
Mahkeme, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne yazı yazılarak savcılık makamının talep ettiği görüntülerin istenmesine karar verdi.
Eylemler sırasında ihtar ve anons yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise sanıklar tarafından duyulma olanağının bulunup bulunmadığının, sanıkların ihtar ve anonsa rağmen dağılmamakta ısrar edip etmediklerinin, gözaltına alınmamak için kolluk ekiplerine karşı cebir veya tehdit kullanıp kullanmadıklarının, her bir sanık açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi suretiyle rapor düzenlenmesi için birlikişi incelemesine verilmesine hükmedildi. Mahkeme, tutanak mümzilerinin dinlenilmesine ilişkin talebin, ara kararların sonuçlarına göre değerlendirilmesine karar vererek, duruşmayı 30 Eylül’e bıraktı.
Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, terör örgütü PKK’nın fesih kararına ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Pakistan, PKK’nın feshedildiğine dair yapılan açıklamayı memnuniyetle karşılamaktadır. Bu gelişme, kalıcı barış ve terörden arındırılmış bir Türkiye için atılmış önemli bir adımdır” dedi.
Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, terör örgütü PKK’nın fesih kararına ilişkin sosyal medya hesabından Türkçe açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı etiketleyen Şahbaz Şerif, açıklamada şunları kaydetti:
“Pakistan, PKK’nın feshedildiğine dair yapılan açıklamayı memnuniyetle karşılamaktadır. Bu gelişme, kalıcı barış ve terörden arındırılmış bir Türkiye için atılmış önemli bir adımdır. Bu tarihi gelişme aziz kardeşim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki Türk liderliğinin ve Türk milletinin uzlaşma, birlik ve istikrar yolunda kararlılıkla ilerleme iradesini yansıtmaktadır. Pakistan ve Türkiye, terörizmin tüm biçim ve tezahürlerini ortadan kaldırma konusunda birlikte kararlılıkla hareket etmeye devam etmektedir.”
Nisan ayında yaşanan zirai dondan etkilenen Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde kiraz üreticileri, bu yıl kiraz hasadı yapamıyor. Bölge halkı çareyi Malatya’ya özgü geleneksel bir yemek olan “kiraz yaprağı sarması” için yaprak toplamada buldu. Üretici Mehmet Ali Özendi, “İhtiyaç çok ama toplamak çok zor. Emek isteyen bir iş, bir kilo kiraz yaprağı yaklaşık 2-2,5 saat uğraşılarak toplanıyor. Şu anda da 350-400 liraya satılıyor” dedi.
Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde kiraz üreticisi olan Mehmet Ali Özendi, nisan ayında yaşanan zirai don nedeniyle kiraz hasadı yapamayınca geçimini Malatya’ya özgü bir yemek olan, yarma ve bulgur ile yapılan ve ekşi aromasıyla bölge halkının sofrasının vazgeçilmezi olan “kiraz yaprağı sarması” için kiraz yaprağı toplayıp satmakta buldu.
Çiftçi Özendi, bu süreçte yaşadığı zorlukları şu sözlerle anlattı:
“Şu anda hiçbir meyvemiz yoktur. Ondan her türlü felaketten etkilendik, hem depremden etkilendik. Yeşilyurt’la ilgili hiçbir gelişme olmadığı için evlerimiz de yoktur, evler de yapılmamakta. Kiraz yaprağı ile uğraşıyoruz. Kiraz olmayınca uğraşacak başka bir ürün yok. Ama şu anda biz çok büyük dondan etkilendiğimiz için, kirazın yaprağı çok ünlü olduğu için Çırmıhtı’da, onun için şu anda yaprakla uğraşıyoruz.”
“Toplamak çok emek istiyor”
Yaprak toplamanın çok emek istediğini bunun da fiyatlara yansıdığını belirten Özendi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İhtiyaç çok ama toplamak çok zor. Emek isteyen bir iş, bir kilo kiraz yaprağı yaklaşık 2-2,5 saat uğraşılarak toplanıyor. Şu anda da yani 350-400 liraya satılıyor, o da çok para değil. Bazısına yüksek gelir, bazısına düşük gelebilir. Ama bu çok emek istediğinden 350-400 liradan aşağıya şu anda kiraz yaprağı satılmıyor. Şu anda bir işçi günlük bin ile bin beş yüz lira arası çalışıyor, bir de işçinin yemek gideri var. Bu da yüksek meblağ oluyor.”
“Kiraz sarması Malatya’ya özgü bir yemek”
Kiraz sarmasını sadece Malatya’ya özgü olduğunu belirten Özendi, “İl dışında bu Malatya’dan veya Çırmıhtı’dan, Yeşilyurt’tan diğer illere gidenler, bu işi çok iyi bildikleri için, kiraz köftesini çok sevdikleri için, ihtiyaç ve istekleri çok oluyor. Yani İstanbul, Mersin, Adana, İzmir gibi diğer illerin hepsine giden, Malatyalı kardeşlerimiz yaprağı çok istiyorlar” diye konuştu.
Yaprağı toplamak kadar onun muhafazasının zorluğuna da değinen Özendi, “Ağaç toplandıktan bir gün sonra eğer test edilip de basılmazsa, o yaprak bozuluyor. Yani yapraktan çıkıyor, kuru gazel haline geliyor” diye ifade etti.
Ayrıca lezzetli bir yemek olduğunun altını çizen Özendi, “Bu sarma köftesi dediğimiz kiraz yaprağı köftesi; ayranlı, soğanlı yaparak çok güzel bir tadı vardır. Yemeyenlere tavsiye ederiz, Malatya dışında da olsa yaprak köftesini yemelerini tavsiye ederiz” dedi.