38,8226$% -0.05
44,0544€% 0.42
52,1158£% 0.11
4.131,02%0,55
6.799,00%0,19
3.311,46%0,66
9.468,92%-0,47
฿%
$%
21 Mayıs 2025 Çarşamba
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Bu iktidar, Türkiye’nin üzerine düşen çığ gibidir. Yatırımcının satıp-savıp piyasadan çekildiği, parası olanın mevduat faizleriyle geçindiği, parası olmayanın da ‘1 koyup 10 kazanırım’ diye düştüğü tuzakların memleketi oldu Türkiye. İşte bunların ‘Türkiye Yüzyılı’ diye müjdelediği felaketin ayak sesleridir bunlar. Büyük Türk milleti, içeride çökerttikleri devleti, dışarıda büyük güç-müş gibi pazarlamaya çalışan bir siyasal akılla karşı karşıyayız” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında ekonomi ve dış politikadaki gelişmeleri de değerlendirdi. Dervişoğlu, şunları söyledi:
”Memleketin yarısı bu yüzden borç batağında. Bak. Bankalar Birliği geçen hafta kredi borçlarını açıkladı. Rapora göre, sarayın yağma ekonomisi ahtapota dönmüş. O ahtapotun kolları da, cebimize, midemize, boğazımıza yapışmış. Dikkat buyurun; Türkiye’de 42 milyon vatandaşımızın kredi borcu var. Bu ne demek? Nüfusun yarısı demek. Her iki kişiden birinin ağır borç altında inlemesi demek. 86 milyonluk Türkiye’de, her bir vatandaşımıza, 100 bin liranın üzerinde borç düşüyor demek. Her bir vatandaşımız artık 5 asgari ücret tutarında borçlu demek. Bugün vatandaşlarımız, en temel gıda alışverişini dahi kredi kartı ile yapıyor. Çarşıda pazarda para dönmüyor. Üretici dövizden, krediden, finans mekanizmalarından mahrum. Tüketiciyse, kart ve kredi kartının altından nasıl kalkacağını düşünüyor. Bu sadece üretim maliyetlerinden kaynaklı bir batak değildir. Piyasa güvenliği yoktur, öngörülebilirlik yoktur. Bugün malını satan ya da ihraç eden, yarın stoğunu nasıl yerine koyacağını bilemiyor.
Ekonomi, bir faiz döngüsünün içerisine hapis durumda. İş bilmezliklerine yüce kitabımızı, Kuran’ı alet ederek ‘Nas’ dediler, ‘faizi sıfırlıyoruz’ dediler. Bu tezgahla da bir avuç adı meçhul ama meşrebi belli kodamanların banka hesaplarının sonuna, yeni sıfırlar eklediler. Türkiye’yi tefeci sarmalına mahkum ettiler. Rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in işaret ettiği gerçeği yaşıyoruz; ‘Enflasyon sadece ekonomiyi değil, ahlakı da bozar’. Fakat ilginçtir, sebep oldukları enflasyon, önce Türkiye’yi yönetenlerin ahlakını bozdu. Bu savrulma vatandaşa felaket olarak yansıdı. Bugün çoğu sessiz sedasız, pek azı haber olabilen intiharlar yaşanıyor. Geride bıraktıkları mektuplarında hep aynı satırlar ve çaresizlik var. Kumar batağı bugün gençleri, aileleri ve Türkiye’yi kemiriyor. Memur, işçi, yaşlı, genç, öğrenci, işsiz, köşeyi dönmenin arayışında, çıkmaz yollara sürükleniyor. Özellikle de gençler ve öğrenciler. Sorsan, Müslümanlıkta kimse bunlarla yarışamaz. Ama uyuşturucunun ve belaların bu kadar yayıldığı bir başka devir olmamıştır. Sorsan, Müslümanlığı kimseye bırakmazlar. Ama devri iktidarları, hak yemekle, haram yemekle geçti. Kundaktaki bebeğin hakkı da bunlarda, atanamadığı için canına kıyan pırıl pırıl gençlerin hakkı da. Bak, bayram geliyor. Torununa harçlık veremeyecek emeklilerimizin hakkı da bunlarda, pazarda çürük sebze bekleyen çaresizlerin hakkı da.
