41,1728$% 0,26
48,0775€% 0,45
55,3885£% 0,32
4.715,04%0,87
7.693,00%0,98
3.564,06%0,86
10.737,68%-1,29
฿%
$%
Büro Emekçileri Sendikası (BES), İzmir Bölge Adliye Mahkemesi önünde açıklamalarda bulundu. Yapılan açıklamalarda; artan iş yükü, ekonomik kayıplar ve yargı sistemindeki bağımsızlık sorunlarına değinildi.
BES üyeleri, belli bir süredir karşılık bulmayan taleplerine dikkati çekmek ve adalet sisteminin bağımsızlığını savunmak için İzmir Bölge Adliye Mahkemesi önünde buluştular. Yeni yargı yılının başlamasıyla beraber düzenlenen basın açıklamasında, sendikayı temsilen konuşan Fatma Arslan, yargı emekçilerinin ekonomik koşullarının giderek kötüleştiğini, iş yükünün arttığını ve adalet sistemine olan güvenin giderek azaldığını dile getirdi.
Arslan, 8’inci Dönem Toplu Sözleşme sürecinde kamu emekçilerinin yine yoksulluk ve belirsizlikle karşı karşıya bırakıldığını söyledi. Toplu sözleşme masasında yer alan Memur-Sen ve Kamu-Sen’i “iktidarın aparatı” olmakla eleştiren Arslan, bu sendikaların kamu işvereniyle işbirliği yaparak emekçilerin haklarını gasp ettiğini ifade etti.
Görüşmelerde kazanıldığı öne sürülen kazanımların önceki sözleşmelerde yer aldığını belirten Arslan, şunları söyledi:
”Kamu emekçileri ve emeklileri bir kez daha ‘cek’ ‘cak’lara feda edilmiştir. Buradan bir kez daha kamu işvereni eliyle bizlere toplu sözleşme masasında yoksulluğu ve sefaleti dayatan iktidara ve onun aparatı olarak varlıklarını sürdüren Yetkilendirilmiş sendika olan Memur-Sen ve suç ortağı olan Kamu-Sen’i protesto ediyoruz. Yoksulluğun derinleştiği ve kalıcı hale geldiği dönemlerin en karakteristik özelliği adalet duygusu zayıflar ve herkes kendi yargısını dağıtmaya başlar. Böylesi durumlarda toplumda en çok yargıya olan güven zayıflar. Tıpkı içinden geçtiğimiz bu süreçte, yapılan saha çalışmalarında en az güvenilen kurumların başında yargı kurumunun çıkması gibi. Oysaki bizler biliyoruz ki bunun müsebbibi yargı emekçileri değildir.”
Yoksullaşmanın bireysel bir olgu olmadığını toplumsal bir olgu olduğunu belirten Arslan, sözlerine şu şekilde devam etti:
”Toplumdaki adalet duygusunun suç işleme potansiyelini artırmakta ve yargı emekçilerinin iş yükü her geçen gün daha fazla artmaktadır. Keza, bu ihtiyacı karşılamak üzere, sürekli icra daireleri, yeni kurulmaya, yeni adliye binaları açılmaya devam etmektedir. Bir toplumun başına gelecek en büyük felaketlerin başında hiç kuşku yok ki, o toplumdaki adalet duygusunun zayıflaması, ortadan kalkmasıdır. Bugün yaşanan temel sorun tam da budur. Adalet duygusunun ortadan kalkması tam anlamıyla kötülüklerin zincirlerinden kurtulması, yaşamı kabusa dönüştürmesidir. Demokratik toplumlarda uzun yıllar yaşanmayacak hukuksuzluklar ne yazık ki ülkemizde her gün; hatta aynı gün içinde birden fazla hukuksuzluğa tanıklık etmekteyiz. Ülkede adeta zincirleme yolsuzluk, hukuksuzluk hikayeleri birbirini izlemektedir.”
Yargı bağımsızlığının kaybedildiğini vurgulayan Arslan, ”Toplumda adalet duygusunun ortadan kalkmasının en temel nedeni olan yargı sisteminin bağımsızlığını kaybetmesidir. Keza periyodik olarak çıkarılan yargı paketleri dava sayılarındaki artış ve yıllarca süren dava süreçleri yargı emekçilerinin çalışma hayatını kâbusa çevirmiş durumda. Ağır iş yüküne eşlik eden yoğun mobbing, bir yanda keyfi olarak açılan soruşturmalar, mesai kavramı gözetmeksizin çalışmaya zorlanan yargı emekçilerini bunalıma sürüklemektedir” dedi.
Arslan, yeni yargı yılı için istek ve beklentilerini şu sözlerle tamamladı:
”2009 yılından bu yana Yargı Emekçilerinin ekonomik haklarında hiçbir ilerleme sağlanmamıştır. Aksine var olan havuz paralarının kaldırılması, iyileştirme olarak verilen fazla mesai ödemelerinin kesilmesi, ulaşım paralarının sadece Ankara, İstanbul ve İzmir’le sınırlandırılması gibi uygulamalarla ekonomik kayıpları artmıştır. Bu nedenle yargı emekçilerinin insanca yaşayacakları bir ücret için öncelikle ekonomik kayıpları giderilmelidir. Ayrım yapılmaksızın, tüm yargı emekçilerine mesai ücreti ödenmesi sağlanmalıdır. Ulaşım ücretleri ayrımsız her ilde verilmelidir. Havuz paralarının ile ilgili yargı emekçilerinin lehine olacak şekilde düzenleme yapılarak ödenmesine tekrar başlanmalıdır. Mobbinge maruz kalan personelin durumunun değerlendirilmesi, mobbingin önlenmesi amacıyla kurumlarda bir kurul oluşturulmalı, mobbing uygulayan amire yaptırım uygulanması için düzenleme yapılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı’nın Kreş genelgesinin gereği yapılmalı ve her işyerine kreş ve bebek bakım odaları açılmalıdır. Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları periyodik olarak açılmalı, yapılacak sınavlarda yazılı sınav notları esas alınarak, mülakat haksızlığına son verilmelidir. İllerdeki komisyonlar kaldırılmalı ve yargı emekçilerinin özlük hakları ve atamaları yönünden Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’ne bağlanmalıdır. Büro Emekçileri Sendikası olarak yargı emekçilerinin taleplerinin karşılanması ve bağımsız bir yargı sistemi için mücadele etmeye devam ediyoruz. Tüm yargı emekçilerini bu haklı mücadelemize sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
İstanbul servislerine şok zam: Kısa mesafe 3.800 TL’ye çıkabilir