38,1320$% 0.12
43,6210€% 1.36
50,8877£% 0.82
4.054,68%2,52
6.675,00%2,45
3.307,16%2,40
9.250,91%-1,52
3190990฿%-2.35547
38.13$%0.0828
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Grubumuz ise, iktidar partisinin bedelsiz siyaset yapma alışkanlığına itiraz ederek,
iktidardan iklim yasasını geri çekmesi karşılığında ortak öneriye razı olacağını belirtmiştir.
Bunun üzerine ise dün itibariyle iklim yasa taslağı geri çekilmiştir.
İYİ Parti olarak, mevcut haliyle iklim yasasına karşıydık.
Sebebi çevreye karşı duyarsızlığımız değil, Türk milletine karşı sorumluluğumuzdu.
Milletimizin sorumlusu olmadığı iklim krizinin sonuçlarını
Milletimize ödetecek olan yasa tasarısına müsaade edemezdik.
Siyaset millet menfaati için yapılır.
Siyasi stratejinin hedefi de millet menfaatini korumaktır.
Bu vesileyle, iklim yasasını geri çektirerek,
Milletimizi hazır olmadığı bir yükten kurtaran İYİ Parti grubunu tebrik ediyor,
Huzurunuzda her bir milletvekilimize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.
Bugün 16 Nisan…
Türkiye’yi dibi görünmeyen bataklığa sürükleyen,
O kara bulutların toplandığı referandumun yıldönümü…
Yoksulluğu yöneten ekonominin, itibarsız diplomasinin,
Gelmeyen adaletin, geçindirmeyen maaşların yıldönümü…
Bacaları sönen fabrikaların, terk edilen tarlaların,
Gençlerin yiten umutları, emeklilerin perişanlıklarının yıldönümü…
İşte tüm bunlar
O referandumun üzerinden geçen 8 yılın özetidir.
Bezirgan saltanatı ve saray sultasının istibdadıyla,
Cumhuriyet tarihi boyunca alınan uygar mesafe eriyip gitmiştir.
Kalkınmış ülkelerle yarışan hedeflerimiz, muz cumhuriyetlerinin karnesine eşitlenmiştir.
Daha o zamanlarda, bugünleri öngörüp,
“Türk milliyetçileri hayır diyor” diyerek il il, ilçe ilçe, kapı kapı gezdik.
Memleketin başına neler geleceğini tek tek anlattık.
Tehlikeyi gören Türk milleti ile kavli karar ettik.
Hesap edemediğimiz ise;
Ettikleri yeminleri hiçe sayarak mühürsüz zarfları geçerli sayanların,
Devlete ve millete değil, iktidara hizmeti görev addetmiş olmalarıdır.
Referandumun kirletilip, milli iradenin gaspına cüret edilmesidir.
Geldiğimiz noktada ise; Türkiye, son 8 yıldır bu tuzağın bedelini ödemektedir.
Bu bedel,
Açlık sınırı altındaki emekli maaşlarıdır.
Bu bedel,
Her geçen gün eriyen asgari ücret sarmalıdır.
Bu bedel,
Bağına, tarlasına ve bahçesine bakamayan çiftçi,
Vize kuyruklarında gelecek arayan gençler,
Korkan kadınlar,
Kaynamayan tencere,
Tedirgin iş dünyası,
Yer ve yetki güvencesinden mahrum bürokrasidir.
Bu bedel,
Türk milleti adına değil, tek adamın lehine karara zorlanan yargı,
Mış gibi yapan milli meclis,
Kaçan yatırımlar,
İtibarsız dış politika, İsraf dolu saray saltanatıdır.
Bu bedel,
Yitip giden yıllarımız ve borçlandırılan geleceğimizdir.
Bu bedel,
Yaralanmış Cumhuriyetimizin ta kendisidir!
Bugün Erdoğan ve iktidarı,
“Saray Kadıları” eliyle başlattıkları soruşturmalarla,
Sarayın keyfi ile işlettirilen ceza mekanizmalarıyla,
Sarayın yargı ve bürokrasi içinde öbeklenmiş aparatlarıyla,
İşgal yönetimleri ve manda valileri gibi hareket edebiliyorsa,
Sebebi işte bu OHAL bağımlılıkları ve istibdat hevesleri ile yaşama geçirilmiş,
Adına Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi denilen “tek adam” rejimidir.