“23 yıldır yönettikleri dış politikada, herhangi bir kalıcı başarı yakalanmış olurdu”
Bu iktidar, Türkiye’nin üzerine düşen çığ gibidir. Yatırımcının satıp-savıp piyasadan çekildiği, parası olanın mevduat faizleriyle geçindiği, parası olmayanın da ‘1 koyup 10 kazanırım’ diye düştüğü tuzakların memleketi oldu Türkiye. İşte bunların ‘Türkiye Yüzyılı’ diye müjdelediği felaketin ayak sesleridir bunlar. Büyük Türk milleti, içeride çökerttikleri devleti, dışarıda büyük güç-müş gibi pazarlamaya çalışan bir siyasal akılla karşı karşıyayız. AKP iktidarı, yıllardır Türkiye’yi kendi dar vizyonuna, günü kurtarmaya yönelik manevralarına ve şahsi ihtiraslarına mahkum etmiştir. Bu kadim devlet, iktidardaki müstevliler eliyle, yeni emperyalizmin Yeni Türkiye’si olarak her masada bir şahsi al-ver ilişkisinin nesnesi yapılmaktadır. Aksi olsaydı, 23 yıldır yönettikleri dış politikada, herhangi bir kalıcı başarı yakalanmış olurdu. Evet herhangi bir diyorum çünkü 23 yılda gürültü dışında ortada hiçbir şey yoktur. Bahsettikleri dünya liderliğinin 10’da birini keşke hak etselerdi. Yani davulu taşıdıkları kadar, tokmağı ellerinde tutmuş olsalardı, bugün Türkiye’de milyonlarca kaçak olmazdı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kumar ve offshore’la değil, bağımsızlığıyla tanınırdı. Bizzat Orta Asya Türk Cumhuriyetleri tarafından da yok sayılmazdı. 3 milyar avro sadaka karşılığında AB’nin sınır bekçiliği kabul edilmezdi. Vatandaşlarımız elçilik kapılarında, aşağılanmaz, milyonlarca avromuz reddedilen vizeler yüzünden buhar olmazdı. Dahası her üç cümlelerinden birisi olan Gazze iken Netanyahu ile perde arkasında bu kadar dost olmazlardı. Onu Lahey’de yargılatan bir Türkiye olurdu. 2 gün önce, İsrail’e karşı ‘saldırıları durdur’ metnini kaleme alanların içinde; İngiltere, Kanada ve Fransa değil, üzülerek söylüyorum Türkiye olurdu. Bugün Türkiye, onu yönetenlere rağmen önemlidir. Önemi her şeye rağmen bizi bir arada tutan Cumhuriyet’tedir. Zalime öfke duyan, zulme itiraz eden ortak vicdan ve milli bilinçtendir.
Geçen hafta Türkiye’de yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı. Türkiye’nin önce kendi çıkarına, sonra da insanlık vicdanına uygun davranabilmesi bizi ancak mutlu eder. Ancak yine kendi elleriyle, kendi medyalarıyla faş ettikleri gerçekler, 23 yıllık skandallar zincirinin devam ettiğini göstermektedir. Trump ve Putin’i beklerken, Zelensky ile yetinmek zorunda kaldılar. Çünkü her meseleye bir siyasal iletişim konusu olarak bakıyorlar. Bu anlamda bir iletişim kampanyası, kitleleri etkilerse zafer oluyor, etkilemezse, rafa kaldırıp unutturuyorlar. Asıl sorun budur. Bizim de itirazımız bunadır. Hangi ülkenin iktidarı, dış politikayı böylesine iç politikaya tahvil eder? Hangi hariciye geleneği, her diplomatik hadiseyi, bir sosyal medya kampanyasına meze yapabilir? Bu nasıl bir rejimdir? Ayrıca bir uyarı olarak belirtmek isterim ki; Türkiye’ye demokrasi, Batı’dan alınmış bir icazetle gelmeyecektir. Türkiye’ye hukuk, adalet ve insanlık onuru Batı’dan ithal edilerek gelmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti demokrasiye Batı’ya rağmen yürüyecektir. Türkiye Cumhuriyeti, batıya rağmen bir Cumhuriyet’tir. Ve Cumhuriyet kalmak için vereceği mücadeleyi de Türk milleti kendisi verecektir.
