DOLAR

39,6816$% 0.18

EURO

45,7521% 0.12

STERLİN

53,5386£% 0.32

GRAM ALTIN

4.299,77%0,21

ÇEYREK ALTIN

7.062,00%-0,35

ONS

3.373,03%0,11

BİST100

9.168,38%0,73

BİTCOİN

฿%

TETHER

$%

Ankara AÇIK 29°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • Tivi 6
  • Genel
  • Türk atasözlerinde kadın: Övgü mü yük mü?

Türk atasözlerinde kadın: Övgü mü yük mü?

Bir toplumun değerlerini, hayata bakışını ve özellikle kadın ile erkek rollerine dair kabullerini anlamak istiyorsanız; yalnızca yazılı kaynaklara değil, halkın dilinden dökülen atasözlerine de kulak vermelisiniz.

Çünkü atasözleri; yüzyılların birikimiyle süzülerek gelen ortak düşünce kalıplarını, toplumsal beklentileri ve kültürel kodları taşıyan önemli izler barındırır. Türk atasözleri bu anlamda oldukça zengin bir kültürel miras sunar.

Özellikle kadına dair bu sözlerde, kimi zaman övgü, kimi zaman ise sınırlayıcı bakış açıları öne çıkar. Dikkatle incelendiğinde görüyoruz ki, kadına yönelik olumlu değerlendirmeler bile çoğu zaman belirli koşullara bağlanır. “Kadın vardır vezir eder; kadın vardır rezil eder” ve “Avradı bet olanın sakalı erken ağarır” daki gibi iyi bir eş, “Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz” daki gibi fedakar bir anne ya da “İyi gelin kaynana kapısında biter” deki gibi itaatkar bir gelin olduğu sürece değer gören kadın imgesi, toplumun beklentileriyle örtüşen bir çerçevede tanımlanmıştır.

Oysa tarihsel olarak baktığımızda, özellikle İslamiyet öncesi dönemde Türk kadını güçlü, özgür ve toplumda söz sahibi bir figür olarak karşımıza çıkar. Ata binen, savaşta erkeğiyle omuz omuza mücadele eden kadınlar önemli bir yer tutar. Bu kadınlar sadece ailenin değil, toplumun da yön veren bireyleri olarak yüceltilir. Dövülmesi, hor görülmesi, itilip kakılması Türk kültüründe olması mümkün olmayan kavramlar olarak Dede Korkut hikayelerinde bile karşımıza çıkmaktadır.

ad826x90

Ama her durumda kaynaklarda yer alan ibarelere göre İslamiyet öncesi ve sonrası kadın, tek başına ve kendi adına toplum içerisinde var olamazdı. Bağlı olduğu erkeğin yaşama alanı içerisinde kendini gerçekleştirip üretebilirdi. Bir de şu vardı ki; Türk atasözlerinde kadını hayattaki konumuna göre nitelemek için başlıca şu kelimeler kullanılırdı: Kız, kadın, avrat, karı, hanım, hatun, yâr, güzel, dişi, dilber. Nikâhlı kadın anlamına gelen Arapça ‘zevce’ kelimesi ve yine Arapça karı koca manasına gelen ‘zevc’ ise atasözlerimizde hiç kullanılmamıştır.

Zamanla farklı kültürel etkilerle birlikte bu güçlü kadın figürünün yerini daha pasif, daha geri planda kalan ve ”namus’ algısı neticesinde kabul edilen değer yargılarına göre aşağılanmaya başlanan bir kadın anlayışının aldığı görülmektedir. “Tarlayı düz, kadını kız al”, “On beşindeki kız ya erde, ya yerde”, “İyi ipek kendini kırdırmaz, iyi kadın kendini dövdürmez” atasözlerindeki gibi…

Bazen de kadının karar alma becerileri sorgulanır, erkeğin denetiminde olması gerektiği düşünülür. Ne yazık ki, bu sözlerin bir kısmı kadına yönelik olumsuz yargıları, hatta zaman zaman şiddeti meşrulaştıran ifadelere dönüşebilmektedir. Dilimizde yer alan bazı küfürlerin kadına ve onun kadınlığına yönelik olması da bu zihinsel yapının dildeki izlerini açıkça gösterir.