Krizle gelen, kaosla yerleşen,
Sürekli olarak da yeni kriz ve kaoslarla vatandaşı kutuplaştıran bu iktidar,
Varlığını ve devamlılığını da buna borçludur.
Devletin bekasını, milletin refahını bunun için kurban etmiştir.
Muhtaç kılmak için yoksulluğu yaratıp sürdürürken,
Tabi kılmak için de korkuyu yaratıp sürdürür.
8 yıl önce, 15 Temmuz şartlarına sığındılar.
OHAL’i kendilerine hem kılıç hem de kalkan yaptılar.
Teşebbüs aşamasında kalmış bir darbeyi
Düşünceden eyleme geçirmeyi başardılar.
Mühürsüz zarfları, geçerli kabul ettirip,
Buna da utanmadan “milli irade” dediler.
8 yıldır, devleti kurumlarıyla birlikte çürüttüler,
8 yıldır, yandaşlarını kayırıp semirttiler,
Türk milletini de zayıflatıp ezdiler.
8 yıldır, Türk milletinin anasından emdiği helal sütü burunlarından getirdiler.
En çok da gençlerimizi!
Gençlerimiz, umutsuzluk ve kaygı içerisinde,
Bıçak kemiğe dayanmış halde hayata tutunmaya çalışıyorlar.
Vatanlarında kalmaya, vatana faydalı olmaya uğraşıyorlar.
Dimdik duruyorlar, itiraz ediyorlar,
Korkunun üzerine üzerine yürüyor, susmuyorlar!
Onlar,
Umutlarını yeniden fethetmeye çabalıyorlar.
Ellerinde Türk bayraklarıyla,
Akıllarında Mustafa Kemal,
Geleceklerinin kurtuluş mücadelesini veriyorlar.
Cumhuriyeti emanet bildikleri,
Adaletsizliğe karşı dilsiz şeytanlar olmadıkları için,
Anayasal haklarını kullanıp,
Haklı itirazlarını haykırdıkları için,
Haksız ve hukuksuz şekilde tutuklanan gençlerimizi tekrar selamlıyorum!
Ailelerine, okullarına, arkadaşlarına bir an önce kavuşmaları için,
Onlardan aldığımız ilhamla mücadelemize devam ediyoruz!
Kıymetli dava arkadaşlarım;
Anayasal hak diyoruz ya,
Aslında bütün mesele burada başlıyor.
Anayasayı “heybesine” atıp sarayın mahzenlerinde saklayanlar için,
Elbette böyle bir hak mevzu bahis değildir.
Böyle bir rejimde demokrasiden söz etmek de mümkün değildir.
Yasamanın işlevsizleştirildiği,
Seçim kanununun iktidar ve ortaklarına hizmet ettiği bir sistemde,
Demokrasi çoktan bu toprakları terk etmiştir.
Bunun tek panzehri ise “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” tezimizdir.
Parlamenter sistem,
Kuvvetlerin birbirinden ayrıldığı, milli iradenin güçlendiği,
Devletin ve kamu idaresinin keyfiyetten arındırılıp kurallara bağlandığı bir sistemdir.
Ve bu sistemin tek kriteri,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup olmadığınızdır.
Doğulunun batılının, kuzeylinin güneylinin,
Kadının erkeğin, yaşlının gencin,
Hiç kimsenin vatandaş olmak,
Yurttaş olmak dışında başka bir kimliğe ihtiyaç duymadığı sistemdir.
Hukukun, adaletin ve özgürlüğün hakim olduğu,
Her bir vatandaşın bu devlette hak ve pay sahibi olduğu,
Kamuda yer ve yetki teminatının mevcut ve değiştirilemez olduğu bir sistemdir.
Türkiye’nin her geçen şahsileşen,
Şahsileşirken de şahsiyetsizleştiren tek adam rejiminden kurtarılması şarttır.
23 Nisan’da, kuruluşunun 105. yılını kutlayacağımız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tek ve gerçek gündemi bu olmalıdır.
Mevcut sistemin kanıksanmasına vesile olmaktan başka hiçbir işe yaramayan arayışlarla zaman kaybetmenin anlamı yoktur.
İhtiyaç duyduğumuz şey,
İlkede, tavırda ve amaçta ortak hareket edecek bütünleşik muhalefet anlayışıdır.
Dilde, fikirde, işte birlik gerekmektedir.
Dilimiz adalet,
Fikrimiz hürriyet,
İşimiz ise Cumhuriyet’tir!