“Gazze’nin külleri üzerine, Gazzelilerin kanları üzerine uzlaşmaktalar”
Bugün Türkiye, Suriye’de ne kazandığını bilmeden, ne uğruna savaştığını hatırlamadan, neden bedel ödediğini dahi sorgulamadan bir krizden diğerine sürüklenmektedir. Size geçtiğimiz haftalarda söylemiştim, yakında Trump-Netanyahu ve Erdoğan’ın birlikte fotoğrafını da göreceğiz demiştim. Bunun ilk adımını da Colani takma isimli Suriye Devlet başkanının İsrail ile oturduğu anlaşma masasından anlıyoruz. Bekleyin ve görün diyorum. Gazze’nin külleri üzerine, Gazzelilerin kanları üzerine uzlaşmaktalar. Bu yüzdendir ki iktidar, Suriye’deki PKK yapılanmasına sessiz kalıyor. Bunu da içeride ‘Barış Süreci’ diye pazarlıyor.
Yine geçtiğimiz haftalarda size bu kürsüden, yanı başımızda, Mora yarımadasında Türkiye’siz tatbikattan bahsetmiştim. Erdoğan’ın dostum dediği kim varsa, orada askeri unsurlarıyla boy göstermişti. Bugün yine benzeri bir gelişme yaşanmaktadır. ABD’nin Avrupa-Afrika Komutanlığı öncülüğünde Dedeağaç merkezli gerçekleştirilecek. Türkçe karşılığı ‘Acil Yanıt 2025’ olan bir askeri tatbikat yapılacaktır. 12 binden fazla askerin katılacağı bu tatbikatta, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Hırvatistan, hepsi oradadır. Ama biz yokuz. Dünya lideri yok. Belki haberi de yok! Çünkü AKP, Türkiye’yi kendi iç sorunlarına öyle gömmüştür ki, Doğu Akdeniz’de saf dışı bırakılmamızla dahi ilgilenmemektedir. Kıbrıs rezaletleri ise bunun yalnızca görünen kısmıdır. İşte bu nedenle diyoruz ki: İYİ Parti, bu ülkenin dış politikasını: Türk milletinin onurunu koruyarak, stratejik öngörüyle hareket ederek, dostlukları ilkelerle, İttifakları ise gerçeklerle kurarak yürütecektir. Ve bunu Batı’dan emir alarak değil, Körfez’e tefeci faiziyle avuç açarak değil, Türk milletinden güç alarak yapacaktır. Geçmişini, geleceğe bağlayarak yapacaktır. Sırtını yalnızca Cumhuriyet ülküsüne yaslayarak yapacaktır.
“19 Mayıs bu uyanışın günüdür”
Devletteki çürümenin, yozlaşmanın, kurumlardaki dağınıklığın en önemli örneklerinden biri, 18 Mayıs günü Tunceli’de yaşanmıştır. Terör örgütü tarafından öldüğü açıklanan iki elebaşı için düzenlenmek istenen etkinliğe, Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu tarafından izin verilmemiştir. Ancak, bu haklı kararın ardından, Ankara’dan gelen baskılarla, devletin Valisi refüze edilmiş, teröristlerin anılmasına imkan tanınmıştır. İhanet süreci zarar görmesin diye, yeni ortakları DEM incinmesin diye devletin Valisi’nin kararının değil, terör örgütünün talebinin arkasında durulmuştur. İçişleri Bakanı bu konuda derhal bir açıklama yapmalıdır. 19 Mayıs törenlerinde yaşadığı duygular nedeniyle gözyaşı döken Sayın Vali’nin, nasıl bir baskıya muhatap kılındığı tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmalıdır. Devleti ayağa düşüren ve teröristi kutsayan bu anlayışın sorumlularından da mutlaka hesap sorulmalıdır. Merkeze alınma talebini bakanlığa ileten Sayın Valimizi de devlete bağlılığı ve dirayetli duruşundan ötürü tebrik ediyor, bu meselenin takipçisi olacağımızı ilan ediyorum. Bu milletin böyle devlet insanlarına ihtiyacı vardır. Kendisi artık kalbimizin tam merkezinde olacaktır. 19 Mayıs bu uyanışın günüdür. Soylu bir başkaldırıdır. Bir milletin küllerinden doğduğu, ‘Ya istiklal ya izmihlal’, dediği gündür. Hiçbir zaman teslim olmayacağını, iradesini hiçbir zaman teslim etmeyeceğini ilan ettiği gündür. Sorulacak soru bellidir: Ruhunu şeytana satanlardan mı olacağız. Yoksa, tarihi ve talihi değiştirme kararıyla yola çıkanlardan mı? Bu gözlerin cevabı bellidir! Bu ellerin cevabı bellidir. Bu sesin cevabı bellidir.”
Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Vakfı’nın, bu Kurban Bayramı’nda da iyilik sahiplerinin desteğini ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağını belirterek, “Sizleri, kurban bağışınızı, İstanbul Vakfı güvencesiyle yapmaya, bayramın bereketini paylaşmaya davet ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi hesabından, Ekrem İmamoğlu’nun, Kurban Bayramı’nda yapılacak bağışlarla ilgili mesajı paylaşıldı. Paylaşımda, İmamoğlu, şunları kaydetti:
“Nerede olursak olalım dayanışmayı büyüteceğiz. Darda olanın yanında olacağız; birliğimizi, beraberliğimizi güçlendireceğiz. Bu yıl da İBB, kurban bağışlarınızı özenle ihtiyaç sahibi ailelerin sofralarına ulaştıracak. Bütün hayırsever vatandaşlarıma çağrı yapıyorum. https://bagis.istanbulvakfi.istanbul.”
“Kurbanınız dini usullere uygun şekilde, sağlıklı koşullarda kesilecek”
Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi hesabından yapılan paylaşımda, Ekrem İmamoğlu’nun videosuna da yer verildi. İmamoğlu, viedolu mesajında şunları kaydetti:
“Çok kıymetli İstanbullular. Ekonomik açıdan ne yazık ki çok zorlu günlerden geçiyoruz. Bu zorlu günleri, yine birbirimize destek olarak, hep birlikte aşacağız. Her yıl mübarek Kurban Bayramı’nda paylaşmanın huzurunu, birlik ve beraberliğin gücünü en derin şekilde hissediyoruz. İstanbul Vakfı, bu Kurban Bayramı’nda da iyilik sahiplerinin desteğini ihtiyaç sahibi hemşehrilerimize ulaştıracak. Kurbanınız dini usullere uygun şekilde, sağlıklı koşullarda kesilecek, konsvere haline getirilip ekiplerimizin özenle tespit ettiği gerçek ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak. Sizleri, kurban bağışınızı İstanbul Vakfı güvencesiyle yapmaya, bayramın bereketini paylaşmaya davet ediyorum.”
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, “Sürecin kapalı kapılar ardında değil, TBMM’de yürütülmesini vurguladık. Gelinen noktada, bu konuda bir mutabakatın sağlanmış olması sevindiricidir. Ancak, endişelerimiz tamamen ortadan kalkmış değil. Meclise getirilecek olan 10. Yargı Paketi, bu sürecin akıbetini belirleyecektir. Şimdiden uyarıyoruz. Kaş yaparken göz çıkarmayın” dedi.
TBMM’de Yeni Yol Grup toplantısında gündemi değerlendiren Arıkan, konuşmasına 19 Mayıs, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlayarak başladı. Gençlerin yaşadığı ekonomik sorunlara değinen Arıkan, şunları kaydetti:
“Bayramlarla gururlandırdığımız gençler, ne yazık ki adaletin terazisinde hüsrana uğruyor. En az 18 yıl okuduktan sonra 5 dakikalık bir mülakatla hakları gasbediliyor. Sorumluluk almaya, üretmeye, bu ülkeye değer katmaya hazır olan gençlerimiz liyakatin değil, torpilin esas alındığı bir sistemde eziliyor. Bir gencin gözünden rakamlara ve gerçeklere bakalım. Asgari ücret 22 bin lira, ama bekar bir gencin yaşam maliyeti 31 bin lira. Evlilik fonunun verdiği destek 150 bin lira ama en düşük evlenme maliyeti 650-700 bin lira. Gençlerimiz bütün bunlara muhatap kalınca, haliyle umudu dışarda arıyor. Son açıklanan verilere göre Türkiye’de tam beş milyon ‘ev genci’ var. Ne eğitimdeler ne de istihdamda yer alabiliyorlar. Bakınız, bu pasif direniştir. İktidara, politikalarına ve çaldığı umuda karşı gittikçe büyüyen sessiz bir çığlıktır. İktidar ‘Türkiye’nin genç nüfusu azalıyor’ diyor ama işsiz gençleri görmek istemiyor. Gençlere ‘evlenin’ diyor ama açlık sınırının altında verdiği asgari ücreti artırmaya yanaşmıyor.”