İşte tam bu  noktada “Kadını ar zapt etmez, er zapt eder” cilere karşı “Kadını erkek değil, ar ve namusu korur” cular göğüs kabartanlardır. Siz söyleyin o halde; “Arslan dişisine bakar da kuvvet alır” a göre, “Erkek arslan arslan da dişi arslan, arslan değil mi?”

ad826x90

Gelelim ‘annelik’e… Atasözlerinde de her zaman kutsal bir konumda yer almıştır. Çünkü anne şefkatin, sabrın ve fedakârlığın sembolü olurken bilhassa kız çocukları için “Anasına bak, kızını al, kenarına bak, bezini al” ya da “Kız anadan öğrenir sofra düzmeyi, er atadan öğrenir sıra gezmeyi” atasözlerinde olduğu gibi toplum içerisinde bir rol modeldir. Ne var ki bu rol modellik potansiyel olmasına rağmen kendini gerçekleştirme yerine, kişiliğini bastırma üzerine kurulmuştur. Diğer durumda ise, eğer bir kadının çocuğu yoksa “Çocuksuz kadın meyvesiz ağaca benzer” ken çocuklu ve dul kalmış bir kadınsa “Çocuklu kadın, kargalı çınar” dır.

Özellikle üvey annelere yönelik, çocuklara kötü davranılmaması hatta tam aksine bağra basılmasının elzem olduğunu vurgulayan, kadınlara nasıl anne olunması konusunda tavsiye ve musibetler sonucunda gözdağı veren mesajlar mevcuttur. Bu mesajları önemsemeyen için “Üvey anadan medet uman, gölgeye yoğurt serer” denme ihtimali çok yüksektir.

Kadının toplum içindeki yeri zamanla “Her kadın evinin hem hanımı hem halayığıdır” atasözündeki gibi çoğunlukla bir başkasına (eşine, ailesine, çocuklarına) hizmet etme rolüyle tanımlanmasından ötürü birey olarak varlığı gölgede kalmıştır. Fakat ne mutlu bizlere ki tüm gölgelere rağmen “Evin direği erkek, duvarı kadındır” düşüncesiyle saç okşayıp “Evi yapan avrat, yurdu şen yapan devlet” diyerek eşinin yüzünü güldüren, gönlünde nice aydınlıklar barındıran ataların sözlerini de duydu bu topraklar…

Unutmamak gerekir ki; kültürel ögeler yaşayan diğer bir deyişle sürekli dönüşen yapılar; atasözleri ise zamanın ruhunu yansıtan ifadelerdir. Her söz, toplumsal bir görüşün izlerini taşır…

Bizler de yeni kuşaklara daha eşitlikçi, daha duyarlı bir bakış açısı kazandırmak istiyorsak kullandığımız dilin gücü için doğru değerlendirmelerde bulunmalıyız.

Kadın, sadece birinin annesi, eşi ya da kızı olmanın ötesinde, önce kendi varlığıyla toplumda yer bulmalıdır. İşte tam da bu noktada duygu ve düşüncelerini heybesine koyup hayallerini kendisine rehber edinerek yoluna bakmaya çalışan kadınlar, geçmişten gelen kalıpları sorgulayıp yeniden şekillendirmeye çoktan başladı bile…

Unutmayın ki bir toplumun olgulara dair bakış açısı değiştikçe özümsedikleri sözler de  değişir. Tek yapmamız gereken ise bu değişimin yönünü hep birlikte belirleme başarısını elde edebilmektir…

Gamze KÖKSAL

ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

İmamoğlu’na yönelik MASAK raporunda 14 milyon TL’lik para transferi

HIZLI YORUM YAP