TBMM Başkanı Kurtulmuş: “Terörsüz Türkiye hedefi, TBMM’deki siyasi partilerin ortak tavrıyla çözümlenecektir” | Tivi 6Tivi 6

10 March 2025 - 19:39

TBMM Başkanı Kurtulmuş: “Terörsüz Türkiye hedefi, TBMM’deki siyasi partilerin ortak tavrıyla çözümlenecektir”

TBMM Başkanı Kurtulmuş: “Terörsüz Türkiye hedefi, TBMM’deki siyasi partilerin ortak tavrıyla çözümlenecektir”
Son Güncelleme :

10 Mart 2025 - 17:16

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş medya kuruluşlarının Genel Yayın Yönetmenleriyle iftar programında bir araya geldi. Terörsüz Türkiye hedefi ile ilgili konuşan Kurtulmuş “TBMM, Türkiye’nin bütün sorunlarının çözüm yeridir” dedi.

Türkiye’nin de dünyanın en problemli coğrafyasında yaşadığını anımsatan Kurtulmuş, Türkiye’nin bu önemli geçiş döneminde, eski dönemlerle kıyaslanamayacak kadar hazırlıklı ve daha donanımlı bir şekilde bu sürece dahil olduğunu söyledi. Kurtulmuş, yeni dönemin ortaya çıkardığı bu gelişmelerin, Türkiye için önemli fırsatları getirmesi temennisinde bulundu.

Dünyanın yeni bir düzene doğru evrilmekte olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, sadece son gelişmelerle birlikte değil, uzunca bir süredir artık tek kutuplu dünya sisteminin cari olmayacağını, dünyada yeni birtakım güç merkezleri ve güç denklemlerinin ortaya çıkacağının aşikar olduğunu dile getirdi.

Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Doğal olarak çok daha fazla gerilim, çok daha fazla çatışma, çok daha fazla problemin olduğu olaylarla karşılaşmamıza, dünyanın her bölgesinde hemen hemen büyük sorunların ortaya çıkmasına vesile oldu. Bundan sonraki dönem, Amerika’nın hızla Afganistan’dan çekildiği tarihi dikkate almanın doğru olduğu kanaatindeyim. Tek kutuplu bir dünya olmayacak, çok kutuplu bir dünyaya doğru evriliyoruz. Çok kutupluluk aslında kutuplaşma, polarizasyon, ayrışma anlamında değil; yeni birtakım merkezlerin, bölgelerin ortaya çıkması anlamındadır. Çok kutupluluk dediğimiz şey aslında çok merkezliliktir ” ifadelerini kullandı.

Numan Kurtulmuş, “Türkiye olarak şimdiye kadar karşılaştığımız sorunların tamamında; başta Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail’in 1.5 yılı aşkın bir süredir Filistin’de sürdürdüğü soykırım olmak üzere bölgemizdeki ve dünyadaki sorunlara, en zor şartlarda dahi, diplomasi yoluyla, müzakere yoluyla çözüm üretmeye gayret ettik. Sorunların karşılıklı rızayla çözülmesini prensip olarak kabul ediyoruz ve hep böyle davrandık. Rusya-Ukrayna meselesindeki tavrımız da budur. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü başından itibaren savunduk. Rusya-Ukrayna arasında kalıcı, adil, her iki tarafın da rıza göstereceği bir barışı savunduk. Aynı şekilde İsrail’in saldırganlığı karşısında hep uluslararası hukuka, uluslararası hukukun Filistin halkına vermiş olduğu haklara referans vererek, çözümün uluslararası hukuk çerçevesinde olması gerektiğini savunduk. Bu pozisyonumuz Türkiye’yi birçok konuda haklı noktaya getirmiştir. Bundan sonraki süreçte de bu tavrımızdan, yani ilkeli, müzakereye dayalı dış politika yaklaşımımızdan vazgeçmeden bölgesel ve küresel sorunların çözümüne katkı sunmaya inşallah gayret edeceğiz” dedi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Suriye’de gerçekleşen yeni duruma işaret ederek, Türkiye’nin Suriye’de tavrını ve ilkelerini ortaya koyduğunu; bunun Suriye’nin toprak bütünlüğü, Suriye’de hiçbir terör örgütünün, silahlı örgütün kalmaması, bunların bir tek ulusal silahlı kuvvetler çatısı altında ortaya konulması ve herkesi kapsayan bir sistemin, yeni bir yönetimin kurulması olduğunu anlattı.