Türk milletine giydirilen bu deli gömleğini hep birlikte yırtıp atacağız.
Bu şerefli, şahsiyetli ve yüksek seciyeli millet için,
Milletimizin hak ettiği yönetim biçimini, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi yeniden imar ve inşa edeceğiz.
Değerli dava arkadaşlarım ve aziz milletim;
Bugün adaletsizlik, kimlik ayırt etmiyor.
Ekrem İmamoğlu da tutuklu, Ümit Özdağ da tutuklu.
Can Atalay da tutuklu, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala da.
Hak aramaktan daha çok, haksızlığa karşı çıktıkları için yollara düşen gençlerimiz de tutuklu.
Adaletsizliğe karşı çıkmak için kapımıza dayanmasını bekleyemeyiz.
Hakkın ve hukukun her zaman savunucusu olmak zorundayız.
Bakın, eşitsizlik de kimlik ayırt etmiyor
Diyarbakır okulları da sabunsuz, Ankara okulları da…
Edirne hastanelerinde de kuyruk var,
Siirt hastanelerinde de.
Yozgat esnafı da batık
Ağrı esnafı da batık.
Türkiye batık haldedir.
Yoksulluk da kimlik ayırt etmiyor,
Kürt de yoksul, Türkmen de yoksuldur.
Alevi köyünde de hasat yoktur,
Sünni köyünde de yoktur.
Türkiye, bereketini kaybetmiştir.
Demokrasiye özlem, kimlik ayırt etmiyor.
İstanbul’a da kayyum var, Hakkâri’ye de kayyum var.
Çünkü Türkiye’de bir kayyum rejimi var.
Esaret kimlik ayırt etmiyor
Hürriyet diyen, adalet diyen, eşitlik diyen,
Her şehrin çocuğu tutukludur,
Çünkü Türkiye tutukludur!
İktidar sahiplerine sesleniyorum:
Yoklukta eşitlediniz.
Yoksullukta, adaletsizlikte eşitlediniz.
Beyler siz, bizi aslında bir yıkımda eşitlediniz.
İşte bu yüzden Cumhuriyet diyorum!
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyorum!
Kimse saraylara yamanmak zorunda kalmasın diye.
Kimse 90 yaşındaki ninesini iktidar partisine üye yapmak zorunda kalmasın diye.
Kimse, hastane köşelerinde ölümle pençeleşen hastası için,
İktidar partisi milletvekiline yalvarmasın diye bu tek adam sistemini yıkacağız diyorum!
İşte bu yüzden adalet diyorum!
(Çünkü bir ömürdür peşindeyim…)
Adalet deyince, kimsenin aklına mahkeme binaları,
Hapishane köşeleri gelmesin istiyorum!
Adalet deyince,
Akla mülakatlarda hak yedirmeyen bir devlet,
Hak yiyemeyen iktidarlar gelsin istiyorum
İşte bu yüzden Hürriyet diyorum
(kardeşlik buradan gelir, inanıyorum)
Konuşan Türkiye istiyorum!
Türkiye konuştukça zincirlerini kıracak
Bu gençler dünyaya imrenerek değil,
Dünya gençlerimize gıptayla bakacak, biliyorum!
İşte bu yüzden eşitlik diyorum
(Çünkü adım gibi biliyorum!)
Kimsenin kimseye üstünlüğü
Kimsenin kanundan üstünlüğü
Kanunların da kimseye istisnası olmasın istiyorum.
Şimdi bize;
Milletiyle harp edenler barış getirecek, biat edin diyorlar.
Eli kanlı katiller, demokrasiyi inşa edecek, alkışlayın diyorlar.
Vatanı bölenler, Türkiye’yi büyütecek, onaylayın diyorlar.
Deveye sormuşlar, boynun neden eğri?
Nerem doğru ki?
Şu işe bakar mısınız?
Memleketin düşmanına düşman olduğunu söylemek bile
Halkı kin ve düşmanlığa sevk olmuş!
Dostu düşman, düşmanı dost biliyorlar.
En çok teröristlerle, lobilerle, diktatörlerle kol kolalar,
En çok kendi milletine düşman,
En çok Türk gençlerine düşmanlar!
Soruyorlar;
Erdoğan’a neden tek adam diyorsunuz?
Biz demiyoruz, kendisi diyor.
Ekonomistim diyor, sadakaya muhtaç ediyor,
Savcıyım diyor, dilediğine suç uyduruyor,
Başkomutanım diyor, muhalefeti tehdit ediyor,
İl tarım müdüründen,
Bakana, valiye kadar herkesin atamasını kendisi yapıyor.
