CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, “Cumhurbaşkanlığı hükümeti kamu sağlık harcamalarındaki katkıyı azaltırken sağlık en temel insan hakkı olduğu için o hakka erişmek adına yurttaş daha fazla para harcamak zorunda kalıyor. TÜİK diyor ki, ‘2021 yılında yüzde 15,9 olan cepten harcamaların oranı 2022’de yüzde 19’lara dayanmış durumda.’ Her geçen yıl ciddi bir ekonomik yük altında kalınmasına rağmen bu ülkedeki emekliler, emekçiler, işsizler daha fazla ceplerinden para yığmak zorunda kalıyor sağlık hizmeti almak için ve literatürde tıbbi yoksulluk denen kavram artık Türkiye’de gündelik dilde konuşulmaya başlandı” dedi.

 

CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Sağlık Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin kapsamına ilişkin değerlendirmeler yapan Pala, sağlık hizmetlerine gereken payın ayrılmamasını eleştirdi. Son 20 yılda özel sağlık kuruluşlarının sayısının artmasına rağmen bunları denetleyecek müfettiş sayısının düştüğüne dikkat çeken Pala, şunları söyledi:

“Yönetmelikteki en büyük eksiklik Sağlık Bakanlığı’nın, Türkiye’de uygulanmakta olan sağlık politikalarının özel hastaneleri sağlık hizmet sunumu içerisinde nereye koyduğunun anlaşılamamasıdır. Öyle ki planlama bölümünde örneğin özel sağlık hizmeti sunucularına ilişkin yıllık planlar yapılmasından söz ediliyor ama eğer plan gerçekçi bir hedefe dayanmıyorsa ancak gündelik gereksinimleri karşılamak konusunda belki bir katkı sağlayabilir ama sağlıkta dönüşüm programını uygulayan AK Parti’nin 22 yıldır süren deneyimi aslında bu kısa süreli planların pek de işe yaramadığı biçimindedir.

“Ekonomik yük altındaki emekliler, emekçiler, işsizler para yığmak zorunda kalıyor sağlık hizmeti almak için”

Sağlık hizmetlerine ayrılması gereken pay ayrılmıyor ve Cumhurbaşkanlığı hükümeti kamu sağlık hizmetlerine ayrılan payı her yıl azaltıyor. En dramatik azaltmanın da son iki yılda olduğun söylemek mümkün. 2025 yılının Ocak ayını bitiriyoruz, hala Sağlık Bakanlığı 2023 yılı istatistik yıllığını yayınlayamadı. Artık bu yayınlayamama meselesi bir utanca dönüştü. Bazı ülkelerde 2024 yılının istatistik yıllıkları bu günlerde yayınlanmaya başlarken Sağlık Bakanlığı o kadar büyük bir aciz içerisinde ki 2023 yılının istatistik yıllığını bile yayınlamıyor. Acaba hangi verileri toplumdan gizlemeye çalışıyorlar?

Bir yandan Cumhurbaşkanlığı hükümeti kamu sağlık harcamalarındaki katkıyı azaltırken sağlık en temel insan hakkı olduğu için o hakka erişmek adına yurttaş daha fazla para harcamak zorunda kalıyor. TÜİK diyor ki, ‘2021 yılında yüzde 15,9 olan cepten harcamaların oranı 2022’de yüzde 19’lara dayanmış durumda.’ Her geçen yıl ciddi bir ekonomik yük altında kalınmasına rağmen bu ülkedeki emekliler, emekçiler, işsizler daha fazla ceplerinden para yığmak zorunda kalıyor sağlık hizmeti almak için ve literatürde tıbbi yoksulluk denen kavram artık Türkiye’de gündelik dilde konuşulmaya başlandı. Bunun arka planında AK Parti’nin 2023 yılında uygulamaya koyduğu sağlıkta dönüşüm programı var. Dolayısıyla sağlık sistemindeki değişim var.

