39,3663$% 0.37
45,6429€% 0.81
53,5572£% 0.65
4.304,50%-0,54
7.059,00%1,19
3.404,10%-0,75
9.350,01%0,41
฿%
$%
Gelecek güzel günlerin gerçekleşmesi için mücadele eden evlatlarıyla omuz omuza durup, hayatın hakkını vererek yaşamış bütün babaların günü kutlu olsun.
Toplumsal tarihin kronolojisi tutulabilir ama tarih, ders almasını bilenler için önemli bir tecrübe birikimi sunar bize. Ve hayat, tren kompartımanları gibi birbirinden izole değil; tam tersine neyin nerede başlayıp nasıl sonuçlandığını bilebilmek için kuyumcu titizliği gerektirecek kadar karmaşık bir süreçtir.
Hatırlayın; başını Akşener, Özdağ ve Ogan’ın çektiği muhalifler yeteri kadar imza toplamış, Bahçeli’nin yapılmasını istemediği olağanüstü MHP Kurultayı 19 Haziran 2016’da gerçekleşmişti.
Bahçeli ekibi, bu kurultayı, “Tarla Kurultayı” olarak isimlendirmişti. İptal edilmesi için dava açılmış, dava bir yıl sürmüştü.
Mahkeme süreci devam ederken, Bahçeli, “Cumhurbaşkanı, yasal ve anayasal sınırlara çekilmeyecekse, fiili duruma hukuki boyut kazandırılmalıdır” diyerek, işaret vermiş; başta iktidar olmak üzere herkes, o işareti, “madem Erdoğan anayasaya uymuyor, o zaman anayasayı Erdoğan’a uyduralım” şeklinde anlamıştı.
Sonrası göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşmiş; MHP, o referandumda evet demişti. Tesadüfe bakın ki yargı süreci de, referandumdan sonra MHP’nin lehine sonuçlanmıştı.
Akşener’in ifadesiyle “700 delegenin iradesi yok sayılmış, 10 dakikada verilecek bir karar için bir yıl beklenmişti”.
Halkın İradesini Kim Teslim Alabilir?
Böylece, Demokritos’un, “evrende var olan her şey rastlantı ve zorunluluğun ürünüdür” dediği şey, bir kez daha hayat bulmuştu.
Aynı “rastlantı” ve aynı “zorunluluk”, bu kez CHP’yi “terbiye etmek” üzere harekete geçmiş bulunuyor.
Hiç kuşkusuz, başka partiler gibi arka odalarda yazılmış senaryolar sonucu kurulmuş bir parti değil CHP. Önümüzdeki hafta 106. Yıldönümünü anacağımız Amasya Genelgesi’nin izinde ve Sivas Kongresi’nde alınmış kararların sonucu kurulmuş bir partidir. Dolayısıyla strateji oyunlarındaki gibi kolaylıkla “alt edilecek” bir parti değildir.
Mücadelenin içinde şekil almış böyle bir parti, kolay kolay teslim alınamaz.
Bununla birlikte tarih bize gösterir ki nice alt edilemez görünen güçler, hiç beklemedikleri yerden aldıkları darbelerle alt edilebilir; bir anlık hata, koskoca bir tarihin gidişatını değiştirebilir. Bu nedenledir ki birkaç yazıdır; CHP’nin “titreyip kendisine dönmesi” gerektiğini yazıyorum.
Neden mi?
Çünkü CHP kendine gelmeden, Türkiye’nin içine düştüğü bu kaostan çıkması olanaksız görünüyor.
CHP’de, okları birbirine yöneltmiş taraflar olduğunu; tarafların simge isimleri değilse bile onlar adına konuşanların birbirlerine “ağır laflar” ettiğini biliyoruz.
Taraf olmak, kolay; aslolan, nesnel olabilmektir. Gerçeğin bir tarafını öne çıkartıp, diğer taraflarını gizlemek, kimseye bir şey kazandırmaz.
Körün fili tarifinden vazgeçilmeli; gerçek olduğu gibi kabul edilmelidir. Hakikat can sıkıcıdır ama Nazım’ın dizeleştirdiği gibi “hakikat çok taraflıdır”; o tarafların tümünü görmeden geleceği kazanmak olanaksızdır.
Şu dizeler de Nazım’dan:
“Bende bir sebep vardı, bir de hakikat.
Sende yalnız sebep var.”
“Sebepler” de önemli ama “hakikat” yabana atılamaz.
Nedir o hakikat?
İktidarın, karşısında güçlü bir CHP istemediği… Çünkü Türkiye’nin “putinvari” bir iktidara teslim olmasını engelleyecek en büyük güç CHP’dir.
Birlikten Kuvvet Doğar
Bu gerçeğin ışığında yazmıştım; önce “Durun, Siz Kardeşsiniz” ve ardından “Siz Hala Kardeşsiniz” başlıklı yazılarımı.
Kimdir bu “kardeşler”?
Mevcut Genel Başkan Özgür Özel ile önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu.
Geçen yazılarımda, “bu iki isim, birbirlerine omuz vermeli ve CHP’yi, iktidarın içine ittiği kaostan kurtarmalıdırlar.”
Görünen o ki, “dil, ağrıyan dişe değmiş”.
Tarafların, çekildikleri “sütre gerisi”nden çıkıp, birbirlerini ziyaret etme gereğini duymuş olmaları sevindiricidir. Kılıçdaroğlu’nun, İmamoğlu’nu ziyaret etmesi, bunun işaretidir.
Mücadelenin içinde kurulmuş CHP’yi, yargı sarmalından birlikte kurtarıp, yeniden Türkiye’yi daha güzel bir geleceğe hazırlamak için şimdi sıra Özel’in, Kılıçdaroğlu ile bir araya gelmesini sağlayacak adımın atılmasındadır. Değil mi ki “birlikten kuvvet doğar”.
Atılabilir mi?
Elbette atılabilir; çünkü o adımın potansiyeli CHP’nin genlerinde var. Hatırlayın; CHP’nin kurucusu Atatürk, gösterdiği liderlik ile Conkbayırı’nda cephaneleri bittiği için kaçışan askerlerin yol açtığı kaostan bir kahramanlık destanı çıkartmıştı.
Biliyorsunuz; Atatürk, “cephanemiz kalmadı’, diyerek kaçışan askerlere, “cephanemiz yoksa süngümüz var, süngü tak” diye emir vermiş ve “ölmeyi emrediyorum” diyerek de ne kadar kararlı olduğunu göstermişti.
Sonrasını biliyoruz.
Tarihe Çanakkale Zaferi olarak geçen öykü, böyle başlamıştı. Geleceğin Türkiye’si de bu kaostan çıkabilir. Bunun için CHP’nin ve özellikle simgesel isimlerin yapmaları gereken şey, “meseleyi çabuk kavramak, hızla karar vermek, sorumluluğu üstüne almaktan çekinmemek”tir.
İhtiyaç budur; bu ihtiyaç, CHP’yi titretip, kendine döndürecek kadar elzemdir.
Yüksel IŞIK
Ankara’nın Trafik Problemleri: Nedenleri ve Çözüm Yolları
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.