Arıkan’ın konuşmak için kürsüye davet ettiği işsiz genç şöyle konuştu:
“Benim gibi 5 milyon işsiz arkadaşım var. Çok istesem de maalesef iş bulamıyorum. Bu bizim tercihimiz değil, hiçbir arkadaşımızın ailesi bu durumdan memnun değil. Biz mülakatlarda elenenleriz, torpil listelerinde adı olmayanlarız, biz haberlerde ‘gençler iş beğenmiyor’ diye suçlananlarız. Hayallerimiz var. İş bulmak, çalışmak, nasipse yuva kurmak istiyoruz. Öğrendiklerimizle ailemize destek olmak istiyoruz.”
Arıkan, gencin konuşmasının ardından sözlerine devam etti. Artan kredi ve kredi kartı borçlarına değinen Arıkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de kişi başına kredi borcu 100 bin lirayı aşmış durumda. 86 milyon insan yaşıyor, 42 milyonu kredi borçlusu. Türkiye’de son 10 yılda kiracı sayısı 24 milyona, icra dosyası 23 milyona ulaştı. İşte bu rakamlar iflasın ilanıdır. Malumunuz önümüz Kurban Bayramı. 2018 yılında başlatılan bayram ikramiyesi uygulamasıyla emekliye bin lira ödeme yapıldı. Aynı yıl Türkiye Diyanet Vakfı 850 liraya, Türk Kızılayı 850 liraya ve Mehmetçik Vakfı 950 liraya kurban kesiyordu. Emekli, o yıl aldığı ikramiyeyle bağış yapabildi, hatta cebinde parası bile kaldı. Aradan 7 yıl geçti, 2025 yılına geldiğimizde bayram ikramiyesi bin liradan 4 bin liraya yükseldi. Kurban bedelleri ne oldu? Türkiye Diyanet Vakfı’nda 850 liradan 13 bin 500 liraya, Türk Kızılayı’nda 850 liradan 13 bin 250 liraya, Mehmetçik Vakfı’nda 950 liradan 14 bin 500 liraya yükseldi.
Çiftçimizin hali maalesef perişan. Zirai don, kuraklık, sel ve dolu afetlerini yaşayan çiftçimiz artık önünü göremez vaziyette. Şanlıurfa’da bir çiftçimiz ‘elektrikle sulamanın saatlik bedeli en düşük bin 300 lira. Geçen yıl ürünü sattık, sonra üstüne faizle kredi çekip elektrik borcunu kapattık’ diyor. Tarım cenneti olan Şanlıurfa’da son 65 yılın, Ege bölgesinde son 18 yılın en kurak dönemi yaşanıyor. İktidar bunlar için önlem almayı, destek vermeyi düşünmesi gerekirken dışarıdan tarım ürünleri ithal etmenin yollarını arıyor. Allah aşkına, siz ülkemizin çiftçileri için mi varsınız, yoksa Brezilya’nın, Ukrayna’nın, Bulgaristan’ın, Fransa’nın çiftçilerini kalkındırmak için mi varsınız?