“440 müfettişle bin 331 sağlık kuruluşunu yılda bir defa denetleyecek olsanız ancak 3 yılda 1 defa denetleyebilirsiniz”

En temel belirleyicisi bu değişimin sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi ve özel sektöre daha fazla alan açılması. Bu alan açılması sonucunda 20 yılda özel hastane sayısı iki kata, özel hastanelerdeki yatak sayısı da üç kata çıktı. Bu özel hastanelerden devlet, SGK’nın GSS aracılığıyla hizmet satın almaya başladığı için de Çalışma Bakanlığı da bu sağlık alanının içine girmiş oldu. Türkiye’de GSS’nin anlaşmasının bulunduğu özel sağlık hizmeti sunucusu sayısı bin 331. Sağlık Bakanlığı’nda 900, üniversitede 162. İkisinin toplamından daha fazla devlet özel sektörden hizmet satın alıyor. Bu hizmet satın alma sırasında özellikle hizmetin kötüye kullanımı, hasta güvenliğinin hiçe sayılması gibi durumlar ortaya çıkmasın diye hangi önlemler alınıyor? Yenidoğan çetesi soruşturması aslında Sağlık Bakanlığı’nın bu alandaki görevini yerine yeterince getirmediğini bize çok net gösterdi ama tek sorumlu onlar değil. Çalışma Bakanlığı da burada sorumlu. Çalışma Bakanlığı bu bin 331 özel sağlık kuruluşu da içinde olmak üzere 2 bin 401 kurumla yaptığı anlaşmayı nasıl gözden geçiriyor? Elbette bakanlıktaki müfettişlerle. 2024’te bu müfettiş sayısı yalnızca 440. 440 müfettişle bin 331 sağlık kuruluşunu yılda bir defa denetleyecek olsanız ancak 3 yılda 1 defa denetleyebilirsiniz. 2014’te 587 olan müfettiş sayısı sağlık kuruluşu sayısı arttığı halde, bakanlığın özel hastanelerle yaptığı anlaşma sayısı arttığı halde neden 440’a düşürülmüştür? Nedeni çok açık, Sağlık Bakanlığı özel hastanelere sağlık sisteminde daha fazla alan açarken Çalışma Bakanlığı da GSS aracılığıyla onlarla anlaşma imzalayarak onlara kaynak aktarıyor ve kimse özel sektörün bu kaynak aktarma sırasında kötüye kullanımı ortaya çıkmasın diye bir çaba içerisinde değil. Eğer çaba içerisinde olunsaydı Çalışma Bakanlığı’nın 440 sayısının bin 440’a çıkarması beklenirdi.

“Sağlıkta dönüşüm programının iflas ettiği ve çöktüğü çok açıktır”

Türkiye bir süre bebek ölümlerini azaltmada iyi bir performans sergilemişti ama son birkaç yıldır bebek ölümlerindeki artık endişe verici. Öyle ki resmi rakamlara bile baktığımızda, örneğin 2022 yılında binde 9,2 olan bebek ölüm hızı, 2023 yılında binde 10’a yükselmiş durumda. Bu AB ülkeleri ortalamasının 3 katı, bazı AB ülkelerindekinin 5 katı yükseklikte bir bebek ölüm hızını ve benzer oranlarda 5 yaşın altındaki çocuk ölüm hızını karşımıza getiriyor. Bazı kentlerde, örneğin Şanlıurfa ve Gaziantep’te bebek ölüm hızının bu kadar yüksek olmasının arkasında hangi nedenler yatmaktadır? Her bir bebek öldükten sonra bunun ölüm nedeninin incelenmesi bizim mevzuatımıza göre zorunlu olduğu halde Sağlık Bakanlığı burada neden bir görev üstlenmemektedir? Sağlık Bakanlığı’nın önce sağlık eşitsizliklerini giderecek, hizmete erişimin önündeki engelleri kaldıracak bir çaba içerisine girmesini ve özel sağlık kuruluşlarıyla ilgili gerçek hedefinin ne olduğunu açıklaması gerekir. Aksi halde bugün yaşadığımız sorunlar, çeteleşme faaliyetleri, sistemin çürümesi devam edecektir. Bugün sağlıkta dönüşüm programının iflas ettiği ve çöktüğü çok açıktır. Türkiye’nin ihtiyacı kamucu, eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli bir sağlık sistemidir. Ancak bu iktidar gittikten sonra bu sistemin kurulabileceği anlaşılıyor.”

Daha Fazlası

+ Yorum Yok

Yorum ekle