Balıkesir’de Katliam Suç Makinası Cinayetleri Nasıl İşlendi ?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Türkiye – Ülke genelinde son dönemde yaşanan ve kamu vicdanını derinden yaralayan iki ayrı ağır cinayet vakası, ceza infaz kurumları arasındaki sevk ve denetim süreçlerindeki ciddi aksaklıkları ve bu zafiyetlerin sebep olduğu trajik sonuçları gözler önüne sermiştir. Vatandaşlar, can ve mal güvenliğini tehdit eden bu ihmaller zinciri karşısında, ilgili bakanlıklardan acil ve şeffaf bir açıklama beklemektedir.

BALIKESİR FACİASI: FİRARİ HÜKÜMLÜNÜN YOL AÇTIĞI KATLİAM ZİNCİRİ

İlk olay, Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde kayıtlara geçmiştir. Ağır suçlardan hükümlü olan bir kişinin, sevk edildiği Çanakkale’deki açık cezaevine “kendi imkanlarıyla gitmesi” talimatı verilerek serbest bırakıldığı ve yasal süre içinde teslim olmaması üzerine firari duruma düştüğü anlaşılmıştır.

Olaydaki en çarpıcı ve kabul edilemez ihmal, firari hükümlünün kaybolduktan beş gün sonra bir jandarma çevirmesine takılmasına rağmen, merkezi arama kayıtlarında ‘aranmıyor’ olarak görünmesi ve serbest bırakılmasıdır. Bu sistemik hata, faciaya davetiye çıkarmıştır.

Hükümlü, serbest kaldıktan kısa süre sonra silahlanarak:

Bir vatandaşı katletmiş,

Bir Jandarma Uzman Çavuş’un aracını gasp ederek onu şehit etmiş,

Bir kişiyi daha öldürmüş ve yol boyunca 5 kişiyi yaralamıştır.

Bu olaylar sonucunda 3 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1 kahraman uzman çavuşumuz şehit olmuş ve 5 kişi yaralanmıştır. Yaşananlar, ceza infaz ve kolluk kuvvetleri arasındaki bilgi akışındaki derin boşluğu ve bir katilin kolaylıkla kamufle olabilme tehlikesini ortaya koymaktadır.

ZONGULDAK VAKASI: TEKERRÜR EDEN SUÇ VE MASUM BİR GENÇ KIZIN ÖLÜMÜ

İkinci vaka ise, infaz sisteminin temel amacını sorgulatan bir “tekerrür” örneği teşkil etmektedir. Geçmişte çok sayıda cinayet suçundan hüküm giymiş ve cezaevinden salıverilmiş bir kişinin, yeniden cinayet işlemesi ve bunun sonucunda Zonguldak’ta 17 yaşındaki masum bir genç kızın hayatını kaybetmesi, kamuoyunda infiale neden olmuştur. Katilin, kurbanını katlettikten sonra kuyuya atması, suçun vahametini gözler önüne sermiştir.

Halk, çoklu cinayet geçmişi olan bu tür hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması ve salıverilmesi süreçlerinin neye göre belirlendiğini ve denetim mekanizmalarının neden işlemediğini sorgulamaktadır.

YETKİLİLERE ACİL ÇAĞRI: VİCDANİ VE İDARİ SORUMLULUK

Toplumun devlete olan güvenini sarsan bu vakalar karşısında, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluk makamında bulunan yöneticilerinin suskun kalması kabul edilemez bulunmaktadır.

Vatandaşlar, iddiaların aksine, eleştirel seslere karşı hızlıca müdahale eden devlet aygıtının, somut cinayet vakalarında neden bu denli pasif kaldığını sormaktadır:

“Bu masum insanların hayatını kaybetmesinde, sistemdeki hangi kademelerin zafiyeti söz konusudur? Vergisini veren, devlete güvenen vatandaşlarımızın can güvenliği, neden adli sistemin ‘aranmıyor’ demesiyle hiçe sayılmıştır?”

Bu tür idari ve sistemik kusurların, Japonya gibi ülkelerde üst düzey istifalarla sonuçlandığına dikkat çekilerek, Türkiye’de de sorumluluk makamındaki kişilerin derhal kamuoyuna çıkarak bu olayların arka planını açıklaması ve gerekli idari/hukuki adımları atması talep edilmektedir.

Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı’nın, söz konusu iki olayla ilgili olarak kamuoyunu aydınlatıcı, sorumluluğu belirleyici ve benzer vakaların tekrarını önleyici somut tedbirleri açıklayan bir beyanat vermeleri elzemdir. Aksi takdirde, bu cinayetlerdeki sistemik zafiyetin vebali, sorumluluk makamlarını taşıyanlar üzerinde kalacaktır.