Suriye’nin yeni yönetimine de sürekli bu tavsiyelerde bulunduklarını, bu beklentileri ortaya koyduklarını dile getiren Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu süreçte Suriye politikasında devre dışı kaldığını hisseden bazı aktörler, bazı provokasyonlara girişebilirler; bunlara karşı da dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Ümit ediyorum, Suriye söylediğimiz 3 temel prensip çerçevesinde çok kısa süre içerisinde derlenip toparlanır ve yoluna devam eder. Avrupalı muhataplarımıza da bu süreç içerisinde hep şunu söylüyoruz; Suriye’nin kurumsal yapısının güçlendirilmesi, bu çerçevede devletin bütün kurumlarının yeniden gözden geçirilmesi ve özellikle ambargoların bir an evvel kaldırılarak Suriye’nin yeniden inşası en önemli önceliklerden birisidir. Artık ambargonun devam etmemesi gerekir. Yakılmış, yıkılmış şehirler var, altyapının yeniden oluşturulması var. Suriye’nin kurumsal yapısının güçlenmesi için katkıda bulunulması lazım. Suriyeli kardeşlerimize yapacağımız en büyük katkı, onlara demokratik rehberlik yapmaktır. Türkiye bedeli ödenmiş çok güçlü, olgun bir demokrasiye sahiptir. Bu tecrübemizi Suriyeli dostlarımızın da istifadesine sunmak Türkiye’nin vazifesidir ” dedi.

Terörsüz Türkiye hedefine ilişkin düşüncelerini aktaran Kurtulmuş, terörsüz bir Türkiye oluşturma gündeminin olduğuna işaret etti. Kurtulmuş, “40 yıldır başımıza bela olan, 40 bini aşkın insanımızın hayattan koparılmasına neden olan terör belasının Türkiye’nin gündeminden kaldırılması, hatta Orta Doğu’nun gündeminden kaldırılması ve Türkiye’de birliğin, beraberliğin, iç kalenin tahkim edilmesiyle birlikte geniş coğrafyamızda da birlik ve beraberliğin sağlanması zorunludur, akıl bunu gerektirir ” görüşünü paylaştı.

Bir elin silahta, bir elin sandıkta olamayacağına dikkati çeken Kurtulmuş, “Terörle irtibatlı bir siyasete, dünyanın hiçbir yerinde müsaade edilmez. Terörsüz Türkiye istikametindeki adımlar atıldı, İmralı’dan çağrı da geldi. PKK’yla irtibatlı, iltisaklı diğer örgütlerin de tamamen silah bırakmasıyla birlikte Türkiye bu belayı tarihin çöplüğüne atmış olacak ” dedi.

Numan Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şunu iftiharla söylemek isterim ki Türk medyası bu süreçte, terörsüz Türkiye hedefi konusunda, ortak makul bir çizgide durmuştur. Umarım ki siyaset de ortak makul bir çizgide durur ve bunun bir an evvel sonlandırılması için herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirir. Bu, polemik mevzusu yapılacak bir konu değildir. 40 yıldır verdiğimiz şehitler hepimizin ortak şehidi, acılarımız hepimizin ortak acıları ise bu sorunun çözümüyle birlikte kazanım da milletimizin ortak kazanımı olacaktır. Ümit ediyorum, iç ve dış birtakım tahrik unsurlarının devreye girmesine mani olunacaktır ve bu sürecin provoke edilmesine, bu sürecin zehirlenmesine müsaade edilmeden bir an evvel bütünüyle sonuçlar elde edilecektir” dedi.