Ama hiçbir işten sorumlu olmuyor, bedel ödemiyor, millete hesap vermiyor.
Adımları o atıyor, sonuçlarına biz katlanıyoruz.
Sonuç, ekonomi, bir yıkıntıdır.
Artık ekonomi diye cümleye başladığınızda,
Milletimiz, yine ne oldu ne olacak diye bakmaktadır.
Çok da uzaklarda değil,
Başkentimizde, Ankara’nın göbeğinde
Adalet Bakanlığı İş Yurtları Kurumu Satış Mağazası önünde
Ucuz yumurta almak için sıra bekleyen emekli vatandaşımız aynen şu ifadeleri kullanmıştır:
“İki saattir kuyrukta bekliyoruz.
Buradan çıkıp Halk Ekmek’ten ekmek alacağım.
Sonra da Başkent Market’e gidip bulursam et alacağım.
Hayat böyle geçiyor. Verdikleri parayla bizi bu sırada bekletenler utansın…”
Acaba utanır mısın Recep Tayyip Erdoğan?
Yok! Utanmazsın! Umurunda bile olmaz!
Milletin kursağından geçmeyenler,
Senin rant şebekelerinin banka hesaplarındadır…
Millet açtır,
Çünkü, tarım bir yıkıntıdır.
Bugün bir zirai don felaketi yaşayan Anadolu’nun bereketli tarlaları,
Bahçeleri, ovaları, seraları
23 yıldır gün yüzü görmemiş, felaketten kurtulmamıştır.
Çiftçi kredilerini yandaşlara avanta dağıtan sistem,
Tarım destekleme fonlarını iç eden sistem,
Traktör mazotuyla, lüks ciplerin mazotunu aynı vergiyle satan sistem
İş, desteğe gelince, görmez, duymaz, bilmez…
Çünkü, bürokrasi bir yıkıntıdır.
Kurullar, bakanlıklar, danışmanlar, ajanslar,
Bir yanda devlet, kurumlarıyla etkisiz ve yetkisizleştirilirken,
Diğer yanda saraydaki danışmanlar kendini devlet zannetmektedir.
Daire başkanları genel müdürlük,
Genel müdürler bakan yardımcılığı için
Bakan yardımcılıları ise bakan olmak için her türlü kumpasın içindedir.
Dertleri millete hizmet değil, tayin eden makama biattır!
Çünkü “Devlet” aklı dedikleri şey bir yıkıntıdır.
Bu yıkıntının Cumhurbaşkanlığı kurullarındaki sebep ve sonuçlarına bakalım,
Öyle üyeler arasında öyle isimler vardır ki ibretliktir.
“Dolar 3 lirayı geçerse yüzüme tükürün” diyen zat,
Dolar 38 TL olduğu gün
Erdoğan imzası ile yeniden kurul üyesi atanmıştır.
Hatay depremi sebebiyle yapılan yardımlara ilişkin ödül töreninde
“En çok yardımı ben yaptım” diye böbürlenen zat,
Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nden politika üyeliğine terfi ettirilmiştir.
Bakanlık yaptığı dönemde bir vakıfta ortaya çıkan çocuk istismarını
“Bir kereden bir şey olmaz” diyen zat
Yine Erdoğan imzası ile Sağlık Politikaları Kurulu Üyesi yapılmıştır;
Kebabı dört haneli rakamlarla satan bir arkadaş var,
Tarım Politikaları Kurulu Üyesi’dir.
Yahu hepsini geçtim,
Dört haneli rakamlarla kebap satan adamı, medya fenomenini
Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi yaptılar.
Özelliği ne?
Beylerin bol soslu kebaplarını hazırlıyor, TRT’de program yapıyor.
Başka da bir özelliği yok.
Peki, aynı ciddiyetle sorayım;
Adana’nın tablacıların ne eksiği vardı?
İzmir’in söğüşçülerinin,
Antep’in kebapçılarının,
Siirt’in büryancılarının,
Van’ın kahvaltıcılarının,
Konyalı etli ekmekçilerin,
Ankara’nın dönercilerinin,
Karadeniz pidecilerinin,
Mersin’in tantunicilerinin,
Tekirdağ’ın köftecilerinin,
Edirne’nin ciğercilerinin ne eksiği vardı da bugüne kadar aklınıza gelmedi?