“Yargı paketi, sadece sürecin kapsamıyla sınırlandırılmamalı”
Ülkemizin bir başka önemli gündemi, yeni çözüm süreci. Saadet Partisi olarak bu süreçte endişelerimizi de beklentilerimizi de şeffaf şekilde hem muhataplarımızla hem de aziz milletimizle paylaşıyoruz. Şunu özellikle ifade etmek istiyorum, Milli Görüş hareketi olarak 56 yıldır bu konunun çözümü için çalışıyoruz. ‘Terörsüz Bir Türkiye’ diye ifade ediliyor. Biz ‘Yaşanabilir Bir Türkiye’ diyoruz. Bundan kastımız, bu topraklarda bir tek evladımızın daha canının yanmamasıdır, adaletin tesis edilmesidir. Kalkınmanın süratli ve yaygın olmasıdır. Süreçlerin ‘tek bir kazanıma’ odaklanmasına karşıyız. Şu konuda memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum, en başından beri sürecin kapalı kapılar ardında değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yürütülmesini vurguladık. Gelinen noktada, bu konuda bir mutabakatın sağlanmış olması sevindiricidir. Ancak, endişelerimiz tamamen ortadan kalkmış değil. Meclise getirilecek olan 10. Yargı Paketi, bu sürecin akıbetini belirleyecektir. Şimdiden uyarıyoruz. Kaş yaparken göz çıkarmayın. Eli silah tutanları affederken eli kalem tutanları, eli pankart tutanları içerde tutarsanız bunun toplumsal vicdanda karşılığı olmaz. Yargı paketi, sadece sürecin kapsamıyla sınırlandırılmamalı, KHK mağdurları başta olmak üzere, adalet beklentisi olan bütün kesimleri kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
Sözde Yeni Dünya’nın en fiyakalı enstrümanlarından biri de ‘Dostum Trump’ söylemidir. ‘Dostum Trump’ hitabı, neticede Kıbrıs üzerindeki kuşatmayı bitirmeyecekse, bu sorunu çözemeyecekse bu dostluğun kime ne faydası var? Gazze’de kardeşlerimiz her gün katliama uğramaya devam edecekse bu dostluğun ne anlamı var? Gazze’de insanlık suçu hala işleniyor; kadınların, çocukların, yaşlıların, hastaların göz göre göre katledildiği bir vahşet hala yaşanıyor. Her geçen gün bombaların şiddeti artarken ne yazık ki sessizliğin dozu da artıyor. Bunu bizzat Siyonist bir yetkili şöyle itiraf ediyor, ‘Bu gece Gazze’de 100 kişiyi öldürdük ama kimsenin umurunda değil. Çünkü herkes bir gecede 100 Gazzelinin öldürülebileceği gerçeğine alışmış durumda’. Biz alışmayacağız. Ne bu vahşete ne bu sessizliğe ne de bu ikiyüzlü düzene asla alışmayacağız. Ancak Galata’da miting, hamburgercide protesto gösterileri yapan, konuşmaya gelince mangalda kül bırakmayan iktidar, ‘Mecliste somut bir adım atalım’ deyince, bu önergemizi reddetti. Kurumsal çağrılarımız yanıtsız kaldı, bireysel girişimlerimiz sonuçsuz bırakıldı. Mecliste Gazze’yi bugün konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız? Mecliste Gazze bugün gündemimiz olmayacaksa ne zaman olacak?”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Çerkes Sürgünü’nün 161. yılı dolayısıyla yayımladığı mesajda, sürgün yollarında hayatını kaybedenleri andı, Çerkes halkının acısını paylaştığını belirtti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 21 Mayıs Çerkes Sürgünü’nün 161. yılı dolayısıyla sosyal medya hesabından yayımladığı mesajda, “Çerkes halkının tarihindeki en karanlık günlerden birinin yıl dönümündeyiz. Sürgün yollarında hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, bu büyük acının izlerini hala yüreğinde taşıyan tüm Çerkes vatandaşlarımızın derin kederini paylaşıyorum” ifadelerini kullandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, Washington’da yapılan Türkiye-ABD Suriye Çalışma Grubu toplantısına ilişkin, “Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher Landau, Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz ile bir araya geldi.
Bakan Yardımcısı, ABD-Türkiye ikili ilişkilerinin güçlü yapısını ve bu ilişkinin yeni bir ortaklık dönemi olarak değerlendirildiğini vurguladı; barış, ticaret ve ekonomik iş birliği gibi ortak hedefler doğrultusunda iki ülke arasında çok çeşitli alanlarda iş birliğinin ilerletildiğini ifade etti” açıklamasını yaptı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bruce, Washington’da Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher Landau başkanlığında yapılan Türkiye-ABD Suriye Çalışma Grubu Toplantısı’na ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Bruce, şunları kaydetti:
“Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher Landau, Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz ile bir araya geldi. Bakan Yardımcısı, ABD-Türkiye ikili ilişkilerinin güçlü yapısını ve bu ilişkinin yeni bir ortaklık dönemi olarak değerlendirildiğini vurguladı; barış, ticaret ve ekonomik iş birliği gibi ortak hedefler doğrultusunda iki ülke arasında çok çeşitli alanlarda iş birliğinin ilerletildiğini ifade etti. Taraflar, Başkan Trump’ın Suriye’ye yönelik yaptırım hafifletme açıklamasının hayata geçirilmesinin önemini ele aldılar ve terörizm için güvenli bir sığınak olmayan, istikrarlı ve birleşik bir Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerekliliğinin altını çizdiler.”