Terörsüz Türkiye hedefine ilişkin düşüncelerini aktaran Kurtulmuş, terörsüz bir Türkiye oluşturma gündeminin olduğuna işaret etti. Kurtulmuş, “40 yıldır başımıza bela olan, 40 bini aşkın insanımızın hayattan koparılmasına neden olan terör belasının Türkiye’nin gündeminden kaldırılması, hatta Orta Doğu’nun gündeminden kaldırılması ve Türkiye’de birliğin, beraberliğin, iç kalenin tahkim edilmesiyle birlikte geniş coğrafyamızda da birlik ve beraberliğin sağlanması zorunludur, akıl bunu gerektirir ” görüşünü paylaştı.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, “terörsüz Türkiye konusunda inisiyatif alıp Meclis’i gizli oturuma davet edip etmeyeceğine” ilişkin bir soru üzerine, işin başından itibaren aslında meselenin açık olduğunu ve bunun şeffaf bir şekilde yürütüldüğünü belirtti.

Kurtulmuş, “Meclis Başkanı olarak, terörsüz Türkiye görüşmelerinin sonlandırılmasıyla beraber gerçekten sivil bir anayasaya ulaşılabileceğini düşünüp düşünmediği” yönündeki soruyu yanıtlarken, bunu düşündüğünü ve buna inandığını söyledi.

Sürece başlamadan önce partilerin hepsinin seçim beyannamelerini ve parti programlarını incelediğini anımsatan Kurtulmuş, istisnasız hepsinde ya yeni anayasa tabirinin ya da anayasada köklü değişiklik teklifinin olduğunu aktardı. Kurtulmuş, şunları ifade etti:

“Dolayısıyla Türkiye’nin bir anayasa değiştirme ihtiyacı var ki partiler bunu millete teklif ettiler. Anayasanın önce niteliğiyle ilgili tartışmalar, sonra içeriğiyle ilgili tartışmalar yapılacaktır. En nihayetinde de TBMM’de ortak bir yöntem geliştirilecektir” dedi.

‘Gelişmelerin sonucunda 3’üncü Dünya Savaşı riski görüyor musunuz? sorusunu cevaplayan Kurtulmuş, “Aslında uzunca bir süredir üçüncü dünya savaşı çoktan başladı, yani bu bildiğimiz eski klasik savaşlar anlamında bunu görmemek lazım. Ben bunu Başbakan Yardımcısıyken, Hükümet Sözcüsüyken yaptığım bir basın toplantısında söylemiştim. Son 15 yılımızda bütün dünyada çok büyük vekalet savaşları çıktı. Ondan sonra ticaret savaşları. Gücü kullanırım ve karşımdaki herkese diz çöktürürüm diyen olursa kendi başını da belaya sokar, dünyanın da başını belaya sokar” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin dünyadaki siyasi konumunu ve Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle NATO’daki gelişmeleri değerlendiren Kurtulmuş, “Trump’la ilgili bugün bunları konuşuyoruz. Allah ömür verirse bir sene sonra bir araya geldiğimizde bugün konuştuğumuz konuların birçoğu belki hiç konuşulmayacaktır. Yani kanaatimce Sayın Trump el yükseltiyor. Grönland meselesi, Kanada meselesi, Meksika Körfezi meselesi, işte Rusya’ya, Ukrayna’ya karşı yaptıkları şeyler… Bunların hepsi el yükseltme, kendi sınırlarını test etmeye çalışıyor. Ama ben yeni bir dünyanın kurulması derken artık tek bir devletin hegemonyasına bağlı bir dünya sisteminin çok geride kaldığını ifade etmeye çalışıyorum. Eğer askeri güçle bir başarı elde edilmiş olsaydı, 20 sene Afganistan’ı işgal eden Amerika’nın çoktan Afganistan’daki bütün hedeflerine ulaşması gerekirdi ya da Irak’ı işgal eden Amerika’nın Irak’taki, Orta Doğu’daki bütün hedeflerine ulaşması gerekirdi. Afganistan’dan apar topar çekildiler, hatta bütün silahlarını da orada bırakarak çekildiler ve geride de çok ağır bir anti-Amerikan rüzgârı bırakarak çıktılar. Dolayısıyla her şey kendi planladıkları, düşündükleri gibi olmuyor. Tekraren söylüyorum, bunu önümüzdeki günlerde çok daha net göreceğiz ne iki kutuplu dünya ne ondan sonra kurulan tek kutuplu düzen, bunların ikisi de artık geride kaldı, bundan sonra çok kutupluluk-çok merkezlilik olacak. Dünyada yeni güç merkezleri ortaya çıkacak” dedi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, “2007’den bu yana yeni anayasanın gündeme geldiğinin, herkesin yeni anayasa ihtiyacından dem vurduğunun, ancak bir türlü yeni anayasanın oluşturulamadığının” belirtilmesi üzerine, partilerin programlarında, seçim beyannamelerinde anayasanın olduğunu, dolayısıyla partilerin niyetlerinin samimi olduğunu düşündüğünü söyledi. Kurtulmuş, şöyle konuştu:

“Ama Türkiye’de, hep bir odak var olmuştur. Bunlar anayasanın yapılması meselesinin, millete bırakılmayacak bir mesele olduğunu, eğer bir anayasa değişikliği yapmak gerekirse bunun da kendilerinin teklifleri ve tazyikleriyle yapılmasının mümkün olduğunu düşünürler. İşte bu tür demokrasi dışı odaklar, daha açık söyleyeyim, darbenin gölgesinde ya da darbecilerin teklifleriyle anayasanın yapılmasını isterler. Dolayısıyla onlara da fırsat vermeden sivil siyaset bu anayasayı yapsın. Çünkü bir-iki partinin anayasası olmaz. Ortaya konulacak olan metin, bir toplumsal sözleşmedir ve benim gönlümden arzu ettiğim, onu yapmaya çalışıyorum başından itibaren, 400’ü aşkın bir oyla parlamentoda bunun ortak bir metin olarak benimsenmesi, kalıcı bir şekilde sorunu çözecektir” dedi.

‘Ben yaptım oldu devri bitti artık’ sözünüzün üzerine Gazze’de yaşananları nasıl değerlendirirsiniz? sorusuna yanıt veren Kurtulmuş, “Ben İsrail için bütün limitlerin dolduğu kanaatindeyim. Nereden anlıyoruz? Uluslararası Adalet Divanı İsrail’e dokunuyor… Sonuç olur olmaz o ayrı bir şey. Uluslararası Ceza Mahkemesi İsrail’e dokunuyor… Dokunulmaz zannedilen İsrail imajı yerle bir oluyor. Bunun sebebi ne? Bunun ortaya çıkmasının temel nedeni hükümetleri gösterileri yasaklamasına rağmen, Gazze meselesinin başından itibaren başta Batı ülkelerinde yüz binlerce insan sokaklara çıktı ve büyük bir insanlık cephesi oluşturdu. Eğer o insanlık cephesi oluşmasaydı böyle bir sonuç almak mümkün değildi. Ben onun için insanların zihninde, insanların gönlünde İsrail’e verilen bütün payelerin arttık bittiğini, limitlerin dolduğunu, uluslararası alandaki bütün hukuki kuralların da İsrail tarafından yerle bir edildiğini, bunun tahammül edilemez bir noktaya geldiğini düşünüyorum. Bunu söylerken devletler, hükümetler nezdinde söylemiyorum, halklar nezdinde söylüyorum. Ama bir müddet sonra halklarla, hükümetler arasındaki bu farkın da halkların lehine sonuçlanacağına inanıyorum, yani siyasi gidişat ona doğru. Eninde, sonunda artık iki devletli bir çözüm olacak” dedi.

 

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.