Üstelik senin üyeler milleti aç bırakan politikaların mucidi, bunlar memleketi doyuruyor.
7 yılda personel sayısı en az ikiye katlanmış
Maaşları 10’a katlanmış
Saray bütçesi ise belki 100’e katlanmış…
Emekliye bayram ikramiyesi farkı olan 1.000 TL’yi
Bayramdan 5 gün sonra zorla ödeyen iktidar;
Konu saray ve yandaşları olunca ne tasarruf düşünmekte ne israf aklına gelmektedir.
Konu emekliye, çalışana, işçiye, memura gelince
israfı- tasarruf tedbirlerini ağzından düşürmeyen İngiliz Mehmet;
Bu politika kurullarına lafın var mıdır?
Senin yoktur ama ben söyleyeyim,
Hazine, yıkıntıdır!
23 yıldır yağmalana yağmalanarak kurutulmuştur.
Eğitim bir yıkıntıdır, belki yıkıntıların en büyüğüdür, en acısıdır!
23 yılda 9; son 8 yılda 4 bakan değişmiştir!
Hepsi kendi hesaplarınca bir şeyleri değiştirmeye,
Kendilerine yakın gruplara kıyak yapmaya uğraşmıştır.
Devletin anayasal görevi olan, eşit ve parasız eğitim imkanı ortadan kalkmıştır.
Milli eğitim, gayrı milli meczup zihinlerin deneme tahtasına çevrilmiştir.
Öğrencileri öğretmenlerinden
Öğretmenleri öğrencilerinden, okullarından kopartıyorsunuz!
Güya norm kadro diye öğretmenleri sürgün ediyorsunuz.
Okulları temizlemekten acizsiniz!
Tüm beceriksizliklerin yetmiyor, bir de bunu dönemin ortasında yapıyorsun
Kendi işinin dışında her işe burnunu ve dilini sokmaya mahir bakan Yusuf Tekin!
Sana diyorum!
Yıllarca Milli Eğitim Bakanlığı’nda müsteşarlık yaptın
Öğretmenlerin ve memurların senden nefret etmesiyle meşhursun.
Müsteşarlığın bittiğinde, tüm milli eğitim camiası oh demişti,
Reisin seni yine milli eğitimin başına bela etti.
Ajandanı biliyoruz, “biz onlara STK” diyoruz dediklerini de biliyoruz!
Ne kadar dinden bihaber din bezirganı varsa
Okulları paylaştırıyor, kadrolar dağıtıyorsun!
Ama sana liseliler cevap veriyor
Cumhuriyet’in pırlanta gibi ayakta kalan güzide liseleri cevap veriyor
Taş mektepliler, Trabzon Liseliler, İzmir Atatürk Liseliler,
Maarifliler, cevap veriyor
Kaybedeceksiniz, kaybedeceksiniz, kaybedeceksiniz!
Üniversitelere ise ayrı bir başlık açmak gerekir.
Üniversiteyi, dört duvar, bir tahta, bir hocadan ibaret zanneden iktidar için,
Şu kadar yılda şu kadar üniversite açtık demekten daha önemli bir şey yoktur.
Çünkü onlar için üniversite, en başta yapılacak yeni inşaat ihaleleridir,
Kantin ihaleleridir, ofis ve sarf malzemesi ihaleleridir.
Sonra da dört yıl daha işsizlik istatistiklerine girmeyecek gençlerimizdir.
Bugün sokaklarda umutsuzluk çemberini kırmaya çalışan gençlerimiz
İşte en başta buna itiraz etmektedirler.
Ahlak ayrı bir yıkıntıdır…
Bugün televizyonlarda görülenler, konuşulanlar
İşte asıl bunlar sebep değil, sonuçtur.
Rahmetli Demirel’in dediği gibi sonuçtur
Enflasyon, ahlakı bozar, toplumu çürütür.
Bugün yaşadığımız şey budur.
Ezcümle siz,
Felaketlerin iktidarısınız
Duymaktan, anlamaktan, ar etmekten
Fersah fersah uzaksınız!
Kulaklarınız var duymuyor,
Gözleriniz var görmüyorsunuz!
İşte tek adamlığınız, sisteminiz ve sonuçları…
Söyleyene değil, yapana kızın!
Bize değil, kendinize kızın!
Ve en çok da size oy verenlerden af dileyin!
Milyonlarca, iyi niyetli Anadolu insanından
Dini, milli, vicdani ve ahlaki hassasiyetleri olan o insanlardan özür dileyin!
En çok bu yüzden nedamet getirin!
23 yıl önce vicdansızlık değil, vicdan kazandı dediniz.
Ahlak kazandı, iman kazandı, millet kazandı dediniz!
Çeyrek asırlık eseriniz bu mudur?
Siz o insanlar bunu sormuyor mu zannediyorsunuz?
Bunu görmüyor mu zannediyorsunuz?
Bundan memnun mu zannediyorsunuz?
Yaşananlardan mutlular mı zannediyorsunuz?
28 Şubat’tan daha vesayetçi,
12 Eylül’den daha vicdansız,
Tek partiden daha tekçi olmak mıydı davanız?
Bitti mi? Bitmedi.
İslam davanız, ümmet davanız vardı.
2003’te Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte 2 milyon Müslüman öldü.
14 yıl boyunca taraf olduğunuz Suriye iç savaşında
600 bin insanın ölümüne,10 milyondan fazla insanın yurdundan edilmesine seyirci kaldınız.
Gazze’nin neredeyse haritadan silinmesine bakarkör olmak,
Buradan nemalanmak, kendi küçük ve insafsız ajandalarınızı hayata geçirmek miydi hesabınız.
Mısır seferinde “Ben Müslümanım” diyen Napolyon kadar Müslümansınız
Şam’da “Müslüman dostuyum” diyen Kayzer kadar Müslüman dostusunuz
Erdoğan sana diyorum,
Sana diyorum çünkü sen,
Maaşlı sosyal medya trollerini
Avantalı tv gediklilerini,
Etrafında ihale kovalayan şakşakçılarını
Milli irade zanneden bir şaşkınlıktan muzdaripsin.
Koltuğundan asla kalkmamayı davası ile ikame etmiş
Korkutarak saygı, lütfederek sevgi,
Sindirerek vefa elde edeceğini zannedecek kadar
Pusulasını yitirmiş bir haldesin.
Ve o şaşmış pusula ile
Sürekli gemi zannettiğin Türkiye’yi
Bilinmez sularda savurup duruyorsun.
Süslü forumlar düzenleyerek
Pazarlamacılık yapıyorsun.
Asırlardır emperyalizmin temel amacı değişmemiştir,
Toplumları böl, parçala, yönet!
Yaptığın yanlış işlerle, attığın şuursuz adımlarla,
Türkiye düşmanlarının asırlık oyunlarına alet oluyorsun.
Cihattan hicrete,
Hicretten tehcire dümen kırıyorsun!
Galon başı aldığın komisyonla,
Mermi başı Gazzeli katleden İsrail’in taşeronluğuna soyunuyorsun!
Biz Irak Türkmenleri dedikçe, Barzan ağalarını müttefik alıyorsun.
Biz Suriye Türkmenleri dedikçe,
Kravat taktığın teröristlerle Kürdistan pazarlığı yapıyorsun!
Günler geçiyor ve fotoğraf albümü genişliyor,
Artık bu pazarlığı da sarayına taşıyorsun.
Ortada ulaklar, kenarlarda kulaklar
İmralı’da pişeni, sarayda servis edip,
Tüm mutfak ekibiyle fotoğraflar veriyorsun.!
Büyük Türk milleti bu fotoğrafı iyi tanısın,
Bu fotoğraf,
Sözde silah bırakma masalının hakikatidir!
Bu hakikat, gedikli teröristleri PKK’dan emekli edip,
Suriye’deki teröristanın ebeliğini yaptırmaktır.
Türkmeneli düşmanları!
Yörük sırtından kurban kesmek isteyenler!
Size sesleniyorum!
Kimin vatanını kime kurban veriyorsunuz?
Bu kandan elinizi yıkayıp kurtulamazsınız
Elinizdeki kan, Cumhuriyet’in kanıdır!
O kan, namus, şeref ve irfan kanıdır!
Türk yurduna Moğollar geldi,
Biz geri aldık!
Haçlılar geldi,
Biz geri aldık
Rus geldi, Yunan geldi, Fransız, İtalyan işgal etti.
Biz geri aldık.
İngiliz gasp etti, biz geri aldık.
Ey Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanları, size söylüyorum:
“Ecdâdımızın heybeti ma’rûf-i cihândır.
Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır.”
Sizden de alacağız!
Sizden de alacağız!
Sizden de alacağız!
Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı Fidan Gül adliyeye sevk edildi